Biden sonrası AB-ABD ilişkilerinde kritik viraj
Joe Biden’ın göreve geldikten sonra ilk hedeflerinden biri AB-ABD ilişkilerini yeniden ele almak ama yeni bir sayfa açmaktı. Ancak son günlerde yaşanan Fransa-ABD krizi, Biden’ın başarısız bir politika yürüttüğünü gözler önüne serdi. Peki, AB-ABD ilişkilerinde son durum ne? Biden, ilişkileri düzeltme sürecinde neden başarısız oldu? İki taraf arasında gerilim artabilir mi?
AB-ABD ilişkileri eski ABD Başkanı Donald Trump döneminde tarihin en kötü dönemlerinden birini yaşadı. “Önce Amerika” sloganını bir politika biçimi haline getiren Trump, göreve geldikten sonra tüm dünya ülkeleriyle sorunlar yaşamaya başladı. Trump; Meksika, Kanada, Almanya ve Danimarka gibi ülkelerin yanı sıra NATO ve AB gibi kurumlarla da bazı sorunlar yaşadı.
Trump, bir iş adamı olması sebebiyle devleti şirket gibi yöneten, tüm siyasi meselelere ticari olarak yaklaşan bir siyasetçi oldu. Bu durum, Trump başkanlığındaki ABD’nin, tüm meselelere ekonomik yaklaşmasına ve uluslararası alanda birçok sorun yaşamasına neden oldu. Trump, AB ve NATO’ya yönelik ciddi eleştiriler yönelterek, iki taraf arasındaki ilişkilerin bozulmasına yol açtı.Trump, AB’nin tüm ekonomik masraflarının ABD tarafından karşılanıyor olduğunu söyledi.
Trump, kendi başkanlığı döneminde AB’nin tüm masraflarını ABD’nin karşıladığını ve bunun karşılığında ise hiçbir kazanımlarının olmadığını savundu. Ayrıca Trump, ABD’nin AB’ye ayırdığı kaynağın ekonomik olarak kendilerine zarar verdiğini dile getirdi. Rusya karşısında AB’yi savunan tek süper güç olduklarını ileri süren Trump, bu durumun böyle devam etmesi halinde ikili ilişkilerde daha büyük sorunlar yaşanacağını dile getirdi.
Trump döneminde ABD-AB ilişkilerinde yaşanan bir diğer sorun ise Almanya ve Fransa’nın Rusya ile ilişkilerini geliştirmesiydi. Trump birçok defa Almanya ve Fransa’yı Rusya’ya bağımlı olmakla suçladı. Rusya ve Almanya arasında imzalanan doğalgaz ve enerji alanındaki anlaşmalar ise Trump tarafından çok sert tepki çekti.
Trump döneminde AB-ABD ilişkilerinin büyük hasar görmesi üzerine “AB ordusu” kavramı sıklıkla gündeme gelmeye başladı. Başta Almanya ve Fransa olmak üzere birçok AB ülkesinin, ABD’nin etkisinden kurtulmak ve bölgede tamamen bağımsız hareket etmek istediği uzun zamandır biliniyordu. ABD’ye olan güvenin her geçen gün azalması, birçok bölgesel ve uluslararası mesele Washington’un başına buyruk hareket etmesi, AB’ye yönelik sürekli eleştirilerde bulunması gibi durumlar sebebiyle AB, kendi ordusunu kurarak bölgede tam bağımsız istiyordu.
Trump’ın AB ve NATO gibi kurumlara yönelik ciddi eleştirilerinin olduğu dönemde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” sözleri ise tüm dünyada şaşkınlıkla karşılandı. Macron’un bu sözleri, yeni bir AB ordusu kavramını daha çok gündeme taşıdı. Öyle ki, ABD’nin etkisinden bağımsız, yeni bir AB kurulmak istendiği yönünde yorumlar yapıldı.
BİDEN YENİ BİR SAYFA AÇMAK İSTEDİ
Geçtiğimiz sene Donald Trump ile başkanlık için yarışan Joe Biden’ın, en büyük hedeflerinden biri de AB ve NATO ile ilişkileri yeniden ele almak ve Trump döneminde oluşan hasarı gidermekti. Nitekim 20 Ocak’ta göreve gelen Joe Biden, bu doğrultuda adımlar atmaya başladı.
Biden göreve geldikten kısa süre sonra “ABD geri döndü” söylemiyle dünyada dikkat çekmeye çalıştı. Ayrıca Biden’ın ilk hamlelerinden biri de ABD’nin yeni dönemde tamamen Rusya ve Çin ile mücadeleye odaklanacağını duyurmak oldu.
ABD, uzun yıllardır Orta Doğu coğrafyasındaki savaşlarda milyarlarca dolarını kaybetti. Afganistan, Irak ve Suriye gibi ülkelerde büyük harcamalar yapan ABD, karşılığında ise hiçbir hedefine ulaşamadı. ABD Orta Doğu’daki savaşlarla uğraşırken, Çin ile Rusya ekonomik ve askeri olarak oldukça güçlendi. Çin, ABD’yi ekonomik, askeri ve ticari olarak ciddi bir şekilde tehdit etmeye başladı. Biden da bu sebeple yeni dönemde Çin ile Rusya üzerine yoğunlaşacağını duyurdu. Ancak hegemonyası her geçen gün zayıflamakta olan ABD, Rusya ve Çin ile tek başına rekabet edecek güçte değil. Bu sebeple Biden’ın başta AB ve NATO olmak üzere birçok müttefike ihtiyacı var.
Bu durumun bilincinde olan Biden, Trump döneminde bozulan ilişkileri düzeltmek için AB ile temaslarını artırdı. Düzenlenen AB ve NATO Zirveleri’nde Rusya ve Çin ile mücadeleye sıklıkla vurgu yaparak müttefiklerini bu alanda yanına çekmeye çalıştı. Biden sadece NATO ve AB ile ilişkileri yeniden ele almakla kalmadı, Asya kıtasına daha fazla yoğunlaştı. Hindistan, Japonya, Güney Kore, Avustralya gibi ülkeleri kendi yanına çekerek Çin’e karşı Asya’da yeni ittifaklar kurmaya çalıştı. Çin ile mücadeleye yoğunlaşmak için Afganistan ve Irak gibi Orta Doğu ülkelerinden çekilme kararı alan Biden, Avrupa ve Asya’da ittifak arayışlarına ağırlık verdi.
ABD-AB YENİ KRİZLERLE KARŞI KARŞIYA
ABD Başkanı Joe Biden’ın göreve geldikten sonra AB ve NATO ile ilişkileri düzeltme çabası pek de başarılı olamadı. Biden, bu süreç içerisinde Afganistan’dan tamamen çekilme kararı alarak Avrupalı müttefiklerinin tepkisini çekti. AB ülkeleri, Biden’ın Afganistan kararını erken alınmış bir karar olarak yorumladı ve ciddi eleştirilerde bulundu. Bir diğer eleştiri konusu ise ABD’nin plansız ve programsız bir şekilde Afganistan’dan çekilmesi ve Taliban’ın oldukça kısa sürede ülkeyi ele geçirmesiydi. AB ülkeleri, ABD’nin, kendilerine danışmadan Afganistan’dan çekilmesine ve ülkeyi Taliban’ın hakimiyetine terk etmesine ciddi tepki gösterdi.
Biden’ın yaptığı bir diğer hamle ise başta Fransa olmak üzere AB’den de sert tepki gördü. ABD, İngiltere ve Avustralya arasında geçtiğimiz günlerde AUKUS adı verilen bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma kapsamında, İngiltere ve ABD sahip olduğu ileri teknolojileri, Avustralya’nın nükleer denizaltı üretmesi için kullanacak. Anlaşma her ne kadar Çin karşıtı olarak görünse de; en büyük tepkiyi gösteren ülke Fransa oldu. Bu anlaşmanın yürürlüğe girmesi sonrası Fransa ile Avustralya arasında 2015 yılında imzalanan ve değeri 90 milyar dolara kadar çıkan Taarruz Denizaltı Programı iptal edilmiş oldu. Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, bu olay hakkında “Sırtımızdan bıçaklandık” ifadelerini kullandı. Ayrıca Fransa hükümeti, ABD ve Avustralya büyükelçiliklerini geri çağırdı.
ABD ile Fransa arasındaki kriz her geçen büyürken, yaşanan gelişmeler, AB-ABD ilişkilerinin gelecekte nasıl olacağı sorusunu da beraberinde getirdi. Fransa’dan gelen açıklamalar, ABD’ye olan güvenlerinin derin anlamda sarsıldığı yönünde. AB ülkeleri uzun zamandır ABD’ye olan güvenlerinde sorun yaşıyordu. ABD’nin, AB’den ayrılan İngiltere ile birlikte imzaladığı bu anlaşma, AB’nin güvenini daha da çok sarstı.
Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ise yaptıkları açıklamalarla Fransa’ya destek verdi. Borrell, söz konusu anlaşmada Avrupa ülkelerinin bulunmamasından üzüntü duyduğunu ifade etti.
Biden her ne kadar AB ile ilişkileri düzeltmek istese de; yaşanan gelişmeler bu konuda başarılı olamadığını gösteriyor. AUKUS anlaşmasının ardından AB ile ABD arasındaki ilişkilerin yeniden ele alınması bekleniyor. Bu süreç içerisinde, AB ordusu söylemi daha kuvvetli bir şekilde gündeme gelebilir. AB’nin yakın bir dönemde güçlü bir orduya sahip olacağı söylenemez. Ancak ABD’nin etkisinden kurtulmak ve tam anlamıyla bağımsız olmak için faaliyetlerini artıracağı söylenebilir.