Olaf Scholz’un ardından Macron da Pekin’e gitti: Brüksel-Pekin iş birliği güçleniyor

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, geçtiğimiz hafta üç günlük resmi ziyaret kapsamında Çin’in başkenti Pekin’e gitti. Bu ziyaretin, ABD ile Çin arasında Orta Doğu’daki nüfuz mücadelesinin arttığı bir dönemde gerçekleşmesi dikkat çekti. Kasım 2022’de de Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ABD ve İngiltere gibi ülkelerin tepkilerine rağmen Pekin’e gitmişti. Peki, AB-Çin ilişkilerinde son durum ne? ABD, Orta Doğu’dan sonra Avrupa’da da nüfuzunu kaybedebilir mi?

Son dönemde başta Orta Doğu olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde diplomatik girişimlerini artıran Çin, AB ülkeleri ile de siyasi ilişkilerini geliştirmesiyle dikkat çekiyor. Çin’in ara buluculuğunda Suudi Arabistan ve İran arasında normalleşme adımları atılmış, iki ülke 7 yıl aranın ardından yeniden diplomatik ilişkilerini başlatmıştı.

Çin’in Orta Doğu’da attığı bu adımlar; özellikle son dönemde bölgedeki dengelerin değişmesini beraberinde getirdi. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan, Çin’in başkenti Pekin’de bir araya geldi. 

Çin Dışişleri Bakanı Qin Gang moderatörlüğündeki görüşmede, iki bakan, Riyad ile Tahran arasındaki uçuşların tekrar başlaması, vize süreçlerinin kolaylaştırılması, karşılıklı büyükelçiliklerin açılması, Cidde ve Meşhed kentlerinde konsoloslukların açılması konusunda anlaşma sağladı. 

Çin’in ara buluculuğunda gerçekleşen söz konusu adımlar, dünya kamuoyunda yankı yarattı. İran, Suudi Arabistan’ın yanı sıra Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn gibi ülkelerle de normalleşme adımları attı. 

İran ile Körfez ülkeleri arasında atılan diplomatik adımların kısa sürede Yemen savaşına olumlu yansımaları oldu. Suudi Arabistan ve Umman heyetleri Yemen’e giderek İran destekli Husilerle barış konusunu görüştü. 

Yemen hükümetinden üst düzey bir yetkili, 7 Nisan’da yaptığı açıklamada, ateşkesin 6 ay ila 1 yıl uzatılması ve insani ve ekonomik boyutu da içerecek şekilde genişletilmesi, sonrasında ise savaşın sonlanması için doğrudan siyasi diyalog başlatılması konusunda Husilerle anlaşmaya varıldığını belirtmişti.

Diğer taraftan Pekin hükümetinin; Türkiye, Suriye, İran ve Rusya arasında yürütülen Astana sürecine gözlemci ülke olarak katılmak istediği biliniyor. Pekin hükümetinin Orta Doğu’da atmış olduğu bu adımlar; ABD ve İsrail tarafından endişeyle karşılanıyor.

SCHOLZ’UN ARDINDAN MACRON DA ÇİN’E GİTTİ

Çin’in Orta Doğu başta olmak üzere dünyanın birçok noktasında diplomatik ve ekonomik girişimlerini yoğunlaştırdığı bir dönemde; Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Pekin’e üç günlük resmi ziyareti gerçekleşti.

Pekin, uzun bir zamandır Avrupa Birliği (AB) ile ABD arasında yaşanan anlaşmazlıkları yakından takip ediyor. Almanya ve Fransa gibi ülkelerle ekonomik iş birliğini güçlendirmek isteyen Çin; ABD’nin Avrupa ülkeleri üzerindeki hegemonyasına karşı çıkıyor. 

Her ne kadar Pekin hükümeti Avrupa’yı yanında tutmak istese de; AB ülkeleri içerisinde Çin ile ilişkilere mesafeli yaklaşan ülkeler de bulunuyor. Avrupa Komisyonu’nun 2019 yılında yayımlanan strateji belgesinde Pekin’in “sistematik hasım ve rakip” olarak tanımlanması dikkat çekmişti. 

Fransa ve Almanya gibi Avrupa Birliği’nin önde gelen ülkeleri; diğer ülkelere kıyasla Çin karşısında daha olumlu bir yaklaşım sergiliyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz; ABD ve diğer Avrupa ülkelerinden gelen tepki ve eleştirilere rağmen Çin ile siyasi, ekonomik, ticari ve kültürel ilişkilerini geliştirmek istiyor. 

Çin medyasının, Pekin karşısında sert tutum sergileyen Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’i görmezlikten gelerek Macron’a yoğunlaşması bazı yorumları beraberinde getirdi. Siyasi uzmanlar, Çin’in, Paris ile Brüksel arasına net bir ayrım koyarak AB’ye mesaj verdiği yönünde değerlendirmelerde bulundu.

Konu hakkında AA’da bir makale kaleme alan Dr. Kadir Temiz, Macron’un bu ziyaretteki amacının, Çin ile ilişkileri koronavirüs sonrasında yeniden istikrarlı bir zemine oturtarak Rusya’nın Avrupa’da yarattığı istikrarsızlığa karşı bir tür önlem almak olduğuna dikkat çekti.

Macron ve Xi Jinping; enerji, gıda güvenliği, iklim değişikliği ve teknoloji gibi alanlarda iş birliği olmak üzere çok sayıda ikili anlaşmaya imza attı. İki ülke de; ekonomik iş birliğini ön plana çıkartmayı tercih etti.

İki lider arasında Ukrayna konusu da ele alındı ancak Fransa lideri Macron, beklediği sonucu alamadı.

Macron ve von der Leyen’in Pekin ziyareti, uluslararası kamuoyunda konuşulmaya devam ediyor. ABD, İngiltere ve Polonya gibi ülkelerin tüm itirazlarına rağmen gerçekleşen bu ziyaretler, önümüzdeki dönemde Brüksel-Pekin ilişkilerinin gelişeceği yönünde önemli sinyaller veriyor. 

Siyasi, askeri ve ekonomik olarak ABD’den bağımsız olmayı hedefleyen AB’nin; ilerleyen dönemde Çin ve Rusya ile ticari ilişkilerini geliştirmesi bekleniyor. 

Kasım 2022’de Almanya Başbakanı Olaf Scholz da bazı önemli Alman iş insanlarıyla birlikte Pekin’e gitmiş, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile ekonomik alanda önemli anlaşmalar imzalamıştı. 

Almanya ve Fransa’nın Çin ile yakınlaşmasından rahatsızlık duyan ABD’nin; Polonya ve İngiltere ile birlikte Avrupa’da yeni adımlar atması bekleniyor.