Orta Doğu'da kaybeden ABD, Asya-Pasifik'te kazanmaya çalışıyor

Afganistan’daki 20 yıllık savaşını sonlandıran ABD; Irak'tan tamamen çekildi, Suriye’de ise yaklaşık bin askeri var. ABD artık terörle mücadale operasyonları değil, Çin gibi büyük rakiplerin tehditlerine odaklanıyor. Peki, ABD, Çin'i Asya'da çevrelemek için hangi adımları atıyor? AUKUS anlaşması Asya'nın kaderini değiştirecek mi?

11 Eylül saldırılarından El Kaide’yi sorumlu tutan Dönemin ABD Başkanı George W. Bush; Taliban’dan El Kaide lideri Usame Bin Ladin’i istemiş, iade edilmemesi üzerine de Taliban'a yönelik operasyon başlatmıştı.

27 Mayıs 2014’te Dönemin ABD Başkanı Barack Obama, ABD birliklerinin savaş misyonunun yıl sonuna kadar Afganistan’da sona ereceğini duyurmuş, 2016 yılı sonuna kadar da tüm Amerikan birliklerinin ülkeden çekileceğini açıklamıştı. Ancak Donald Trump'ın ABD Başkanı olmasının ardından bu plan uygulanamamıştı.

ABD ve Taliban, Ocak 2020’de Doha’da bir araya geldi ve ABD askerlerinin 1 Mayıs 2021 tarihine kadar ülkeyi terk etmesi üzerinde anlaşma sağladı.

Amerika Birleşik Devletleri'nde seçimler yaklaşırken askerlerin Afganistan’dan ayrılması seçim sonrasına kaldı.Trump’un yerine Joe Biden iktidara gelince ABD'nin Afganistan’dan çekilme planı da kademeli olarak başladı.

Joe Biden, "Afganistan'da Amerikan güçlerinin varlığı süresince başkanlık yapan dördüncü kişiyim. İki Cumhuriyetçi, iki Demokrat başkan oldu. Bu sorumluluğu beşinci kişiye devretmeyeceğim" diyerek, ABD’nin Afganistan’dan çekileceğini duyurdu.

Nisan 2021'de yaptığı açıklamada, tüm ABD birliklerinin 11 Eylül’e kadar ülkeyi terk edeceğini belirten Biden, “ABD ordusunun Afganistan'ı modern, istikrarlı bir demokrasiye dönüştüremeyeceğinin açık olduğunu” söyledi.

1 trilyon dolardan fazla harcama yapan ABD, 30 Ağustos’ta Afganistan’dan çekildi. Böylece ABD'nin en uzun süren savaşı sona erdi.

ABD IRAK’TAN ÇEKİLDİ

Dönemin ABD Başkanı George W. Bush, “Irak, ileri derecede konsantre edilmiş alimünyum tüpler ve uranyumu zenginleştirecek teknik donanım satın alarak, nükleer silah geliştirme girişiminde bulundu. Aldığımız istihbaratlar hiçbir şüpheye yer bırakmıyor. Irak rejimi, şimdiye kadar hiç denenmemiş ölümcül bazı silahlara sahip bulunmaktadır ve yenilerini de üretmektedir” iddialarıya 2003 tarihinde Irak’a operasyon başlattı.

Irak’a başlatılan bu işgal süreci yaklaşık dokuz yıl sürdü. Ekim 2011 tarihinde işgalin sona erdiğini duyuran dönemin ABD Başkanı Barack Obama, 1 milyona yakın ABD'linin görev yaptığı Irak'ta; 4 bin 400 askerin hayatını kaybettiğini, 32 bininin yaralandığını ve 1 trilyon dolardan fazla para harcandığını açıkladı.

Kasım 2020 tarihinde, ABD'nin Irak'ta bulunan askerlerinin çekilme süreci başlamış, ilk etapta 500 Amerikan askerinin Irak'tan ayrılacağı bildirilmişti.

Aralık 2021 tarihinde ise ABD askerleri Irak’tan çekildi. Irak Ulusal Güvenlik Müsteşarı Kasım Araci, ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerine bağlı muharip kuvvetlerin, Irak'taki görevinin sona erdiğini ve ülkeden çekildiğini açıkladı.

ABD’DEN ÇİN’İ ÇEVRELEME SİYASETİ 

Son dönemde Orta Doğu ülkelerinden çekilme kararları alan ABD; askeri, siyasi ve ekonomik faaliyetlerini Asya'da yoğunlaştırmış durumda. En büyük rakip olarak nitelendirdiği Çin'i bölgede çevrelemek isteyen Washington, kurduğu siyasi ve askeri ittifaklarla dikkat çekiyor.

15 Eylül 2021 tarihinde ABD, İngiltere ve Avusturalya arasında AUKUS antlaşması imzalandı. Antlaşmanın amacı, Çin’in askeri yükselişini ve genişlemesini dengeleyecek bir savunma bloğu oluşturmaktı. 

AUKUS, Avusturalya’nın nükleer denizaltıya ulaşmasını taahhüt ediyordu. Antlaşma kapsamında, ABD ile İngiltere nükleer denizaltı işletebilmesi için Avusturalya’ya gerekli imkanları sağlayacaktı. 

ABD Başkanı Joe Biden 16 Eylül’de, “Hem bölgedeki durumu hem de bu durumun gelebileceği noktayı ele alabilmemiz gerekiyor. ABD, İngiltere ve Avustralya’nın hatta bütün dünyanın bu bölgenin gelecekte özgür ve açık olmasına ihtiyacı var” diyerek AUKUS’un önemini dile getirdi. 

Joe Biden’ın sarf ettiği bu sözlerden; AUKUS’un, Çin’e karşı Hint-Pasifik ölçekli bölgel bir hamle olduğu görülüyordu. Çin’in yükselişini kendi çıkarları için, tehlike ve tehdit olarak gören ABD, Asya-Pasifik bölgesinde güvenlik ve savunma iş birliklerini artırıyordu.  

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zhao Lijian, anlaşmayla ABD ve İngiltere’nin Avusturalya’ya nükleer teknoloji desteği vermesinin “büyük bir sorumsuzluk olduğunu” söylemişti. 

Çin’in Washington Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada, “Üçüncü ülkelerin çıkarlarını hedef alan dışlayıcı bloklar kurulmamalı. Üç ülke özellikle de Soğuk Savaş dönemi düşünce şeklinden ve ideolojisinden kurtulmalı” ifadeleri yer almıştı. 

Quad ittifakı ise ABD, Avustralya, Hindistan ve Japonya arasında oluşturulan bir stratejik güvenlik diyaloğu. 

İttifak; 2007 yılında Avustralya Başbakanı John Hovard, Hindistan Başbakanı Manmohan Singh ve ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin desteğiyle Japonya Başbakanı Shinzo Abe tarafından başlatıldı. 

Yaklaşık 10 yıl boyunca etkinlik göstermeyerek dağılma noktasına gelen ittifak, 2017 yılında dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın Çin’e karşı politikaları sertleştirmesiyle yeniden önem kazandı. 

İttifak; 2017 ASEAN zirvesi sırasında bir araya gelerek, Çin’e karşı askeri ve diplomatik olarak karşı koymak için, “Quad’ı yeniden canlandırmayı” kabul etti. 

6 Ekim 2020 tarihinde ise, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Çin'in bölge için bir tehdit oluşturduğunu söyledi. Bu durum, ittifakın nasıl bir yol izleyeceğini belirlemiş oldu.

ABD, Rusya ve Çin’in iş birliği kurmasından rahatsızlık duyuyor. Bu nedenle de NATO, Quad ve AUKUS gibi ittifaklarla Çin’i kuşatarak bölgedeki etkisini azaltmaya çalışıyor. 

Amerika Birleşik Devletleri Stratejik Komutanlığı Başkanı Amiral Charles Richard, “ABD hazırlanmalı, şu anda içinde bulunduğumuz Ukrayna krizi sadece bir ısınma… Büyük olanı geliyor. Uzun zamandır deneyimlemediğimiz şekillerde test edilmemiz yakındır. Bu ulusu savunma şeklimizde bazı hızlı ve temel değişiklikler yapmalıyız. Size şu anki durumun nükleer zorlamanın nasıl göründüğünü veya buna nasıl dayanamayacağınızı gösterdiğini anlatacağım” ifadelerini kullanmıştı.

Diğer yandan Çin gibi rakiplerin ABD'yi geride bıraktığını söyleyen Richard, “ABD caydırıcılık oyununu hızlandırmalı, yoksa çökecek. Çin'e karşı caydırıcılık seviyemizi değerlendirirken bile gemi yavaş yavaş batıyor. Yavaşça batıyor, ama batıyor. Çünkü temelde sahaya bizden daha hızlı güç veriyorlar. Bu eğriler devam ettikçe, bizim ne kadar iyi olduğumuz veya liderlerimizin ne kadar iyi olduğu ya da atlarımızın ne kadar iyi olduğu önemli olmayacak, onlardan yeterince nasibimizi alamayacağız. Bu çok kısa vadeli bir sorun” şeklinde konuşmuştu.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) tarafından yayınlanan "2022 Ulusal Savunma Stratejisi" raporunda da Çin; Rusya'dan daha büyük bir tehdit olarak görülmüştü.

Yayınlanan raporda; Çin'in Hint-Pasifik'teki Amerikan ittifaklarını baltalamaya çalıştığı, büyüyen ordusunu, komşularını zorlamak ve tehdit etmek için kullandığı konusunda uyarılar da yer almıştı.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Pentagon'da yaptığı konuşmada, "Çin, hem uluslararası düzeni yeniden şekillendirme niyetine hem de bunu yapacak güce sahip olan tek rakip" ifadelerini kullanmıştı.

ABD Başkanı Joe Biden, Tayvan’ın “benzeri görülmemiş” bir saldırıya uğraması halinde ülkesinin Tayvan’ı savunacağını söylemişti.

ABD’nin Tayvan’ın bağımsızlığını desteklemediğini de vurgulayan Biden, “Tek Çin politikası yürürlükte ve Tayvan bağımsızlığı konusunda kendi kararını veriyor. Hareket etmiyoruz, bağımsızlıklarını teşvik etmiyoruz bu onların kararı” diye belirtmişti.

ABD Başkanı geçen mayıs ayında yine aynı açıklamayı yapmış ve Tayvan’a saldırı olması durumunda Tayvan’ı savunmak için askeri müdahalede bulunacaklarını söylemişti.

Eylül ayında Washington, Tayvan’a 1,1 milyar dolar değerinde silah ve füze savunma sistemi satmayı kabul etmiş, bu durum Çin tarafından tepkiyle karşılanmıştı.

Çin’de iktidardaki Komünist Parti’nin (ÇKP) 20. Ulusal Kongresinde konuşan Xi Jinping, Tayvan'ı işaret ederek, “Güç kullanmayı dışlamıyoruz, ayrılıkçı hareketleri durdurmak için gereken her türlü tedbiri alacağız” diye belirtti. 

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, ülkenin güvenliğinin “giderek daha istikrarsız ve belirsiz” bir görünüm aldığını öne sürerek ülkesinin savaşa hazırlanmaya odaklanacağını açıkladı. 

Joe Biden ve Xi Jinping, G-20 zirvesinde bir araya gelecek. Biden "Görüşmede kırmızı çizgilerimizin her birini sıralayacağım ve Çin'in ulusal çıkarına olduğuna inandığı şeyleri anlayarak bunların ABD'nin çıkarlarıyla çatışıp çatışmadığına bakacağım" diye konuştu.

Tüm bu olanlar ABD ve Çin arasındaki gerilimi artırıyor. ABD'nin üst düzey yetkilileri elindeki gücü artırarak Çin ile hesaplaşma zamanının geldiğini düşünüyor. Ancak, Çin bölgede hala önemli bir aktör ve Pekin'in uluslararası alandaki ekonomik ve siyasi ağırlığı artıyor.