Ukrayna kaderine terk ediliyor: İngiltere Kiev politikasında yalnızlaşıyor
Rusya-Ukrayna savaşı ikinci yılını doldurmaya hazırlanırken ABD ve Batı ülkelerinden Kiev hükümetine yönelik siyasi, askeri ve ekonomik desteğin azaldığı görülüyor. Brexit sonrası Avrupa Birliği’nden ayrılan İngiltere ise Rusya karşısında Ukrayna’ya yönelik askeri desteğini artıran tek ülke olarak dikkat çekiyor. 13 Kasım’da Dışişleri Bakanlığı görevine gelen eski Başbakan David Cameron’un ilk ziyaretini Kiev’e gerçekleştirmesi, Londra’nın Ukrayna politikasına yönelik önemli mesajlar içeriyor.
Hüseyin Can Topkaya
24 Şubat 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ikinci yılını doldurmaya hazırlanıyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi, Batı ve Doğu Avrupa’da tüm dengelerin değişmesine yol açtı.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline en çok tepki gösteren ve Moskova karşısında sert tedbirler alan ülkeler ABD, Polonya ve İngiltere oldu. Bu üç ülke Ukrayna’yı siyasi, askeri ve ekonomik olarak desteklerken; ekonomik yaptırımları devreye sokarak Moskova hükümetini yıpratmayı amaçladı.
Brexit sonrası Avrupa Birliği’nden ayrılan İngiltere; Kuzey İrlanda Protokolü, ürettiği ürünlerin ihracatı ve Gümrük Birliği gibi konularda Brüksel ile anlaşmazlık yaşamaya devam ediyor.
Bir zamanlar Polexit’in (Polonya’nın Avrupa Birliği’nden ayrılması) ciddi anlamda tartışıldığı Polonya ise Brüksel ile uzun yıllardır birçok sorun yaşıyor. Polonya Anayasa Mahkemesi’nin Ekim 2021’de aldığı bir karar, Varşova-Brüksel hattında tansiyonun yükselmesine neden olmuştu.
Mahkeme, AB yasalarının, ulusal yasalar karşısında bağlayıcı nitelikte olduğu yönündeki temel birlik prensibini temelden aykırı bulmuş ve bu karar hükümet tarafından desteklenmişti. Brüksel ise bu kararın, hakimler yüksek kurulunun bağımsızlığını tehlikeye soktuğunu ve AB Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu açıklayarak Varşova hükümetinin yargı reformundaki bu uygulamadan vazgeçmesi gerektiğini belirtmişti.
İki taraf arasında yaşanan tartışmalar Polonya’nın Avrupa Birliği’nden ayrılacağı yönündeki iddiaları gündeme getirmişti. Polonya halkı 2021 yılının sonlarında sokaklara dökülerek birlik yanlısı gösterilerde bulunmuştu. Varşova ve Brüksel; kürtaj, LGBT hakları ve bölgedeki göçmenler konusunda da anlaşamıyor.
ABD ise Rusya ve Çin ile yakınlaşmasından dolayı çok uzun bir süredir Brüksel’e yönelik eleştirilerini dile getiriyor. Almanya ile Rusya’nın enerji ve doğal gaz alanında Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 gibi projeleri yürütmesi, Washington hükümeti tarafından tepkiyle karşılanıyordu.
UKRAYNA SAVAŞI SONRASI BATI VE DOĞU AVRUPA
Rusya-Ukrayna savaşının başlamasıyla birlikte ABD, İngiltere ve Polonya’nın Batı Avrupa ülkelerine yönelik eleştirileri her geçen gün arttı. Üç ülke, Rusya karşısında sert yaptırımlar uygulamadığı ve Ukrayna’ya gerekli desteği vermediği gerekçesiyle başta Almanya ve Fransa olmak üzere Batı Avrupa ülkelerini eleştirdi. Üç ülke, Brüksel’in Rusya’ya karşı ılımlı bir tavır sergilediğini dile getirdi.
Polonya Başbakanı Morawiecki’nin Macron’a ve Scholz’a yönelik sert eleştirileri dikkat çekmişti. Almanya, Ukrayna savaşı sonrası gelen tepkilerin ardından Rusya ile birlikte yürüttüğü Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 projelerini durdurma kararı almıştı.
Almanya ve Fransa’nın Ukrayna’ya yönelik desteği ABD, Polonya ve İngiltere tarafından yeterli bulunmadı. Bu üç ülke, Kiev’e yönelik askeri ve ekonomik desteğini hiç kesmedi.
Washington, Varşova ve Londra; Ukrayna’yı savaşın içerisinde tutarak Rusya’yı ekonomik olarak yıpratmayı, Moskova’nın Doğu Avrupa’da Kırım’ın ilhakı ile başlayan genişleme sürecini durdurmayı ve bölgedeki nüfuzunu azaltmayı amaçlıyor.
Batı Avrupa ülkeleri ise Ukrayna’yı siyasi ve ekonomik olarak desteklemeyi sürdürmekle birlikte, doğal gaz ve enerji alanında Rusya’ya yönelik bağımlılığı göz önünde bulundurarak savaşın uzamasını istemiyor.
Bu süreçte İngiltere, ABD ve Polonya’nın Doğu Avrupa’da yeni bir ittifak peşinde olduğu ve bölgede Brüksel’in etkinliğini kırmaya çalıştığı yönünde değerlendirmeler yapıldı. Ancak son dönemde ABD ve Polonya da dahil olmak üzere Batı ülkelerinin, Ukrayna’ya yönelik desteğini azalttığı ve farklı bir strateji izlemeye başladığı görülüyor.
İNGİLTERE, UKRAYNA’YA DESTEK KONUSUNDA YALNIZLAŞIYOR
Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş devam ederken; Kiev’e bugüne dek birçok destek paketi açıklayan ABD ve Batı ülkeleri, son dönemde attığı adımlarla farklı bir strateji izlemeye başladı.
ABD Kongresi, Başkan Joe Biden’ın önerdiği yeni yardım paketini onaylamadı. Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde de Ukrayna konusundaki tartışmalar ve anlaşmazlıklar her geçen gün büyüyor.
Konu hakkında ‘ekonomim.’ haber sitesinde bir makale kaleme alan Gazeteci Zeynep Gürcanlı, Batı’dan gelen tüm silah ve mühimmat desteğine rağmen Ukrayna ordusunun Rusya karşısında beklenen üstünlüğü bugüne dek elde edememesine dikkat çekti.
Gürcanlı, Bild gazetesinin, “Ukrayna’nın kaderine terk edileceğine’ ilişkin ilk bilgileri yayımlayan medya organı olduğunu vurguladı. Bild, Washington ve Berlin’in, Ukrayna lideri Zelenski’yi Moskova ile masaya oturmaya zorlamak için silah ve mühimmat sevkiyatını azaltmak konusunda anlaştıklarını öne sürdü.
Gazete, bundan sonraki süreçte Ukrayna’ya silah ve mühimmat gönderilmeye devam edeceğini ancak bu sevkiyatın Ukrayna ordusunun Rus güçlerini geriletmesi için değil, mevcut cephe hattını tutmaya yarayacak kadar olacağını yazdı.
“Rusya’nın Ukrayna’ya karşı elektronik savaşta üstünlüğü ele geçirdiği” yönünde habere imza atan The Economist ise “Batı bundan sonra ne yaparsa yapsın, Ukrayna’nın galip gelmesini sağlayamayacak” mesajını verdi.
Gürcanlı, Ukrayna savaşının daha ikinci yılı dolmadan Batı cephesinden “yorgunluk” emareleri geldiğine dikkat çekiyor. Batı medyasında yer alan Ukrayna savaşı ile ilgili haberlerin ise psikolojik ortamın hazırlanması ile ilgili olduğunu belirtiyor.
Batı ülkeleri Ukrayna’ya destek konusunda strateji değiştirirken, İngiltere ise Kiev politikasında aynı tavrını koruyor. 13 Kasım’da Dışişleri Bakanlığı görevine gelen eski Başbakan David Cameron, ilk ziyaretini Ukrayna’ya gerçekleştirdi. Kiev’e yönelik desteğini tekrarlayan Cameron, “ne kadar sürerse sürsün” moral, diplomatik ve askeri destek sözünü dile getirdi.
Cameron, “Burada bulunarak söylemek istediğim şey, sadece bu yıl ve gelecek yıl değil, ne kadar sürerse sürsün ihtiyacınız olan manevi desteği, diplomatik desteği, ekonomik desteği ve hepsinden önemlisi askeri desteği size vermeye devam edeceğimizdir” ifadeleriyle, Londra hükümetinin önümüzdeki dönemdeki Ukrayna stratejisi ile ilgili önemli mesajlar verdi.
İngiltere Silahlı Kuvvetlerden Sorumlu Devlet Bakanı James Heappey ise 3 Kasım’da Polonya’da düzenlenen Varşova Güvenlik Forumu’nda yaptığı açıklamada, “Ukrayna’yı bu gece ve yarın ve ertesi gün savaşta tutmalıyız. Eğer durursak, bu otomatik olarak Putin’in duracağı anlamına gelmez, Putin’in ilk etapta sahip olduğu hedeflere ulaşma fırsatını yakaladığı anlamına gelir” ifadelerini kullanmıştı.
Londra, Ukrayna’ya yönelik desteğini sürdürerek Doğu Avrupa’daki nüfuzunu korumaya çalışıyor. Brexit sonrası bölgede yalnızlaşmak istemeyen İngiltere; Ukrayna ve Polonya gibi ülkelerle ilişkilerini geliştirerek Brüksel’in etkinliğini kırmaya çalışıyor.
Karadeniz’de bir aktör haline gelmek isteyen Londra, bölgedeki çıkarları için Kiev’i desteklemeyi sürdürüyor. İngiltere, NATO’nun Karadeniz’de varlığını güçlendirmesini ve Rusya’nın askeri faaliyetlerini azaltmasını hedefliyor.
Öte yandan Rusya-İngiltere ilişkilerinde de tansiyonun uzun bir zamandır yüksek olduğu biliniyor. İngiltere’nin eski Başbakanı Boris Johnson, ocak ayında yaptığı açıklamada, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali öncesinde yaptığı bir telefon görüşmesinde Putin’in kendisini füze saldırısıyla tehdit ettiğini söylemişti.
İngiltere’nin ilerleyen dönemde Rusya’ya yönelik sert tavrını sürdürmesi ve Ukrayna’ya silah sevkiyatına devam etmesi bekleniyor. İngiltere, Ukrayna'nın tamamının işgali durumunda Rusya'nın durmayacağını ve Batı Avrupa'ya doğru genişleme stratejisi uygulayacağını düşünüyor. Ancak ABD ve Batı ülkelerinden desteğin kesilmesi durumunda Londra’nın bu politikasını ne zamana dek sürdüreceği bilinmiyor.