Afrika'daki darbeler: "Bulaşıcı" mı yoksa dış müdahale mi?
Afrika ülkelerinde kendini gösteren darbe dalgası, bölgedeki istikrarsızlığın ve başarısız yönetimlerin bir sonucu olarak değerlendiriliyor. Diğer yandan, peş peşe gelen darbelerin “bulaşıcı” etkisi ve dış müdahaleler tartışılıyor. Peki, Afrika’daki darbelerin altında yatan sebepler neler?
Afrika ülkelerinde son 18 ayda yedi darbe ve darbe girişimi yaşandı. Burkina Faso, Çad, Gine, Mali ve Sudan’da askeri liderler iktidarı ele geçirirken, Nijer ve Gine Bissau’daki darbe girişimleri başarısızlıkla sonuçlandı.
ABD’li iki araştırmacı Jonathan Powell ve Clayton Thyne tarafından yapılan bir araştırma, 1950’lerden bu yana Afrika’da 200’den fazla darbe girişimi olduğunu tespit etti. Yedi günden fazla süren girişimleri başarılı olarak tanımlayan araştırmacılar, darbe girişimlerinin yaklaşık yarısının başarılı sonuçlandığını kaydetti.
Bazı askeri yönetimler, iktidarı ele geçirme girişimlerine rağmen eylemlerinin bir darbe olduğunu inkar edebiliyor.
Powell, “Darbe liderleri, meşru görünmek için eylemlerinin bir darbe olduğunu neredeyse her zaman reddediyor” yorumunu yaptı.
2017’de Zimbabwe’deki bir darbe, Robert Mugabe’nin 37 yıllık yönetimini sona erdirmişti. Askeri liderlerden biri olan Tümgeneral Sibusiso Moyo, yerel televizyonda açıklama yaparak bunun bir darbe olduğunu reddetti.
Geçen yıl nisan ayında ise Çad lideri Idriss Deby’nin ölümünün ardından ordu, Deby’nin oğlunu geçici bir askeri konsey aracılığıyla devlet başkanı olarak atadı. Muhalifler ise bunu “hanedan darbesi” olarak nitelendirdi.
HANGİ ÜLKEDE KAÇ DARBE OLDU?
2017’den bu yana küresel olarak kaydedilen 13 darbeden biri Afrika’da gerçekleşti.
Batı Afrika’daki Burkina Faso, sekiz darbe ve bir başarısız girişim ile en fazla başarılı darbe geçmişine sahip Afrika ülkesi konumunda.
Sudan’da ise altısı başarılı olmak üzere 17 darbe girişimi gerçekleştirildi. 2019’da uzun yıllardır görev yapan lider Ömer El Beşir, aylarca süren protestoların ardından görevden alındı. Beşir de 1989’da bir askeri darbeyle yönetimi devralmıştı.
Afrika’nın en kalabalık ülkesi olan Nijerya’da da tarihte birçok darbe gerçekleşti. Ancak 1999’dan bu yana yönetimler demokratik seçimlerle belirleniyor.
Burundi’de çoğunlukla Hutu ve Tutsi toplulukları arasındaki gerilimlerin yol açtığı darbeler yaşandı.
Sierra Leone’de 1967 ile 1968 yılı arasında üç ve 1971’de ise bir darbe gerçekleştirildi. 1992 ile 1997 yılları arasında ise beş darbe girişimi yapıldı.
Gana’da da yirmi yılda sekiz askeri darbe yaşandı.
Afrika’daki ülkelerin bağımsızlıktan sonraki yıllarda yaşadığı istikrarsızlık nedeniyle darbe girişimlerine daha açık hale geldiği düşünülüyor. Yoksulluk ve kırılgan ekonomi darbeler için ortam yaratıyor. Bir ülkede yaşanan darbe, sonrasındaki darbe girişimlerinin de habercisi oluyor.
Afrika ülkelerinde yaşanan darbeler, 2019’a kadar olan yirmi yılda yaklaşık ikiye düştü. Son darbe dalgasının ardından Eylül 2021’de açıklama yapan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, “askeri darbelerin geri döndüğü” endişesini dile getirdi ve askeri müdahalelere yanıt olarak uluslararası toplum arasında birlik eksikliğine dikkat çekti.
Guterres, “Jeopolitik bölünmeler uluslararası iş birliğini baltalıyor ve bir cezasızlık hissi hakim” dedi.
ABD merkezli Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi'nden Judd Devermont, bölgesel ve uluslararası kuruluşların "yumuşak" yaklaşımının darbe liderlerinin iktidarda daha uzun süre kalmasına neden olduğunu vurguladı.
KwaZulu-Natal Üniversitesi'nden Ndubuisi Christian Ani ise bir süredir ülkedeki diktatörlere karşı başlatılan halk ayaklanmalarının Afrika'daki darbelerin dönüşü için bir fırsat sağladığını söyledi. Ani, “Halk ayaklanmaları meşru ve halk tarafından yönetilse de başarısı genellikle ordunun aldığı kararla belirlenir" dedi.
DARBELER “BULAŞICI” MI?
Gine Bissau’daki başarısız darbe girişiminin ardından Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS), “bulaşıcı” olarak nitelendirilen ve tüm bölgeyi tehdit eden darbe girişimleri hakkında görüşmek üzere toplandı.
Afrika Stratejik Araştırmalar Merkezi Araştırma Direktörü Joseph Siegle, darbe girişimlerinin “bulaşıcı” etkisini doğrulayarak, “Nispeten daha az gerçekleşen darbe döneminden sonra bir model oluştu. Bazı taklitçiliklerin devam ettiğini veya orduların hükümete dahil olmama veya iktidarı ele geçirmeme normunun kırıldığını varsaymak mantıklı” ifadelerini kullandı.
Diğer yandan, ABD Barış Enstitüsü’nde Afrika Merkezi’nin Başkan Yardımcısı olan Joseph Sany, son darbe dalgasının birçok ortak özelliği olmasına rağmen “bulaşıcı” nitelendirmesinin doğru olmadığını söyledi. Sany, “Bulaşma terimi doğru değil çünkü bu geniş kapsamlı bir terim, Gine’yi Mali ve Burkina Faso ile aynı gruba koyamazsınız” dedi.
Sany, hükümetlerin halka temel hizmetleri sağlayamaması, yolsuzluklar ve zayıf kurumsal yapılar gibi ortak noktalara rağmen son darbe ve girişimlerin koşullarının ve mekaniğinin farklı olduğuna dikkat çekti. Sany’e göre, bulaşma veya domino etkisinin bir parçası olarak nitelendirilen darbeler, söz konusu farklılıkları ortadan kaldırmakla kalmıyor aynı zamanda dünya toplumunu bu ülkelerin ileriye dönük sürdürülebilir demokratik kurumlar inşa etmesine destek olmaktan muaf tutuyor.
DIŞ MÜDAHALE VE AŞIRILIK YANLISI GRUPLAR ETKİLİ
Afrika’daki mevcut darbe dalgası, eski Mali Devlet Başkanı İbrahim Boubacar Keita’nın hükümet güçleri tarafından silah zoruyla tutuklanmasının ardından Ağustos 2020’de başladı.
Mali ve Burkina Faso hükümetleri, IŞİD ve Sahel’deki El Kaide bağlantılı örgütlerle mücadele ediyordu. Siegle ve ekibinin hazırladığı rapora göre, 2020 ve 2021 yılları arasında militan İslamcı örgütlerin bölgedeki saldırıları yüzde 70 artarak bin 180'den 2 bine yükseldi.
Uzmanlara göre, bu güvenlik tehdidi her iki ülkede de darbe bahanesi oluşturdu. Mali ve Burkina Faso'da cuntalar, güvensizliğin ve şiddet yanlısı grupların tehditleriyle baş edememenin darbeleri hızlandırdığını iddia etti.
Diğer yandan, terör örgütleri birçok Afrika ülkesinde istikrarsızlığa yol açsa da yakın zamanda darbeye maruz kalan ülkeler arasında bu tehditlerle mücadele etmeyenler de vardı. Seçimle iktidara gelen birçok yönetici, yolsuzluk ve yönetimdeki zayıflık nedeniyle darbelere daha açık hale geldi.
Joseph Sany, Afrika ülkelerindeki darbelerle ilgili dış müdahaleye de dikkat çekti. Burkina Faso ve Mali’deki durumu işaret eden Sany, “Rusya’nın bundan sonra nereye gideceğini bilmek istiyorsanız istikrarsızlığa bakın" dedi.
Uzmanlara göre, aşırılıkçı grupların hedefinde olan Mali’deki cunta büyük ölçüde Rus paralı askerleri olan Wagner’e bağımlı. Bu da temel hizmetleri sağlama noktasında fazladan maliyet ve istikrarsızlığa neden oluyor.
Demokratik sistemlere, sivil topluma, adalete ve şeffaflığa yönelik kurumlara destek olmadan tarihin tekerrür edeceğini ifade eden uzmanlar, uluslararası toplumun bu konuda inisiyatif almadığı sürece darbelerin süreceği ve istikrarsızlık ortamının giderilemeyeceğini belirtiyor.