ABD’nin Ukrayna politikası neden değişti?
ABD siyasi tarihinin en önemli isimlerinden Henry Kissinger, Ukrayna krizinin çözümü için Kiev hükümetinin Rusya’ya toprak vermesi gerektiğini söylemişti. Kissenger’ın ardından ABD Başkanı Joe Biden’dan da benzer açıklamalar geldi. Peki, ABD, Ukrayna stratejisini değiştiriyor mu? ABD’nin Ukrayna politikasında Çin’in rolü ne?
ABD’nin en kıdemli ve önemli stratejistlerinden ve eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, geçtiğimiz ay düzenlenen Davos Zirvesi’nde Ukrayna kriziyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Kissinger, Rusya-Ukrayna savaşının çıkmasında, Kiev hükümetinin NATO’ya üye olma çabalarının önemli bir rolünün olduğunu söyledi.
Eski ABD Dışişleri Bakanı, ABD ve Batı ülkelerinin Ukrayna üzerinden Moskova ile yürüttüğü çatışmanın iki ay içinde sonlandırılması gerektiğini vurguladı. Kissinger, çatışmaların devam etmesi durumunda her şeyin kontrolden çıkacağına dikkat çekti.
ABD’li stratejist, “Batı, Rusya’yı ezici bir yenilgiye uğratma çalışması peşinde koşmamalı. Rusya’nın 400 yıldır Avrupa’nın ana parçalarından biri olduğu hatırlanmalı” ifadelerini kullandı. ABD’li stratejistin en kritik sözleri ise şu oldu:
“Ukrayna, savaşın sona ermesi ve barış anlaşmasına varılması için Rusya’ya toprak vermeli.”
ABD siyasi tarihinin en önemli isimlerinden Kissinger’ın söz konusu açıklamaları, başta Batı ülkeleri olmak üzere ABD ve Ukrayna tarafından da şaşkınlıkla karşılandı.
Kissinger’ın açıklamalarına en sert tepki ise Kiev hükümetinden geldi. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’nin danışmanları, sosyal medyadan Kissenger’a yönelik çok sert ifadeler kullandı. Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba ise “Henry Kinssenger’a saygı duyuyorum ama şu an ABD yönetiminde resmi bir pozisyonda değil. Onun kendi fikirleri var ama biz güçlü şekilde onun bu görüşleriyle aynı fikirde değiliz. Bu (topraklarımızdan vazgeçmek) bizim yapacağımız bir şey değil” ifadelerini kullandı.
Kuleba ayrıca, “2014-2022 arasında Ukrayna’nın savaşı durdurmak için Rusya’ya taviz verme politikası başarısız oldu. Bunun sonucu olarak da İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’daki en büyük savaşı gördük. Bu politika bir kere başarısız olduysa ikincisinde de başarısız olur” ifadeleriyle, Kissinger’a yanıt verdi.
JOE BIDEN’IN UKRAYNA’YA YÖNELİK TAVRI DEĞİŞTİ
Henry Kissinger’ın Ukrayna krizi ile ilgili açıklamalarının ardından ABD’nin Kiev hükümetine yönelik tavrı değişti. ABD Başkanı Joe Biden, savaşın başladığı 24 Şubat’tan bu yana Ukrayna ordusuna ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’ye yönelik övgü dolu açıklamalarıyla dikkat çekiyordu. Ancak Kissinger’ın açıklamalarının ardından Biden’ın da Ukrayna’ya yönelik tavrının değiştiği görüldü.
Biden, düzenlediği basın toplantısında, “Ukrayna, barış için toprak vermeli mi?” şeklindeki soruya, “Onların toprağı, ben söz sahibi değilim. Ancak bir taviz verilmesi gerekiyor. Barış için Ukrayna’nın toprak konusunda taviz verip masaya oturması gerekebilir” ifadeleriyle yanıt verdi.
Böylece Kissenger’ın ardından Washington hükümetinin de Ukrayna’nın Rusya’ya toprak vermesi gerektiğini düşündüğü ortaya çıktı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un da bu konuda benzer açıklamaları var.
Joe Biden ayrıca, kendisinin Kiev hükümetini defalarca kez uyardığını, ancak Ukrayna lideri Zelenski’nin bu uyarılara kulak asmadığını ve Rusya’nın saldırılarının başladığını söyledi. Biden’ın bu açıklamaları, ABD’nin Ukrayna krizinde yeni bir politika izlediği yönünde değerlendirmeleri beraberinde getirdi.
Bazı siyasi analistlere göre Biden’ın söz konusu ifadeleri, Rusya’nın savaşta üstünlüğü ele geçirdiği ve Ukrayna ordusunun direnmekte zorlandığının kabul edildiği anlamına geliyor. ABD Başkanı’nın Ukrayna krizindeki söylem değişikliğinde, Rusya-Çin ilişkilerinin de etkisi olduğu tahmin ediliyor.
ABD ve Batı ülkelerinin Ukrayna krizinden sonra Rusya’ya yönelik uyguladığı ekonomik yaptırımlar, Moskova ile Pekin arasındaki ilişkilerin güçlenmesini beraberinde getirdi. Bu süreç içerisinde Moskova hükümeti, ekonomik olarak ayakta kalabilmek için Çin ile ticari ilişkilerini daha da güçlendirdi. Avrupa ülkelerinin neredeyse tamamıyla ilişkilerinde sorun yaşayan Rusya, Asya ülkeleriyle müttefiklik ilişkilerini daha da geliştirdi.
Kissinger, Davos’ta, Batı’nın ve Ukrayna’nın Rusya’ya taviz vermesi gerektiğini belirttikten sonra, “Aksi takdirde Rusya Avrupa’dan tümüyle kopup Çin’in kalıcı müttefiki haline gelecek” ifadelerini kullanmıştı. Kissinger Davos’tan sonra da konu hakkında çarpıcı ifadeler kullandı. “Artık soru, bu savaşın nasıl sona erdirileceği olacak. Sonunda hem Ukrayna hem de Rusya için bir yer bulunmalı” şeklinde konuşan Kissinger, aksi takdire “Rusya’nın Çin’in Avrupa’daki ileri karakolu olacağını” söyledi.
ABD’nin Ukrayna’ya yönelik söylem değişikliğinde; Rusya-Çin ilişkilerinin gelişmesinin ve Pekin’in Doğu Avrupa’da önemli bir nüfuz sahibi olmasının etkiliği olduğu düşünülüyor. Asya’da kendisine karşı güçlü ittifaklar kurulmasını istemeyen ABD ve Batı ülkeleri; Rusya karşısındaki söylemlerini yumuşatıyor.
Washington hükümeti, Doğu Avrupa’da Rusya-Çin ortaklığının etki alanını genişletmesini istemiyor. Hindistan ve Pakistan gibi ülkeleri de yanına çekmeye çalışan ABD, Asya’daki Batı karşıtı ittifakın güçlenmesinin önüne geçmek istiyor.
İlerleyen günlerde Washington hükümeti, Rusya savaşında Ukrayna’ya verdiği askeri desteği azaltma yoluna gidebilir. Tüm desteklere rağmen Ukrayna ordusunun sahada gerilediğini gören ABD, Ukrayna’yı sadece siyasi olarak destekleme stratejisi izleyebilir. Her ne kadar ekonomik yaptırımların sonlanması beklenmese de; Pekin-Moskova ortaklığının önüne geçebilmek için Rusya’ya yönelik sert adımlardan vazgeçilebilir.