Rusya-Ukrayna savaşında ABD'nin kazanımları
Vladimir Putin, 24 Şubat 2022’de Donbass bölgesine askeri operasyon başlattığını duyurdu. Ancak ABD, başlatılan operasyonun ülkenin geniş kesimlerini kapsayacak bir işgal hareketi olduğunu söyledi. Bunların akabinde de tüm dünyayı etkisi altına alacak Rusya-Ukrayna savaşı başladı. Savaşın başlamasıyla Rusya-AB ilişkileri bozuldu, enerji krizi ortaya çıktı. ABD ise bu savaşla birlikte LNG ve silah ihracatını artırdı.
Ukrayna, 2004 yılına kadar Rusya ile Batı arasında denge kurmaya çalışıyordu. Ancak 2004 yılında yaşanan Turuncu Devrim ile birlikte Batı yanlısı bir politika izlemeye başladı.
Turuncu Devrimin ardından AB’nin, üyelik perspektifi sunmak yerine Ukrayna ile ikili ilişkileri geliştirmeyi önermekle yetinmesi ülkedeki siyasi krizi tetikledi.
Turuncu Devrim ile yüzünü Batı’ya çeviren Ukrayna’da, 2010’da yapılan seçimleri Rusya yanlısı olan Viktor Yanukoviç kazandı. Bu, Ukrayna’yı yeniden Rusya ile AB arasında kalacağı bir siyasi durumun içine düşürdü.
Rusya ile yakın ilişkilerin yeniden kurulması gerektiğini savunan Yanukoviç, 2013 yılında AB ile imzalayacağı Ortaklık ve Serbest Ticaret Anlaşması'nı imzalamaktan vazgeçerek askıya aldı.
Anlaşmanın Ukrayna devletince imzalanmayacağının açıklanmasının ardından Batı yanlısı halk tarafından Kiev şehrinde protestolar başladı.
Protestoların şiddetlenmesi nedeniyle Viktor Yanukoviç, 22 Şubat 2014’te Rusya’ya kaçtı. Bunun üzerine Yanukoviç, Ukrayna Parlamentosu tarafından görevinden azledildi.
Daha sonrasında ise Batı yanlısı bir hükümet kurularak Ukrayna’da yeni bir dönem başladı. Yeni kurulan hükümet, Rusya aleyhine kararlar alarak, Rusya ile ilişki kurmayacağını ve Batı yanlısı bir politika izleyeceğini gösterdi.
Bunun üzerine Doğu Ukrayna’da hükümet aleyhine protestolar başladı. İktidar karşıtı bu halk hareketi, Ukrayna’daki siyasi ve ekonomik istikrarı altüst etti.
Rusya durumu lehine çevirmek için Kırım’a askeri müdahalede bulundu ve Kırım, Rusya tarafından ilhak edildi.
Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasının hemen ardından da Ukrayna’nın Donetsk ve Luhansk eyaletlerinde Rus yanlısı protestolar başladı ve bu eyaletler Ukrayna’dan bağımsızlık ilan ederek, “Donetsk Halk Cumhuriyeti” ile “Luhansk Halk Cumhuriyeti”ni kurdu.
Mayıs 2014’te Donetsk ve Luhansk’ta düzenlenen referandumun ardından bu iki bölgenin Rusya’ya dahil olması için adım atıldı. Ancak Rusya bu bölgelerin kendi bünyesine dahil edilmesini kabul etmedi. Rusya, Ukrayna’nın NATO’ya girmesini engellemek için buradaki güçleri kullanma yoluna gitti.
2015’e kadar Ukrayna güçleri ile ayrılıkçılar arasındaki çatışmalar devam etti. Daha sonrasında da Fransa ve Almanya, taraflar arasında anlaşma yapılması için ara buluculuk faaliyetlerine girişti.
Fransa ve Almanya’nın ara buluculuğu ile Şubat 2015’te Belarus’un başkenti Minsk’te Ukrayna, Rusya ve ayrılıkçı liderler arasında Minsk Anlaşması imzalandı.
Anlaşmada ateşkesin sağlanması için tüm ağır silahların geri çekilmesi kararlaştırıldı. Ancak bu karar, hem Rusya hem de Ukrayna tarafından ihlal edildi.
Ukrayna Batı yanlısı politikasından vazgeçmedi. Rusya da Ukrayna’nın Minsk Anlaşması’nı ihlal ettiğini gerekçe göstererek ülkedeki ayrılıkçı hareketleri desteklemeyi sürdürdü.
Rusya’nın Ukrayna sınırına asker yığması ve NATO’nun Ukrayna krizi nedeniyle bölgeye asker ve silah sevkiyatını yoğunlaştırması ise bölgedeki gerilimi tırmandırdı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 21 Şubat 2022’de Ukrayna’nın iki ayrılıkçı bölgesi olan Donetsk ve Luhansk’ın bağımsızlığını tanıdığını bildirdi.
Vladimir Putin, 24 Şubat 2022’de ise yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında 2015’te imzalanan Minsk Anlaşması’nın artık geçersiz olduğunu söyleyerek Donbass bölgesine askeri operasyon başlattığını açıkladı.
Putin konuşmasında bunun bir işgal olmadığını “özel askeri operasyon” olduğunu vurguladı.
ABD: “RUSYA, UKRAYNA’YI HER AN İŞGAL EDEBİLİR”
Rusya-Ukrayna arasında yaşanan gerginlik henüz savaşa dönüşmemişken ABD, Rusya’ya karşı yaptırım hazırlıkları içerisinde olduğunu açıkladı.
Diğer yandan ABD, savaş söylemleriyle NATO ve AB’yi Rusya ile karşı karşıya getirdi.
26 Ocak tarihinde ABD Başkanı Joe Biden, “Rusya Ukrayna’yı işgal ederse, ortaklarımız ve müttefiklerimizle Rusya’ya hasar verecek ciddi adımlar atmaya hazırız” ifadelerini kullanmış, Ukrayna’ya 600 milyon dolar değerinde askeri mühimmat gönderdiklerini söylemişti.
Biden; “Rusya, Batı’yı, ABD’yi ve NATO’yu ciddi anlamda test edecek. Bence Ukrayna’ya girecek” değerlendirmesinde bulunmuştu.
ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü John Kirby ise 28 Ocak'ta Ukrayna'ya silah ve mühimmat gönderdiklerini, bu sevkiyatların süreceğini bildirmişti.
1 Şubat’ta Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki, Rusya’nın Ukrayna'yı her an işgal edebileceğini, bu durumda Rusya’ya uygulayacakları yaptırımları hazırladıklarını bildirmişti.
Psaki, "Bir haftadan fazladır söylediğimiz bir şeyi tekrar ediyorum. Rusya, her an Ukrayna'yı işgal edebilir" ifadelerini kullanmıştı.
ABD Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, 15 Şubat'ta yaptığı açıklamada Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmek için yeterli gücü topladığını; ülkenin geniş kesimlerini kapsayacak bir işgal hareketine "artık her an başlayabileceğini" belirtmişti.
ABD'nin, tüm bu "savaş çıkacak" söylemleri Rusya ile Ukrayna'yı karşı karşıya getiriyor, her iki ülkede panik yaratıyordu.
ZELENSKİ: “PANİK YARATMAYIN”
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, 29 Ocak’ta Batılı ülkeleri Rusya ile artan gerilimle alakalı panik yaratmamaya çağırmıştı.
Kiev’de düzenlediği basın toplantısında konuşan Volodimir Zelenski, “Saygın devlet liderleri yarın bir savaş çıkacağını söylüyor. Ancak bu panik ülkemiz için neye mal oluyor?” diye sormuştu.
Zelenski, Batı medyasının Rus tanklarının Kiev’e girmiş gibi durum değerlendirmeleri yaptığından yakınmıştı.
RUSYA: “ABD, MOSKOVA’YI SAVAŞIN İÇİNE ÇEKMEYE ÇALIŞIYOR”
Rusya, NATO’nun genişlemesinden duyduğu endişeyi ve diğer çekincelerini yazılı halde NATO’ya iletmişti.
Washington; Rusya’nın, Ukrayna’nın NATO’ya girmeyeceğine dair garanti verilmesi talebini reddetmişti.
2 Şubat’ta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin; ABD’yi, ülkesini Ukrayna ile savaşın içine çekmeye çalışmakla suçladı.
Vladimir Putin, yaptığı açıklamada Amerika'nın amacının, gerilimi Rusya'ya daha fazla ambargo uygulamak için bahane olarak kullanmak olduğunu savundu.
Putin ayrıca, ABD'nin Avrupa'daki NATO güçleri konusunda Rusya'nın kaygılarını görmezden geldiğini söyledi.
Putin, “Ukrayna’nın NATO üyesi olduğunu ve askeri operasyon başlattığını düşünelim. NATO bloğuyla savaşa mı gireceğiz? Kimse bu konuyu düşündü mü? Kimse bunu düşünmüyor gibi gözüküyor” ifadelerini kullandı.
Vladimir Putin 18 Şubat’ta da Donbass bölgesindeki durum için, “Tam olarak şu anda Donbass’taki durumun tırmandığını gözlemliyoruz. Kiev’in yapması gereken sadece, Donbass temsilcileri ile müzakere masasına oturmak ve krizin çözümü üstünde anlaşmak. Bu ne kadar erken olursa o kadar iyi olur” diye konuştu.
RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI BAŞLADI: AB’DEN RUSYA’YA YAPTIRIM
Rusya, Batılı ülkelere geniş kapsamlı güvenlik taleplerinde bulunmuştu.
Rusya, NATO’nun Doğu Avrupa’daki askeri hareketliliğine son vermesini söylemiş, NATO’yu Rusya’ya yakın ve Rusya sınırındaki ülkelere füze yerleştirmemesi konusunda uyarmıştı.
ABD ve NATO ise Rusya’nın bu taleplerine, “Ukrayna’nın kendi müttefiğini seçme hakkı var” yanıtını vermişti.
NATO, Ukrayna krizi nedeniyle bölgeye asker ve silah sevkiyatını yoğunlaştırmış, Rusya da Ukrayna sınırındaki varlığını artırmıştı. Bu durum, Rusya’nın bu ülkeyi işgal edeceği endişelerine yol açmış, Rusya ise iddiaları yalanlamıştı.
24 Şubat 2022 tarihinde Rusya Donbass’a askeri harekat için harekete geçti ve Putin, “Şartlar, Rusya’yı harekete geçmeye zorladı” diye belirtti.
25 Şubat’ta da Volodimir Zelenski, “Ülkenin savunulmasında yalnız bırakıldıklarını, Batının sadece destek açıklaması” yaptığını söyledi.
Zelenski, sosyal medya hesabından “Bugün 27 Avrupalı lidere Ukrayna’nın NATO’ya katılıp katılmayacağını sordum. Direkt sordum. Herkes korkuyor. Cevap vermiyorlar. Ama biz hiçbir şeyden korkmuyoruz. Ancak, bizim ne tür güvenlik garantilerimiz olacak? Bunu hangi ülkeler temin edecek?” açıklamasını yaptı.
Hem AB’ye hem de NATO’ya girmek için Batı yanlısı politikalar izleyerek Rusya’yı karşısına alan Ukrayna, Batı tarafından yalnız bırakıldığını söylüyordu.
Rusya ise Ukrayna’ya saldırısı sonucu dünyanın en çok yaptırım uygulanan ülkesi haline geldi. Batılı ülkeler, Rusya’ya “ekonomik” bedel ödetmek için finans, enerji ve ulaşımla birlikte ticaret, bireysel kısıtlamaları da içeren çok sayıda yaptırımı yürürlüğe koydu.
ABD Başkanı Joe Biden, 24 Şubat’ta “Putin savaşı tercih etti. Şimdi kendisi ve ülkesi sonuçlarına katlanacak” diye belirtmiş, “Uzun süre etkisi olacak şekilde yaptırımları tasarladık. Bunu açıkça söylemek istiyorum. Aylardır bir koalisyon ortaya koyuyoruz. Dünyanın yüzde 50’sini temsil eden bir gruptan bahsediyoruz” ifadelerini kullanmıştı.
Joe Biden, Rusya’ya yönelik yaptırımların çok önceden düşünüldüğünü itiraf etmişti. Biden, Putin’in ortaya attığı, “Amerika'nın amacı, gerilimi artırarak Rusya'ya daha fazla ambargo uygulamak” iddiasını haklı çıkarmıştı.
ABD, Rusya’ya yaptırımlar uygulanmasını sağlayarak Moskova hükümetini yalnızlaştırmaya çalışıyordu.
Daha sonrasında da birçok ülke Rusya’ya yönelik yaptırım kararlarını duyurmaya başladı.
Avrupa Birliği Komisyonu, ABD, Birleşik Krallık ve Kanada ile birlikte finansal sistemleri birbirine bağlayan ve bankalar arası para transferini sağlayan SWIFT’den yedi Rus bankasını çıkarttı.
İngiltere, Büyük Rus bankalarının varlıklarını dondurdu ve İngiliz Finans sisteminden çıkarttı. Petrol rafinelerinde kullanılan yüksek teknolojili ekipmanların ihracatını durdurdu.
İsviçre, AB’nin Rusya’ya uyguladığı tüm yaptırımları kabul etti.
Kanada, Rusya ile tüm ihracat lisanslarını iptal etti, önemli Rus bankalarının varlıklarını dondurdu.
Japonya, Rusya Merkez Bankası’nın varlıklarını dondurdu ve 49 Rus kuruluşuna ihracat yasağı getirdi.
Avustralya, Rus ordusunu destekleyen bazı şirketlerin ve 25 askeri görevlinin mal varlıklarını dondurdu.
BM Genel Kurulu Rusya’ya yönelik kınama tasarısını kabul etti.
Rusya’nın Donetsk, Luhansk, Zaporijiya ve Herson’u ilhak etmesiyle de AB’nin Rusya’ya yönelik uyguladığı yaptırımların kapsamı genişletildi.
Rusya’dan üçüncü ülkelere ham petrol taşınması, buna teknik hizmet sunulması, aracılık yapılması, finansman veya finansal hizmet verilmesi yasaklandı. Rusya’ya sivil ateşli silahların bunların temel bileşenlerinin, mühimmatının, askeri araç ve teçhizatın veya yedek parçaların satılması, tedarik edilmesi yasaklandı.
RUSYA İLE ALMANYA’NIN ARASI AÇILDI: KUZEY AKIM 1 ve 2 PROJELERİ DEVRE DIŞI
Rusya, dünyanın en büyük doğalgaz üreticisi ve ihracatçısı konumunda bulunuyor. Avrupa ülkeleri 2021 yılında Rusya’dan 155 milyar metreküp doğalgaz ithal etti.
7 Eylül’de ise Rusya bakım ve onarım çalışmalarını gerekçe göstererek Kuzey Akım 1 boru hattından Avrupa’ya gaz akışını kesti.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in sözcüsü doğalgaz boru hattı kesintilerinde Batı yaptırımlarının rol oynadığını söyledi.
Kuzey Akım 2, Rusya’dan Almanya’ya doğalgaz taşımak için inşa edilen bir doğalgaz boru hattı projesi.
Kuzey Akım 2 boru hattı ile Rusya’daki gazın AB pazarına taşınması planlanıyordu. Proje ile Rusya’dan Almanya’ya gönderilen doğalgaz miktarının ikiye katlanması hedefleniyordu.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz, 22 Şubat’ta Kuzey Akım 2 projesinin askıya alındığını duyurmuş, Donets ve Luhansk bölgesinin tanınmasının ardından 'Kuzey Akım 2’ye ruhsat verilmesinin imkansız olduğunu” söylemişti. ABD Başkanı Biden ve Olaf Scholz Beyaz Saray’da bir araya gelerek ortak hareket edeceklerini açıklamıştı.
Biden, Rusya’dan Almanya’ya doğalgaz taşımak için inşa edilen “Kuzey Akım 2” projesinin askıya alınacağını ifade etmişti.
27 Eylül’de İsveç ve Danimarkalı yetkililer Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 projelerinin üç farklı yerinde gaz sızıntısı olduğunu açıkladı.
ABD Enerji Bakanı Jennifer Granholm, sızıntıları “sabotaj eylemi” olarak nitelendirdi ve Rusya’yı suçladı.
Rusya ise daha önce boru hattının devre dışı kalmasından ABD’nin fayda elde edeceğini çünkü kendi doğalgaz satışlarının artacağını söylemişti.
Almanya, ihtiyaç duyduğu doğalgazın yüzde 55’ini, kömürün yüzde 45’ini ve ham petrolün yüzde 35’ini Rusya’dan sağlıyordu. Ancak Almanya’nın Rusya-Ukrayna savaşında, Ukrayna'nın yanında yer alması ve enerji konusunda bağımlılığını göz ardı ederek yaptırımlar uygulaması Almanya ile Rusya’nın arasını açtı.
Bununla birlikte tüm dünyayı etkisi altına alan enerji krizi baş gösterdi ve Avrupa yeni tasarruf tedbirleri almak zorunda kaldı.
Almanya’yı kendine bağımlı hale getirmek isteyen ABD ise ülkeye kendi kaya gazını satmayı teklif etti. ABD’nin Avrupa’ya LNG ihracatı iki katına çıktı ve ABD, dünyanın en büyük LNG ihracatçısı konumuna geldi.
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Amerikalıların Avrupa ülkelerine fahiş fiyatlarla gaz satarak, “çılgınca para” kazandığını iddia etti.
Peskov, Amerikalıların Rus gazından “üç hatta dört” kat daha yüksek fiyatlarla gaz sattığını belirterek, “Avrupalıların bu parayı ABD’li tedarikçilere ödedikleri için ekonomilerini daha az rekabetçi hale getirdiklerini" söyledi.
ABD, ARTAN SİLAH TALEPLERİNE YETİŞEMİYOR
ABD, Rusya-Ukrayna savaşında LNG’nin yanı sıra silah satışlarından da önemli gelirler elde etti.
12 Eylül’de ABD Savunma Bakanlığı’nın, Rusya-Ukrayna savaşının başlamasıyla birlikte artan silah satışı taleplerine yetişmekte zorlandığı bildirildi.
Associated Press’in haberine göre, Ukrayna savaşındaki ABD silahlarının varlığı sebebiyle birçok ülke ABD’den özellikle son teknoloji füze sistemleri satın almak istediklerini açıkladı.
ABD Savunma Bakanlığı Silah Müsteşarı Bill LaPlante, yeni nesil askeri mühimmat ve teçhizatlar için hem yurtdışından hem de ABD ordusundan taleplerin arttığını, bu silahların üretiminin artırılması için çalışmaların sürdüğünü söyledi.
ABD, bu savaşta Rusya ile AB arasındaki ilişkileri bozdu. Rusya’ya yaptırımlar uygulayarak ekonomisine zarar verdi. Tüm dünya enerji kriziyle baş etmeye çalışırken ABD, LNG ve silah ihracatını artırarak ekonomisini canlandırdı.