Doğu ile Batı arasında sertleşen enerji mücadelesi
Rusya-Ukrayna savaşının çıkmasıyla birlikte Doğu ve Batı blokları arasında enerji rekabeti kızıştı. Avrupa’nın Rusya’ya bağımlılığını azaltmak için farklı seçenekler üzerinde duruluyor. Peki, ABD ve Batı, Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltmak için hangi seçenekler üzerinde duruyor? İlerleyen dönemde hangi ülkelerin enerji konusunda kritik bir rol üstlenmesi bekleniyor?
Hüseyin Can Topkaya
Avrupa Birliği ülkeleri, enerji ihtiyacının yarısını Rusya’dan karşılıyor. Moskova hükümeti, bu durumu uzun yıllardır ABD ve Batı karşısında en önemli koz olarak görüyor. Batı ise her ne kadar bu alanda Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmak istese de; maliyet ve birtakım diplomatik sorunlar nedeniyle farklı seçenekler üzerinde durmuyordu.
Batı, Rusya ile son yıllarda bu alanda iş birliğini güçlendirme ve ticareti genişletme yoluna gitmişti. Almanya ve Fransa gibi ülkeler, Moskova ile enerji alanındaki iş birliğini daha da güçlendirmeyi hedefliyordu. Almanya ile Rusya arasında imzalanan ve uzun yıllardır gündemde olan Kuzey Akım 2 Anlaşması’nın; Batı ile Moskova hükümeti arasındaki ekonomik ilişkileri daha üst bir boyuta taşıması bekleniyordu.
ABD ise en başından itibaren Batı ile Rusya arasındaki enerji anlaşmalarına karşı bir tutum sergiledi. Eski Başkan Donald Trump, Batı’nın enerji alanında Rusya’ya olan bağımlılığını sert bir şekilde eleştirmekle birlikte, iki taraf arasında yapılan anlaşmalara da tepki gösterdi. Trump’ın zaman zaman sertliğin dozunu artırdığı açıklamaları, ABD-AB ilişkilerini de olumsuz etkiledi.
Trump gibi Joe Biden da başta Kuzey Akım 2 projesi olmak üzere Rusya ile Batı arasındaki tüm enerji ticaretine mesafeli yaklaştı. Biden yönetimi, göreve geldikten sonra birçok kez Kuzey Akım 2 projesinden rahatsızlığını dile getirdi. ABD hükümetine göre, Kuzey Akım 2 projesiyle birlikte Avrupa’nın Rusya’ya olan enerji bağımlılığı daha da artacaktı.
ABD’nin tüm baskı ve eleştirilerine rağmen başta Almanya ve Fransa olmak üzere AB ülkeleri; Rusya ile enerji alanındaki iş birliğini kararlılıkla sürdürdü. Ancak 24 Şubat’ta Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırılarının başlamasının ardından dengeler tersine çevrildi. AB ülkeleri, Rusya’nın saldırılarına şiddetle karşı çıkarken, siyasi olarak Ukrayna’nın yanında yer aldı.
AB, savaşın başlamasının ardından siyasi, ekonomik ve kültürel olarak Rusya’ya karşı birçok yaptırım uyguladı. Askeri olarak doğrudan Ukrayna’ya destek vermekten kaçınan AB, siyasi ve ekonomik olarak Kiev hükümetine destek vermeyi sürdürüyor. Savaşın başlamasının ardından yaşanan en kritik gelişme ise Berlin ile Moskova arasındaki Kuzey Akım 2 projesinin sonlandırılması oldu. Washington hükümeti bu durumu memnuniyetle karşıladı.
Fransa ve Almanya, ABD’nin tüm baskısına rağmen Rusya karşısında sert adımlar atmaktan çekiniyor. Rusya’nın Batı ülkelerine doğalgaz vermeme ihtimali, Berlin ve Paris’i endişelendiriyor. Ancak Avrupa ve ABD'nin, Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmak için farklı seçenekler üzerinde durduğu görülüyor.
VENEZUELA VE İRAN FORMULÜ
Dünyanın önde gelen petrol ülkelerinden biri olan Venezuela’nın, gelirlerinin yüzde 96’sını ham petrol ticareti oluşturuyor. Ancak ABD’nin 2019’da uyguladığı yaptırımlar sonrası bu oran yüzde 41 düzeyine indi.
İran’a ise Ulusal Petrol Şirketi ve iştiraklerinin uluslararası faaliyetlerini kısıtlayacak yaptırımlar getirildi. Bu durum, büyük ölçüde petrol ihracatına dayanan ülke ekonomisinin ağır bir darbe almasına neden oldu. Bloomberg HT’nin haberine göre, günde 2,44 milyon varil petrol ihracatı bulunan Tahran, Washington’ın yaptırımları sonrası 300 bin varil petrol ihracına geriledi.
Ukrayna saldırısı nedeniyle Rusya’ya doğalgaz ve petrol konusunda yaptırımlar uygulanınca; ABD, İran ve Venezuela ile temaslara başladı. Geçtiğimiz haftalarda ABD’den bir heyet Venezuela’ya giderek Devlet Başkanı Nicolas Maduro hükümetiyle bir araya geldi.
Washington hükümeti, Rusya'ya yönelik ambargoların ardından 303 milyar 200 milyon varil kanıtlanmış petrol ve 6,4 trilyon doğalgaz rezervlerine sahip Venezuela ile masaya oturdu. Ancak daha sonra gelen tepkiler üzerine Biden hükümeti geri adım attı. Hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar; Maduro ile masaya oturduğu için Biden’a sert eleştirilerde bulundu.
ABD’nin masaya oturduğu bir diğer ülke ise Rusya’nın ardından en büyük ikinci doğalgaz rezervine sahip İran oldu. Dünya kanıtlanmış doğalgaz rezervlerinin yüzde 17’si ve OPEC rezervlerinin üçte birine sahip olan Tahran ile görüşmelere başlayan ABD, ilerleyen dönemde bu ülkeye yönelik uyguladığı yaptırımları kaldırmayı planlıyor.
TÜRKİYE, RUSYA’NIN YERİNİ ALABİLİR Mİ?
Avrupa, Ukrayna savaşının ardından Rusya’ya enerji bağımlılığını azaltmak için farklı alternatifler üzerinde duruyor. Batılı siyasi uzmanlara göre, Avrupa’nın petrol ve gaz tedariki için hayati bir işlev görebilecek ülkelerden biri de Türkiye.
Batılı uzmanlar, Türkiye’nin Hazar Denizi ve Doğu Akdeniz’deki gaz yataklarına erişimi olan stratejik bir enerji merkezi olabileceğine dikkat çekerken, güney gaz koridorunun genişletilmesi gerektiğine vurgu yapıyor.
Azerbaycan, Kuzey Irak, İran ve Türkiye’nin; Batı için Rusya’nın yerini alabileceği yönünde değerlendirmeler yapılıyor. Türkiye-İsrail ilişkilerinin yeniden normalleşmesi ve iki ülke arasındaki enerji iş birliği de Ankara hükümetinin bu konuda pozisyonunu güçlendiriyor.
Geçtiğimiz haftalarda İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog Türkiye’ye gelmiş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bölgesel meseleleri görüşmüştü. İki lider arasında ele alınan konulardan biri de Doğu Akdeniz ve enerji alanındaki iş birliği olmuştu. Eastmed Boru Hattı projesinin başarısızlıkla sonuçlanması sonrasında, Ankara hükümeti, Doğu Akdeniz’deki gazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınmasına sıcak bakıyor.
İlerleyen dönemde Avrupa’nın; İran, Katar, Azerbaycan, IKBY, Doğu Akdeniz ve Türkiye seçeneklerini ciddi bir şekilde değerlendirmesi bekleniyor. Rusya-Ukrayna savaşının kısa bir süre içerisinde sonlanmasının zor bir ihtimal olarak görülmesi, Moskova’nın Batı’ya yönelik doğalgaz akışını kesme riski ve iki taraf arasında gerilimin her geçen gün daha da artması; Avrupa’nın bu konudaki arayışlarını hızlandırıyor.