İki süper gücün mücadele alanı: Asya-Pasifik bölgesi

Küresel ölçekte değişen dengeler, bölgesel güç değişikliklerini de beraberinde getiriyor. Dünyanın en güçlü ikinci ekonomisi olan ve son dönemde küresel bir güç olarak öne çıkan Çin ile küresel hegemonyasını kaybetmek istemeyen ABD arasında Asya-Pasifik bölgesinde bir güç mücadelesi yaşanıyor.

Dünyanın her yerinde olduğu gibi, Asya-Pasifik’te de ABD ile Çin arasında bir hegemonya mücadelesi yaşanıyor.

Savunma ve ekonomi başta olmak üzere, bölgenin iki süper gücü daha fazla etki için birbirlerini ekarte etmeye çalışıyor.

Lowy Enstitüsü’nün yıllık olarak düzenlediği Asya Güç Endeksi’ne göre, bölgede ortalama gücü en yüksek iki ülke ABD ve Çin olarak beliriyor.

26 bölge ülkesinin sekiz kategoride 100 üzerinden puanlanarak kıyaslandığı bu endekste başı 80.7 puanla ABD çekerken onu 72.5 puanla Çin takip ediyor.

Çoğu kategoride Washington’un gerisinde kalan Pekin, ekonomik ilişkiler ve diplomatik etki kategorilerinde ABD’nin önünde yer alıyor.

Araştırma sonucuna göre, bölgede bir zamanlar açık bir hegemonyaya sahip olan ABD, bölgede eski üstünlüğünü bir daha kurmaktan çok uzakta yer alıyor.

Bölgedeki etkisini, ülkelerle kurduğu derin ve karmaşık ekonomik ilişkiler ağından alan Pekin ise bir güç değişiminin habercisi olarak öne çıkıyor.

Ancak ÇKP tarafından yönetilen ülkenin, ABD’ye üstün gelmesi yakın zamanda mümkün görülmüyor.

Enstitü, Çin’in Washington’u ekonomik olarak geçmesi hâlinde dahi, ekonomisini bekleyen duraklama dönemleri nedeniyle ABD ile arayı önemli bir derecede açamayacağını belirtiyor.

ABD’nin bölge ülkeleriyle kurduğu girift güvenlik ilişkileri, ülkenin bölgedeki süper güç konumunu tescil etmesini sağlıyor.

BÖLGESEL İTTİFAKLAR, KÜRESEL ÇIKARLAR

Asya-Pasifik bölgesini çevreleyen çok sayıda askerî ve ekonomik ittifak bulunmakta. Askerî ittifaklar ülkelerin güvenlik endişelerini gidermek için yapılırken, ekonomik ittifaklarda ticaret ilişkilerini geliştirmek ve yatırımlar yapmak amaçlanıyor.

Öne çıkan bu iki ittifak kategorisi, aynı zamanda bölge güçleri tarafından rakip olarak gördükleri devletlere karşı önlem olarak da kullanılıyor.

Bu önlemsel paktların başında, 2021’de devreye giren AUKUS paktı geliyor. ABD, Birleşik Krallık ve Avustralya arasında imzalanan bu savunma antlaşması, Kanberra’nın Çin ile ilgili endişelerinden dolayı yapıldı.

Çin tarafında tepki ile karşılanan bu pakt, Avustralya’ya yeni nükleer yakıtlı askerî denizaltılar sağlayacak.

Çinli yetkililer, Avustralya’nın bu antlaşma ile kıyılarını “bir Amerikan üssüne” çevirdiğine dair açıklamalarda bulunmuşlardı.

Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (Quadrilateral Security Dialog, Quad) da ABD, Hindistan, Japonya ve Avustralya arasında hayata geçirilen bir ittifak.

Temelleri güvenlik üzerine atılan Quad mekanizması, günümüzde ekonomi ve sağlık gibi alanlarda da işlev görüyor.

Council on Foreign Relations, Washington’un bu pakta olan ilgisinin sebebini, “Çin’in bölgedeki statükoyu değiştirme isteğine karşı duyulan endişe” olarak aktarıyor.

ABD, bölgede Güney Kore gibi NATO müttefiki ülkelerle ve Bangladeş, Brunei Darussalam, Kamboçya, Endonezya, Malezya, Filipinler, Singapur, Sri Lanka, Tayland, Moğolistan, Maldivler, Doğu Timor, Fiji, Solomon Adaları, Nepal, Papua Yeni Gine, Vietnam, Tonga gibi ikili veya çoklu savunma iş birliği kurduğu ülkelerle de bölgedeki hegemonyasını sürdürmeye çalışıyor.

“Tek Çin” politikasını benimsediği için tanımadığı Tayvan ile sıklıkla askerî tatbikatlar düzenleyen Washington, Çin’in etrafını sarmış durumda.

ABD’nin bölgedeki bu askerî girişimleri, Çin ve Kuzey Kore tarafından sıklıkla kınanıyor.

Bölgedeki rakibi kadar karmaşık askerî ilişkileri bulunmayan Pekin ise Şanhay İşbirliği Teşkilatı (ŞİÖ), ASEAN+3 (Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği), APEC (Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği), Doğu Asya Zirvesi gibi uluslararası organizasyonlarla çalışıyor.

Bu organizasyonlardan Şanhay İşbirliği Örgütü, güvenlik sorunlarına verdiği önemle diğer örgütlerden ayrılıyor.

Örgütlerin yanında Çin; Avustralya, Brunei, Kamboçya, Endonezya, Japonya, Güney Kore, Laos, Malezya, Maynmar, Yeni Zelanda, Filipinler, Singapur, Tayland, Vietnam, Maldivler gibi ülkelerle iki ve çok taraflı ekonomik anlaşmalarla bölgedeki hegemonyasını derinleştiriyor.

Çin, son zamanlarda organizasyon ve ülkelerle yaptığı iş birliğinin yanında, Kuşak-Yol projesi ve proje ülkeleri başta olmak üzere gelişmekte olan ülkelere verdiği kredilerle de hem bölgesel hem küresel ölçekte “ekonomik süper güç” konumunu konsolide ediyor.

Birbirlerine karşı bazı çekinceler duyan ülkelerin dahi aynı ittifaklar içinde yer alması, potansiyel bir çatışmayı ortadan kaldıran bir etken olarak görülebilir.

Ancak bu, ülkelerin güvenlik ve ekonomik çıkar endişelerini gidermek için alacakları önlemlerin de ortadan kalkacağı anlamına gelmiyor.