Almanya’da faşizm korkusu büyüyor: Aşırı sağcı AfD Avrupa Birliği’nden ayrılmayı planlıyor
Almanya’da gerçekleştirilen anketlerde aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi’nin (AfD) oylarını yüzde 22’lere çıkarttığı görülüyor. Ülkede ana muhalefet konumuna gelen AfD, Avrupa Birliği’nden ayrılmayı ve tüm göçmenleri sınır dışı etmeyi planlıyor. Almanya’nın çeşitli bölgelerinde bir araya gelen yüz binlerce kişi ise ülkede yeniden faşizmin iktidara gelmesini istemediklerini belirtiyor.
Hüseyin Can TOPKAYA
Financial Times’ın aktardığına göre, Almanya için Alternatif Partisi 2013 yılında, Euro Bölgesi’ndeki bazı ülkelerin borç krizleri için sunulan kurtarma paketlerine öfkelenen muhafazakar iktisatçılar tarafından kuruldu.
Eski Başbakan Angela Merkel’in göçmenlere yönelik açık kapı politikası, AfD’nin daha çok sağa kaymasına yol açtı. Son yıllarda ise AfD; yabancılara, göçmenlere, mültecilere ve sisteme karşı bir parti şeklini aldı.
Almanya’da gerçekleştirilen anketlere göre AfD oylarını yüzde 22 seviyelerine çıkarttı ve ülkede ana muhalefet konumuna geldi. AfD’nin şu anda koalisyon hükümetinde yer alan Sosyal Demokratları, Yeşilleri ve liberalleri geride bıraktığı belirtiliyor.
Yapılan kamuoyu araştırmalarına göre, eylül ayında gerçekleştirilecek seçimlerde AfD’nin Saksonya, Brandenburg ve Türingiya eyaletlerini kazanacağı ortaya çıkıyor. AfD’nin son yıllarda oy oranlarını artırmasındaki en önemli etken ise ülkede yabancı ve göçmen sayısının her geçen gün artması, halkın bu konudaki şikayetlerinin ise giderek çoğalması olarak görülüyor.
The Economist’in haberine göre, Almanya’da yaşayan 84 milyon kişiden tam 13.4 milyonunun vatandaşlığı bulunmuyor. 5 milyondan fazla vatandaşlığı bulunmayan kişi 10 yılı aşkın bir süredir Almanya’da yaşamını sürdürüyor.
Offenbach’ta yabancıların toplan nüfusa oranı yüzde 45 seviyelerine gelirken; Münih’te her üç kişiden, Berlin’de ise her dört kişiden birinin yabancı olduğu biliniyor. Yabancı ve göçmenlerin sayısının ülkenin çeşitli noktalarında artması, Almanyalıların oy tercihini AfD’ye yöneltmesine yol açıyor.
Hükümet ise düşük doğum oranı ve azalan işgücü nedeniyle dış ülkelerden işgücü ithalatı yapmak zorunda kalıyor. Almanya’da yaşlı nüfusun artması ve doğum oranlarının uzun yıllardır düşük seyretmesi, hükümetin itirazlara rağmen göçmen alımını sürdürmesine neden oluyor.
GİZLİ TOPLANTI MEDYAYA YANSIDI: AfD’NİN DEXİT PLANLARI ORTAYA ÇIKTI
Almanya’da Correctiv adlı medya kuruluşu geçtiğimiz hafta ülkede ses getiren bir habere imza attı. Habere göre, geçtiğimiz kasım ayında AfD milletvekilleri ile Avusturyalı aşırı sağcı Martin Sellner gizli bir toplantı gerçekleştirdi.
Haberde, iki tarafın, Alman pasaportu bulunanlar da dahil olmak üzere kendisi ya da ailesi ülkeye göçle gelmiş milyonlarca kişiyi Almanya’dan çıkartmaya yönelik “geriye göç” planını görüştüğü belirtildi.
Toplantıda görüşülen konulardan biri ise Almanya’nın Avrupa Birliği ile ilişkilerinin geleceği oldu. AfD milletvekilleri, İngiltere’deki Brexit sürecinde olduğu gibi Almanya’nın AB’den ayrılma konusunu referanduma götürmek istediklerini söyledi.
AfD lideri Alice Weidel de Financial Times’a verdiği demeçte, “İngiltere AB’den ayrılmakta yerden göğe kadar haklı. Brexit bir ülkenin kendi kararını alması konusunda Almanya için model oluşturuyor” ifadelerini kullandı.
AfD’nin hükümete gelmesi durumunda AB’de reform peşinde koşacağını ve birliğin “demokratik açığını” kapatacağını söyleyen Weidel, “Ancak reform mümkün olmazsa ve AB’ye üye devletlerin egemenliğini yeniden inşa etmekte başarısız olursak tıpkı İngiltere’nin yaptığı gibi kararı halka bırakabiliriz. Almanya’nın AB’den çıkışı için ‘Dexit’ adı altında bir referandum yapabiliriz” dedi.
AfD lideri Alice Weidel, toplantıya katılan milletvekillerini hemen görevden alsa da eleştirilerin önüne geçmeyi başaramadı.
Söz konusu haberin ardından tüm ülkede büyük tartışmalar alevlendi. Başta başkent Berlin olmak üzere ülkenin birçok noktasında aşırı sağcı göçmen karşıtlarından rahatsız olan halk kitleleri sokaklara döküldü.
Almanya Federal Meclisi Bundestag’ın önünde gerçekleştirilen protesto gösterilerine polis 100 bini aşkın insanın katıldığını açıklarken, göstericiler ise asıl sayının 350 bin civarında olduğunu duyurdu. Ülke genelindeki gösterilere ise yaklaşık 900 bin kişinin katıldığı belirtildi.
Sosyal Demokratların lideri Lars Klingbeil, Alman Federal Meclisi Bundestag’daki tartışma esnasında AfD lideri Weidel’e, “Kuzu postuna bürünmüş kurt gibisin. Ama unutma: Masken düşmek üzere. İnsanlar nihayet AfD’nin gerçek yüzünü görmeye başlıyor” ifadelerini kullandı.
Financial Times’a verdiği demeçte haberi yapan Correctiv’in tarzını “skandal” olarak nitelendiren Weidel, “Burada kalmak zorunda olmayan veya hakkında sınır dışı emri çıkarılmış kişilerin kendi ülkesine iade edilmesi fikrini suç gibi göstermeye çalıştılar. AfD her zaman bu ülkenin yasalarının uygulanması taraftarıdır” şeklinde konuştu.
Weidel, savaş bitince Almanya’da bulunan 1 milyon Ukraynalının da ülkelerine geri dönmeleri gerektiğini, Ukrayna’nın yeniden inşası için onlara ihtiyaç olduğunu söyledi.
Dexit’in Avrupa ve Almanya’nın başına gelebilecek en büyük refah yıkımı olacağını söyleyen Başbakan Olaf Scholz ise “Ülkedeki villalarda, nüfusun bir kısmının bu ülkeden nasıl çıkarılabileceğinin konuşulduğu konferanslar düzenlendiğinde sessiz kalamayız. Bu Alman tarihinin en karanlık dönemlerini hatırlatıyor” ifadelerini kullandı.
AfD PARTİSİ İKTİDARA GELEBİLİR Mİ?
AfD’nin gizli toplantısında görüşülen Dexit ve tüm yabancıların sınır dışı edimesi gibi konular aşırı sağcı partiye yönelik ilginin azalmasına yol açtı.
Yabancı karşıtlığına tepki gösteren ve Almanya’nın Avrupa Birliği’nde kalmasından yana olanlar ilk kez bu kadar büyük kitlesel gösteriler gerçekleştirdi. Alman medyasında, son tartışmaların ardından AfD’ye yönelik desteğin yüzde 22’lerden yüzde 19’lara düştüğü yazıldı.
Almanya’da siyasi partilerin neredeyse tamamı AfD ile bir koalisyon hükümeti kurmaya sıcak bakmıyor.
Öte yandan AfD’nin vergi sisteminde reform yapmak ve devleti küçültmek istediği biliniyor. Almanya’nın fosil yakıtlardan yenilebilir enerjiye geçişini sonlandırmak isteyen AfD’ye iklim aktivistleri ve çevrecilerden de tepki geliyor.
AfD lideri Alice Weidel de Financial Times’a verdiği demeçte, partisinin 2029’dan önce iktidara gelmesinin zor olduğuna dikkat çekiyor. Ancak Weidel, AfD’nin gelecekte hükümette bulunmasının “kaçınılmaz” olduğunu dile getiriyor. Weidel’e göre AfD’ye yönelik boykotu kıracak ilk siyasi parti de Hristiyan Demokrat Birliği olacak.
AfD’nin son zamanlardaki faaliyetleri ve söylemleri Alman istihbaratı tarafından da yakından izleniyor.
Almanya’da 2025’in sonlarına doğru yapılacak seçimler, AfD’nin geleceği konusunda önemli mesajlar verecek. Genel seçimlere kadar oy oranını yüzde 20 seviyelerinde tutması durumunda AfD, 2029’da iktidara gelmek için hesap yapmaya başlayabilir.
Angela Merkel sonrası Olaf Scholz’un AB’de etkin olamaması, ülkede enflasyon sorununun devam etmesi, yabancı ve göçmenlere yönelik politikaların halkta rahatsızlık yaratması AfD’nin 2025 seçimleri öncesinde elini güçlendiriyor.
Tüm yabancıların sınır dışı edilme planı, Dexit söylemi ve fosil yakıtlara geri dönülmesi hedefi ise AfD’ye yönelik tepkileri yoğunlaştırıyor. Son tartışmaların ardından AfD’ye yönelik desteğin yüzde 20 seviyelerinde kalması bekleniyor. AfD’nin iktidara gelmesi ise kısa vadede mümkün görünmüyor.