ABD ile Körfez ülkeleri arasında tansiyon yükseliyor
ABD, son zamanlarda Körfez ilişkilerinde bir dizi problemle karşı karşıya. Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi, Rusya-Ukrayna savaşının yan etkileri, OPEC krizi, casusluk krizleri gibi olaylar son dönemde ABD ile Körfez arasında tansiyonun yükselmesine yol açtı. Peki, ABD ile Körfez ülkeleri arasında neler oluyor? ABD ile Körfez ülkeleri, hangi konularda anlaşmazlık yaşıyor?
ABD tarihsel olarak Orta Doğu’da iyi ya da kötü bir şekilde varlık göstermiş bir ülke. Askeri operasyonlar, ticari ilişkiler, diplomatik ve diğer iş birliği üzerinden ABD bölgedeki varlığını sağlamlaştırdı.
Washington’un bölgedeki ülkelerle ilişkisi bu nedenlerden ötürü her zaman olumlu değildi. Kimi zaman bölge ülkeleriyle iyi ilişkiler içinde olduğu görülürken, kimi zaman ise siyasi veya ekonomik gerilimlerin yaşandığı görülüyor.
İçinde bulunduğumuz dönem de ABD için ilişkilerin zora girdiği dönemlerden biri. Bu dönemde ilişkilerin problemli olmasının başlıca sebepleri; Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesine verilen tepkiler, OPEC petrol arzı krizi ve ABD’nin bundan doğan ithamları, BAE ile ABD arasındaki casusluk krizi. Bu gibi faktörlerin yanında Körfez ülkelerinin Moksova ve Pekin ile ticaret ilişkilerini geliştirmeleri ve siyasi olarak yakınlaşmaları da konu üzerindeki etken faktörlerden.
KAŞIKÇI CİNAYETİNE TEPKİLER
2018’de Türk kökenli Arap gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda öldürülmesi dünya basınında geniş yankı buldu ve eleştiri oklarının hedefi oldu.
Trump idaresi döneminde Suudi Arabistan ile iyi ilişkileri olan ABD, bu konuda Prens Muhammed Bin Selman’ı suçlayıcı bir tavır takınmaktan kaçındı. BBC’nin 24 Ekim 2018 tarihli haberine göre, Trump sorulduğu zaman Suudi tarafın açıklamalarını inanılır bulduğunu söylemişti.
Herhangi bir yaptırım kararına gitmeyen Trump yönetimi, Suudi Arabistan’ın, Amerika’nın en önemli askerî mühimmat alıcılarından biri olduğunu vurgulayarak iyi ilişkilerin sürmesi gerekliliğini ifade etmişti.
Biden yönetimi iktidara geldiğinde ise Washington’un konu üzerine olan tutumu değişti. 2021 yılının şubat ayında ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Ofisi tarafından konu üzerine yazılan bir araştırma raporunda, bu suikastin Muhammed Bin Selman’ın bilgisi olmadan gerçekleşmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla sorumluluğun kendisinde olduğu iddiaları yer alıyordu.
The Conversation’dan Jeffrey Fields’ın 12 Temmuz 2022 tarihli yazısına göre, bu raporun ardından ABD yönetimi 76 Suudi devlet görevlsine yaptırım kararı almıştı.
Suudi Krallığı ise bu belgenin halka açıklanmasının ardından Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla suçlamaları reddeden yazılı bir açıklamada bulundu.
27 Şubat 2021 tarihli bu açıklamada, Suudi Arabistan’ın yaptığı açıklamaların arkasında olduğu, suçluların Krallıkla bir bağlantısının olmadığı ve yetkilerini kötüye kullanan kişiler olduğu, Suudi yönetiminin adaletin yerini bulması için gerekeni yaptığı, ABD tarafından gelen bu yersiz suçlamaları ve haksız iddiaları reddettiği bilgileri yer alıyordu.
Aynı açıklamada Dışişleri Bakanlığı, Suudi Krallığının yargı bağımsızlığına, liderliğine ve egemenliğine yönelik hiçbir ihlâli kabul etmeyeceği sözlerine de yer verilmişti.
OPEC KRİZİ NEDEN GELİŞTİ?
Rusya-Ukrayna savaşıyla başlayan enerji krizi dünya çapında bir etkiye sahip oldu.
Dünyanın ikinci en büyük petrol üreticisi olan Rusya’ya koyulan ve Rusya’nın diğer ülkelere koyduğu yaptırımlar sonrası petrol tedariği de dara düştü.
Diğer ülkeler gibi bu durumdan ABD de büyük ölçüde etkilendi. ABD Enerji Bilgi Yönetimi Dairesi’nin verilerine göre Rusya, ABD’nin yüksek miktarda petrol ve yan ürünleri ithâl ettiği ülkelerden biriydi.
Savaşın başladığı şubat ayına gelindiğinden beri, Rusya’dan ithâl edilen petrol ürünleri miktarı yüzde 40’a yakın düşmüş durumda. Bu da ABD’nin petrol arz-talep dengesini düşürüyor; ABD’de petrol talebine yetişilemediğini gösteriyor.
OPEC’in Ekim ayının başında petrol üretimini günlük iki milyon varil düşüreceğini açıklamasıyla sorunlar baş göstermeye başladı. Talep fazlayken üretimin kısılması fiyatların artmasına sebebiyet verdi.
Bu kısmaya cevaben Joe Biden’dan OPEC ülkelerini hedef alan açıklamalar geldi. Anadolu Ajansı’nın aktardığına göre, Biden yönetimi ilk olarak OPEC organizasyonu içinde önemli bir yere sahip olan Suudi Arabistan ile ilişkilerin gözden geçirilmesi gerekliliğini tartıştı. ABD Kongresi’nden bu sırada “Suudi Arabistan ile bütün ilişkileri kesme” çağrıları geldi. Üretimi düşürmenin fiyatları artırdığından dolayı, Rusya’nın işgaline destek olduğu söylemlerine de yer verildi.
Biden, bu karar sonrası hayal kırıklığına uğradığını belirtti. TRT’nin haberine göre, Suudi Arabistan’ı bu hamlenin sonuçları olacağı yönünde uyardı.
Bu uyarının ardından Suudi Arabistan Prenslerinden ve Muhammed Bin Salman’ın kuzeni Suud El-Şalan, Batı’ya “cihad” çıkışında bulundu. Sosyal medya platformlarında yayınladığı bir videoda Arapça, İngilizce ve Fransızca olarak “Bu ülkeye kim kafa tutarsa bilsin ki biz cihadın ve şehadetin ürünleriyiz” dedi.
BAE İLE CASUSLUK KRİZİ
Middle East Monitor’ün haberine göre, Birleşik Arap Emirlikleri kendi çıkarları için ABD siyasetine müdahil olma girişiminde bulundu.
Middle East Monitor’ün bir ABD gizli belgesine dayandırdığı haberine göre, BAE, ABD siyasetini yasay ve yasadışı yollardan yıllardır etkiliyor.
BAE’nin bunu yapabilmesindeki en önemli faktörler ABD siyasetine hâkim olan lobicilik, gevşek önlemler ve casusluk falitetleri var.
Habere göre, BAE Washington’a çalışan üç eski istihbarat ajanını politikacılar, muhalifler, gazeteciler ve ABD şirketlerini dinlemek ve izlemek için çalıştırdı.
Bu kişiler suçluluklarını kabul ederek 1.68 milyon dolardan fazla para cezası ödemeye mahkum edildi.
Donald Trump’ın başkanlık yaptığı dönemde danışmanlarından olan Tom Barrack da BAE adına casusluk ve etkisini BAE yararına kullanmak suçlarından tutuklanmıştı.