Tüm dünya 2022 yılında da Rusya-Ukrayna gerilimini konuşacak…

2021 yılının son günlerine gelinirken; bu yıl yaşanan Afganistan’da Taliban’ın 20 yıl aranın ardından yeniden iktidara gelişi ve Rusya ile Ukrayna arasındaki Donbass krizi uzun süre hafızalarda kalacak. Peki, 2021 yılında Afganistan ve Donbass’ta neler yaşanmıştı? 2022 yılında Rusya-Ukrayna savaşı çıkabilir mi?

2021 yılının başlaması ile birlikte ABD’de başkanlık koltuğunda değişiklik meydana geldi. 20 Ocak’ta başkanlık koltuğuna oturan Joe Biden, kısa sürede ABD dış politikası hakkında önemli kararlara imza attı. Biden, Trump döneminde izlenen politikaları terk ederken, özellikle Orta Doğu ve Orta Asya gibi bölgelerde ABD’nin dış politikasını yeniden şekillendirdi.

Biden, göreve geldikten sonra kısa bir süre içerisinde ABD’nin yeni hedefinin Rusya ve Çin ile yoğun bir rekabete girmek olduğunu açıkladı. Ancak ABD’nin, Rusya ve Çin ile tek başına mücadele edecek güçte olmadığını bilen Biden, Orta Asya’da ve Avrupa’da yeni ittifaklar arayışı içerisine girdi.

Biden, Çin ve Rusya ile mücadeleye yoğunlaşmadan önce Orta Doğu’da da önemli adımlar attı. ABD’nin Orta Doğu ülkelerine gereksiz harcamalarda bulunduğunu düşünen Biden, ilk önce Yemen’deki savaşta Körfez ülkelerine verilen askeri desteği sonlandırdı. Daha sonra ise dünya kamuoyunda uzun süre konuşulacak, Afganistan’dan tamamen çekilme kararını verdi.

Biden’ın 1 Mayıs’ta Afganistan’dan tamamen çekilme kararı vermesinin ardından, ABD ve NATO askerlerinin Afganistan’dan çekilme süreci başladı. Bu süreç içerisinde tüm dünya Afganistan’daki sürece yoğunlaştı. ABD askerlerinin ülkeden çekilmesi, 20 yıldır dağlık alanlarda bulunan Taliban’ın yeniden şehirlere inmesine yol açtı. Bir taraftan ABD ve NATO güçlerinin çekilme süreci devam ederken, bir taraftan ise Taliban’ın ülkede hızla ilerleyişi sürüyordu. Taliban’ın ülkede kısa sürede önemli şehirleri ele geçirmesi, Biden’a yönelik eleştirilerin artmasını beraberinde getirdi. ABD tarafından kurulan, eğitilen ve donatılan 300 bin kişilik Afgan ordusu, Taliban karşısında kısa sürede dağıldı.

Ağustos ayına gelindiğinde ise başta başkent Kabil olmak üzere ülkenin neredeyse tamamı Taliban tarafından ele geçirildi. Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin ülkeyi terk etmesi ve Taliban güçlerinin Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na girmesi üzerine Afganistan’da yeni bir dönem başlamış oldu. Taliban’ın başkent Kabil’i ele geçirmesinin ardından Afganistan vatandaşlarının havaalanına akın etmesi ve ortaya çıkan görüntüler, dünya gündemini uzun bir süre meşgul etti.

Hamid Karzai Havaalanı’nda yaşanan olaylar ve ortaya çıkan görüntüler, Afganistan’dan çekilme süreciyle ilgili ABD hükümetine ve özellikle de Başkan Joe Biden’a yönelik eleştirilerin dozunu oldukça sertleştirdi. Batılı ülkeler ise Biden’ı; tek başına hareket etmek, kararları alırken müttefiklerine danışmamak ve doğru bir organizasyon yapamamakla suçladı.

Bugün gelinen noktada; Taliban, diğer ülkeler tarafından meşru olarak tanınmak için çalışmalarını sürdürüyor. Rusya, Katar ve Çin gibi ülkelerle yoğun temasta bulunan Taliban; ekonomik olarak ayakta kalabilmek için dış politikaya öncelik vermiş durumda. Taliban, özellikle insan hakları ve demokrasi alanında birtakım adımlar atarak, diğer ülkeler tarafından meşru olarak tanınma sürecini hızlandırmaya çalışıyor.

2022 yılında; Çin, Katar, Rusya ve Kazakistan gibi ülkelerin Taliban’ı resmi olarak tanıması meydana gelebilir. Orta Asya’da ABD’nin çekildiği bölgede etkili olmak isteyen Moskova ve Pekin’in; Taliban ile ilişkilerini daha da güçlendirmesi gündeme gelebilir. Ancak Afganistan’da Taliban’ın iktidara gelmesiyle birlikte yeniden faaliyet göstermeye başlayan radikal gruplar, 2022 yılında bölge ve dünya ülkeleri için yeni bir tehdit oluşturabilir.

RUSYA-UKRAYNA KRİZİ DAHA DA BÜYÜYEBİLİR!

2021 yılına damga vuran olaylardan biri de Rusya ile Ukrayna arasında Donbass’ta yaşanan askeri çatışmalardı. 2014 yılında Kırım’ı ilhak eden Moskova hükümeti, Ukrayna’nın doğusunda bulunan Donbass’ta, halkın Rusya yanlısı olduğunu ve bölgede hak sahibi olduğunu düşünüyor. Ukrayna ise Rusya’yı kendi iç işlerine karışmak ve topraklarını işgal etmekle suçluyor.

Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan askeri ve siyasi kriz; aynı zamanda ABD ve NATO’yu da yakından ilgilendiriyor. Karadeniz’de Rusya’nın hakimiyetine son vermek isteyen NATO; Moskova’nın Donbass’taki faaliyetlerine şiddetle karşı çıkıyor. Bulgaristan ve Romanya’nın ardından Ukrayna’yı da ittifaka dahil etmek isteyen NATO, Moskova’nın Doğu Avrupa’daki yayılmacılığının önüne geçmek istiyor. Kiev hükümeti ise uzun zamandır NATO’ya dahil olmak istediğini dile getiriyor. Ancak Rusya, Ukrayna’nın NATO üyeliğini ‘kırmızı çizgi’ olarak görüyor.

Bu konuyu sık sık gündeme getiren Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna’nın NATO üyeliğine kesinlikle izin vermeyeceklerini vurguluyor. Putin, Ukrayna’nın ittifaka dahil olması halinde, NATO uçaklarının 15 dakika içerisinde Moskova’yı yok edebileceğini savunuyor.

NATO her ne kadar Ukrayna’nın ittifaka dahil olması için somut bir adım atamasa da; özellikle Karadeniz üzerinden Kiev’e askeri yardımda bulunmayı sürdürüyor. ABD ise Yunanistan, Romanya ve Bulgaristan gibi ülkelerde askeri nüfuzunu ve faaliyetlerini artırarak, Moskova’yı bölgede çevrelemeyi amaçlıyor.

Ukrayna istihbaratı, geçtiğimiz haftalarda yayınladığı bir raporda, 2022 yılının başlarında Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edeceğini öne sürdü. Söz konusu rapor, kısa süre içerisinde tüm dünyada ses getirdi. Başta ABD olmak üzere birçok Batı ülkesi, bu durumun gerçekleşmesi halinde Rusya’nın karşısında olacaklarını duyurdu.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise bu konu hakkında yaptığı açıklamada, Ukrayna’yı işgal etme gibi bir planlarının olmadığını söyledi. Rusya’dan tarafından yapılan açıklamalarda, NATO ve Batılı ülkelere çeşitli suçlamalar yöneltildi.

Ancak 2022 yılında, Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilimin devam edeceğini ve kısa süre içerisinde düşmesinin mümkün olmadığını söyleyebiliriz. Rusya’nın Ukrayna sınırına yoğun bir askeri sevkiyatta bulunması, ABD ve NATO’nun Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerde askeri nüfuzunu artırması, Donbass’ta hala tansiyonun yüksek olması ve her iki taraftan gelen sert açıklamalar; 2022 yılında da bölgenin hareketli olacağını ve sıcak çatışma riskinin oldukça yüksek olduğunu gözler önüne seriyor.

Dünya kamuoyunun, 2022 yılında da Rusya-Ukrayna krizini konuşmaya devam edeceğini ve iki taraf arasında yaşananların uzun süre gündemde kalmaya devam edeceğini söylemek mümkün.