Almanya'da göçmen karşıtlığı büyüyor: Aşırı sağcı AfD yükselişini sürdürüyor

Almanya’da aşırı sağ siyasetin temsilcisi Alternative für Deutschland’ın son dönemlerde yakaladığı ivme ile yükselişe geçmesi, ırkçı siyasetin Avrupa’da yaygınlaşması konusunda endişelere sebep oldu. Birçok eyalette düzenlenen anketlerde ilk sıraya yerleşmeyi başaran partinin yerel seçimlerde başarılı olması, aşırı sağ tehdidin ciddi bir kitlesi olduğunu gözler önüne sermiş oldu.

Almanya’daki aşırı sağcı siyası parti Alternative für Deutschland (AfD - Almanya için Alternatif), kurulduğundan beri ilk defa katıldığı yerel seçimlerde galibiyetler elde etti.

Thüringen eyaletindeki Sonneberg kasabasında yarışan AfD adayı Robert Sesselmann, yüzde 52.8 oy alarak Kaymakamlık pozisyonuna seçildi.

57 bin nüfuslu kasabada yüzde 58’in biraz altında gerçekleşen bir katılımla tamamlanan seçimler, Alman siyaseti için bir dönüm noktası olarak adlandırıldı.

The Guardian’ın Jüdische Allgemeine’den aktardığına göre, Almanya Yahudiler Merkez Konseyi Başkanı Josef Schuster, AfD’ye oy kullanan herkesin aşırı sağcı bir mantaliteye sahip olmadığını, ancak seçtikleri kişinin bu zihinsel yapıda olduğunu söyledi.

Uluslararası Auschwitz Komitesi Yardımcı Başkanı Christoph Heubner, olayı Sonneberg için “üzücü” olarak niteledi ve “Seçmenlerin çoğu demokrasiye sırtını döndü ve kasıtlı olarak aşırı sağ, Nazi yoğunluklu bir yıkım partisinin lehine oy kullandı” dedi.

Saksonya-Anhalt eyaletindeki Raguhn-Jeßnitz kasabasında da Hannes Loth adlı 42 yaşındaki bir çiftçi, 9 bin nüfuslu kasabada oyların yüzde 51.1’ini alarak Belediye Başkanı seçildi.

Loth’un seçilmesi, AfD’nin kazandığı ilk belediye başkanlığı pozisyonu olarak tarihe geçti.

Mülteci karşıtı ajandasıyla öne çıkan parti, Fransa’da Marine Le Pen önderliğindeki Ulusal Ralli partisine benzer özellikler gösteriyor.

Neoliberal düzende bozulan yaşam şartları ve ekonomik gidişatın sorumlusunu göçmenler olarak gösteren bu partiler, küreselliğin getirdiği dolaşım özgürlüğünün de ulusal/yerel kültürleri ve gelenekleri eriteceğini öne sürerek vatandaşlarda bir korku durumu oluşmasına yol açıyor.

Aşırı sağcı partilerin aldığı oy oranlarında görülen artış, göçmen karşıtı korku ile ilişkilendirilebilir.

ANKETLERDE ANİ BİR YÜKSELİŞ YAKALADI

Önceleri iki basamaklı puanları görmekte zorlanan AfD, Almanya genelinde düzenlenen yeni anketlerde yüzde 20 bandını zorlamaya başladı.

Infratest Dimap’ın 23 Haziran’da düzenlediği ankete göre, “Bu pazar ulusal meclis (Bundestag) seçimi olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz?” sorusunu yanıtlayan seçmenlerin yüzde 19’u AfD’yi tercih ediyor.

Aynı şirketin geçmişteki anketleriyle bir kıyaslama yapıldığında, 2022’nin ikinci yarısından beri AfD’nin düzenli bir yükseliş trendi yakaladığını görmek mümkün.

Aynı araştırma şirketinin Mitteldeutscher Rundfunk adlı kamu yayıncısı adına Thüringen’de gerçekleştirdiği ankette ise AfD’nin oylarının yerel meclis seçimlerinde yüzde 34 seviyelerine çıktığı gözlemlendi.

INSA’nın Bundestag seçimleri için düzenlediği güncel anketlerde de AfD’nin yüzde 21 puanla birinci parti olduğu görülüyor.

PolitPro, AfD’nin anket ortalamalarının yüzde 19 dolaylarında olduğunu belirtiyor. Geçtiğimiz yılın aynı dönemlerinde yüzde 11 dolaylarında seyreden aşırı sağcı partinin bir senede oylarını neredeyse ikiye katlamış olması, son dönemde Avrupa’ya artan göç dalgası ile ve bir alternatif arayışıyla ilişkilendirilebilir.

AfD’nin parlamento lideri Dr. Alice Wiedel’in, “Yalnızca daha fazla insan AfD’yi desteklemekle kalmıyor, CDU’nun (Hristiyan Demokratik Birliği) sorunun çözümü değil bir parçası olduğunu da fark ediyor” söylemi, Alman halkının değişiklik isteğinin kurumsal siyaset aktörlerinin dikkatini çektiğini ifade ediyor.

The Irish Times’tan Derek Scally, AfD oylarındaki artışın Almanya genelinde görülmediğini, doğudaki eyaletlerle sınırlı olduğunu bildiriyor.

Scally ayrıca, siyasi partilerin AfD ile eyalet veya ülke bazında ortak çalışmaya yakın olmadığını, bu durumun halkın genel görüşünü temsil ettiğini de aktarıyor.

Alman Zeit Online Gazetesi de Scally’nin aktardıklarını doğrular yönde veriler paylaşıyor.

Stern Gazetesi adına Forsa Araştırma Enstitüsü tarafından yapıldığı belirtilen bir anket, neredeyse her dört Alman vatandaşından üçünün, diğer siyasi partilerin AfD ile ittifak kurmasına sıcak bakmadığını ortaya koyuyor.

Koronavirüs ve Ukrayna’nın işgali ile Avrupa genelinde yaşanan ekonomik daralma, vatandaşları derinden etkiledi.

Hâkim siyasete öfkeli vatandaşlar, Avrupa genelinde tepkilerini göstermek için farklı yollar aradı.

Göçmen karşıtlığı ile öne çıkan politika tercihleri, ekonomik gerilemeden sorumlu tutulabilecek olan göçmenleri bir hedef hâline getirdi.

İtalya’da Giorgia Meloni ve Fransa’da Marine Le Pen gibi siyasetçiler, bu konudan büyük ivme elde etti. Le Pen Başbakanlık koltuğunu kılpayı kaçırdı. Afrika’dan gelen düzensiz göç akınlarına karşı daha savunmasız olan İtalya’da ise Giorgia Meloni Başbakan seçildi.

Bu politikaya daha önceden yakın duran Macaristan’da Viktor Orbán, Polonya’da Andrzej Duda gibi siyasetçiler ise daha önceden seçilmişti.

Almanya’da da göçmen karşıtlığının siyasetteki taşıyıcısı olan AfD, Sonneberg ve Raguhn-Jeßnitz gibi küçük kasabalarda seçim kazanacak boyutlara ulaşsa da Berlin gibi büyük şehirlerde hâlâ yüzde 10 dolaylarında oy alabiliyor.

Avrupa’nın son dönemlerde mülteci girişlerini kısıtlamak için yaptığı hamlelere bakarak, göç karşıtı siyasetin yakın gelecekte yükselişte olacağını ve karşılık bulabileceğini söylemek mümkün gözüküyor.