Avrupa yol ayrımında; Çin mi, ABD mi?
Donald Trump döneminde hasar gören AB-ABD ilişkileri Biden ile birlikte yeniden düzelmeye başladı. Ancak Avrupa ABD’ye bağımlılıktan kurtulmayı hedefliyor. Peki, AB-ABD ilişkileri ilerleyen dönemde nasıl seyredecek? AB, ABD’den vazgeçebilecek mi? AB ABD’den vazgeçerse alternatif güç Çin mi olacak?
2017 yılında Donald Trump’ın ABD Başkanı olması ile birlikte dünyada yeni bir dönem başladı. İç ve dış politikada “Önce Amerika” stratejisini benimseyen Trump, önceki ABD yönetimleri ile birçok konuda ters düştü. Trump’ın göreve gelmesinin ardından ABD birçok dış ülke ile sorun yaşamaya başladı.
Bir iş adamı olan ve tüm meselelere ticari olarak yaklaşan Trump, ABD devletini de bir şirket yönetir gibi yönetmeye başladı. Başta Orta Doğu olmak üzere ABD’nin dünyanın birçok noktasında harcadığı paralar, Trump tarafından ciddi bir şekilde eleştirildi. Trump’a göre ekonomik olarak yalnızca zarar veren, hiçbir kâr getirmeyen ülkelerden, yatırımlardan ve anlaşmalardan ABD çekilmeliydi. Orta Doğu’da Suriye, Afganistan ve Irak gibi ülkelerde ABD’nin harcadığı paraları eleştiren Trump, bu bölgeden askeri olarak tamamen çekilmeyi gündeme getirdi.
Trump döneminde ABD, Meksika ve Kanada gibi ülkelerle de çeşitli sorunlar yaşadı. Rusya ile özellikle siber saldırılar nedeniyle karşı karşıya gelen Trump, Çin ile de büyük bir ekonomik rekabetin içerisine girdi. 3 Ocak 2020'de İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’ye yönelik düzenlenen suikast, İran ve ABD’yi savaşın eşiğine getirdi. Kuzey Kore ile ABD arasında yaşanan füze krizi ise bir nükleer savaş çıkma ihtimali nedeniyle dünya tarafından korkuyla takip edildi.
Trump sıra dışı açıklamaları, politikaları, söylemleri ve davranışları ile dünyada birçok insanın tepkisine neden oldu. Trump döneminde ABD; Paris İklim Anlaşması’ndan çekilerek tüm dünyanın tepkisini çekti.
TRUMP DÖNEMİNDE BOZULAN ABD-AB İLİŞKİLERİ
“Önce Amerika” stratejisini dış politikada uygulayan Trump, AB ve NATO gibi kuruluşlara ciddi eleştiriler yöneltti. Avrupa’yı ABD’nin koruduğunu ve bu yüzden masrafa girmemek istediğini söyleyen Trump, daha fazla para talebinde bulundu. Trump’ın sürekli AB’ye yönelik eleştirilerde bulunması, iki taraf arasındaki ilişkilerin bozulmasını beraberinde getirdi.
Trump yalnızca harcamalardan dolayı değil, Rusya ve Çin ile yakın ilişkileri nedeniyle de AB’ye ağır suçlamalarda bulundu. Her fırsatta Avrupa Birliği’ni Rusya’ya bağımlı olmakla suçlayan Trump, bu durumun iki taraf arasındaki ilişkilere zarar verdiğini savundu. Almanya ile Rusya arasındaki doğalgaz ve enerji alışverişi, Trump tarafından en çok eleştirilen konulardan biri oldu. Trump’ın, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in yüzüne karşı bu suçlamaları sürdürmesi ise taraflar arasındaki ipleri kopardı.
Trump döneminde ABD ile AB ilişkileri ağır hasar görürken, "Avrupa Ordusu" söylemleri her geçen gün artmaya başladı. AB’nin, ABD’den bağımsız bir şekilde Avrupa Ordusu kurarak kendi güvenliğini sağlayacağı iddia edildi. Bu durum, birkaç Avrupalı siyasetçi tarafından da dile getirildi.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, ABD ile ilişkilerin olumsuz seyrettiği bir dönemde, “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir” şeklindeki açıklaması ise gelinen noktayı gözler önüne serdi.
BIDEN İLİŞKİLERİ YENİDEN ELE ALDI
Amerika Birleşik Devletleri’nde bu yılın başında yaşanan değişim, tüm ilişkilerin ve sorunların yeniden ele alınmasını beraberinde getirdi. 20 Ocak’ta Başkanlık koltuğuna oturan Joe Biden, Trump’ın politikalarını tek tek terk etmeye başladı. Biden’ın ilk attığı adımlardan biri ise Rusya ve Çin karşısında rekabete yoğunlaşacağını duyurması oldu.
Afganistan’dan çekilme kararı alan, Irak’tan askeri olarak çekilmeyi gündeme getiren, Yemen’deki savaşta koalisyon güçlerine askeri yardımı kesen, İran ile nükleer müzakerelere yeniden dönen Biden; kendi başkanlığı döneminde Rusya ve Çin ile derin bir ekonomik rekabetin içerisine gireceğinin sık sık altını çizdi.
Rusya ve Çin’in ekonomik, teknolojik, ticari, jeopolitik ve kültürel gelişimi ABD’nin geleceği açısından en büyük tehdit olarak görüldü. Bu durumun önüne geçmek isteyen Biden, AB ve NATO ile ilişkileri yeniden gözden geçirdi. Rusya ve Çin ile mücadeleye girişmek için ABD’nin AB ve NATO’ya ihtiyacı vardı. Bu sebeple Trump döneminde bozulan ilişkiler, Biden ile yeniden şekillenmeye başladı.
Biden Mart ayında düzenlenen AB ve Haziran ayında gerçekleştirilen NATO Zirvesi’nde, Rusya ve Çin ile mücadeleye dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Ancak Biden AB ülkelerinden ve NATO müttefiklerinden beklediği desteği bulamadı. AB ülkeleri Rusya ve Çin ile ilişkilerini sürdürmekle birlikte, ekonomik anlaşmalarından da vazgeçmedi.
AB ABD’YE BAĞIMLILIKTAN KURTULMAK İSTİYOR
Her ne kadar Biden ile birlikte ABD-AB ilişkilerinin yeniden onarılmaya çalışıldığı gözlemlense de; Almanya ve Fransa gibi ülkeler, Rusya ve Çin ile yakın ilişkilerde bulunmaya devam ediyor. Almanya doğalgaz ve enerji alanında Rusya’ya bağımlılığını sürdürüyor. Aynı zamanda iki ülke arasındaki Kuzey Akım 2 projesi de ABD’nin baskılarına rağmen işlemeye devam ediyor.
Biden AB’yi, Rusya ve Çin karşısında önemli bir koz olarak kullanmak isterken; AB ise ABD’ye olan bağımlılıktan kurtulmak istediğini dile getiriyor. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın açıklamaları, bu durumu gözler önüne seriyor. ABD’ye bağımlı olmaktan kurtulmak istediklerini söyleyen Maas, “Spiegel” dergisine yazdığı yazıda bu duruma dikkat çekti.
Maas, birçok konuda kararı ABD’nin aldığını söylerken, kendilerine ise bu kararı uygulamak kaldığını ifade etti. AB’nin artık ABD’ye bağımlı olmaması gerektiğini söyleyen Maas, özellikle Afganistan konusunda ABD’ye ciddi eleştiriler yöneltti.
Gelinen noktada, AB’nin ABD’ye bağımlı olmaktan kurtulmak istediğini ve bu nedenle yeni stratejiler geliştirdiğini söyleyebiliriz. Ancak kısa vadede Avrupa Birliği’nin tamamen ABD’ye bağımlılıktan kurtulması zor gözüküyor. AB, askeri ve ekonomik olarak hala ABD’nin desteğine ve yardımına ihtiyaç duyuyor. Rusya’nın Doğu Avrupa’daki faaliyetleri ve özellikle Ukrayna olayları, AB’yi ABD’ye askeri olarak mecbur bırakıyor.
Avrupa Birliği ülkelerinin Çin ve Rusya ile gelişen ekonomik ilişkileri göz önünde bulundurulduğunda; ABD’ye olan ekonomik bağımlılıktan kurtulmanın ilk hedef olduğunu söyleyebiliriz. Avrupa ordusu için atılacak somut bir adım ise askeri bağımlılıktan kurtulmak için önemli bir ön hazırlık olacaktır.
AB ekonomik ve askeri olarak ABD'ye bağımlılıktan kurtularak tam bağımsız olmayı amaçlıyor. Ancak AB'nin ABD'den vazgeçmesi durumunda ekonomik olarak Çin'e daha çok ihtiyaç duyacağını ve bağımsızlığın kolay olmayacağını söylemek mümkün.