ABD'nin İsrail'e desteğinin ardında yatan iki başat sebep: Lobicilik ve Orta Doğu'daki güç arayışı

Amerika Birleşik Devletleri, kuruluşundan bu yana İsrail’e eşsiz bir yakınlık gösterdi ve iki ülke arasında 1948’den beri çok iyi düzeyde müttefiklik ilişkileri gözlendi. İsrail’i bir devlet olarak tanıyan ilk ülke olan ABD, Tel Aviv yönetimi ile hemen her konuda paralel politikalar izliyor.

Mansur Ali Bilgiç - [email protected]

İsrail, 1948’de Birleşmiş Milletler’in (BM) 181 no’lu kararı ile Filistin’in ikiye bölünmesi sonucu kuruldu. Bu kararın Genel Kurul’dan geçirilmesi için destek veren ABD, Başkan Harry Truman’ın girişimleriyle İsrail’i kurulduğu gün tanıdı. Bu dönemde Holokost’u yaşayan Yahudilere duyulan sempati, İsrail’in kuruluşuna verilen desteği büyütme konusunda etkili oldu.

İki ülkenin ilişkileri ilk yıllarda çok iyi seyretmese de zamanla ABD’nin Orta Doğu stratejisi ve iç siyasette siyonist etki gruplarının rolü gibi sebepler, Washington’un Tel Aviv’i “Orta Doğu’daki en güvenilir ortağı” olarak tanımlayacağı sürece yol açtı.

İsrail’deki ABD Büyükelçiliği’nin internet sitesinde de bu iki ülkenin derin kültürel ve tarihi bağlar ile ortak çıkarlar tarafından birbirine bağlandığı belirtiliyor.

ORTA DOĞU’DA BİR KARAKOL

Vox’a yazan Nicole Narea’ya göre yakınlaşma, İsrail’in 1967 Savaşı’nı kazanmasıyla başladı. 6 günde Irak, Suriye, Mısır, Ürdün ve Lübnan’ı tek başına mağlup eden İsrail’in desteklenmesinin Amerika’nın Orta Doğu’daki çıkarlarıyla uyumlu olduğu değerlendirmesine varıldı.

20. yüzyılın bu sıralarında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ile etki alanını artırma konusunda rekabet içinde olan ABD, bölgedeki çıkarlarını korumak ve sağlamlaştırmak için Orta Doğu’nun merkezinde “karakol” niteliği görecek bir müttefik olarak İsrail’i tercih etti.

Yeni kurulmuş olan bu karakolun askeri gelişimine katkıda bulunmak amacıyla İsrail’e düzenli olarak askeri yardımlar yapıldı. ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’nın verilerine göre bu yardımların boyutu 2022 itibarıyla 310 milyar doları aştı. Washington, başka hiçbir ülkeye bu boyutta yardımda bulunmadı.

SSCB federasyonu içindeki majör aktör olan Rusya ile mücadelenin 1991’den sonra kesilmemiş olması, İsrail’in bölgede Moskova’ya karşı “ABD’nin gölgesi” olarak kaldığına işaret edici nitelik taşıyor.

Rusya yanında 1979’dan bu yana sert bir Amerikan karşıtlığını devlet politikası haline getiren İran da ABD’nin bölgedeki çıkarlarına bir tehdit teşkil ediyor. İsrail’in varlığını da kabul etmemesi, İran’ın Washington ile Tel Aviv birlikteliğini güçlendiren bir etken olarak öne çıkıyor.

Bu noktada bölgede İran destekli olduğu iddia edilen Hizbullah gibi milis güçlere karşı sürdürülen çatışmaların da İsrail aracılığıyla sürdürülmesi ABD’nin bölgeden tam olarak kopmamasını sağlıyor.

Planet: Critical’ın kurucusu Rachel Donald’ın 1 Kasım 2023 tarihli yazısına göre ABD, İsrail tarafından üretilecek enerji kaynaklarını kendisi açısından “stratejik öneme sahip” olarak değerlendiriyor ve bu hususta İsrail ile imzaladığı bir iş birliği anlaşmasında Tel Aviv yönetimine bölgesel güvenlik sorunlarında yardımcı olma sözü veriyor.

Donald burada Filistin açıklarında keşfedilen ve değerinin yarım trilyon doları aştığı tahmin edilen doğal gaz kaynaklarının İsrail tarafından ele geçirilmesinin Amerika’nın menfaatine olduğu çıkarımını yapıyor.

POLİTİKACILARIN SATIN ALIMI

ABD’de kurumsal siyaseti etkilemek için çıkar ve etki gruplarının lobicilik faaliyetlerinde bulunması yasal bir süreç. Savunma sektöründen sağlık ve ilaç şirketlerine, emlakçılardan teknoloji devlerine sosyal yelpazenin farklı konumundaki birçok organizasyon kendilerine uygun olacağını düşündükleri politikacıların seçim kampanyalarını destekleme hakkına sahipler.

Bu organizasyonlar arasında din ve etnik kökene dayalı faaliyet gösterenler de yer alıyor. Siyonist amaçlar güden American-Israel Public Affairs Committee (AIPAC - Amerika-İsrail Kamusal İlişkiler Komitesi), Zionist Organization of America (ZOA - Amerika Siyonist Kuruluşu), Christians United for Israel (CUFI - İsrail için Hristiyan Birliği) gibi organizasyonlar politikacıların göreve getirilmesi ve politika üretimine her yıl milyonlarca dolar harcıyor.

Lobicilik faaliyetleri neticesinde üretilen politikalar, ABD’nin İsrail’e yaklaşımında kritik bir yer tutuyor. Öyle ki realist uluslararası ilişkiler teorisinin en önemli isimlerinden sayılan John Mearshimer ve siyaset bilimci Stephen Walt, 2007 yılında yayımladıkları “İsrail lobisi ve ABD Dış Politikası” adlı kitapta İsrail lobisinin ABD’nin Orta Doğu politikasını Tel Aviv’in yararına olacak şekilde etkilediğini belirtiyor.

7 Ekim 2023’te HAMAS ile İsrail arasında savaş başladıktan sonra bu destek ve lobilerin oynadığı role ilişkin güncel örnekler de ortaya çıktı. Savaşa devam edilmesi yönünde Kongre’deki siyasetçilere baskı uygulayan lobi kuruluşları, özellikle Demokrat Parti içinde İsrail’e karşı muhalefeti kamuoyunda hedef göstererek bastırma yoluna gitti. Buna ilişkin haberler The Guardian, the Lever gibi kuruluşlar tarafından yayımlandı.

ABD’deki İsrail lobisi kurumsal siyasetin yanı sıra kamuoyunu da etkileyerek halkın desteğini elde ediyor. Ancak son dönemlerde bilginin sosyal medya üzerinden yayılmasının da katkısıyla ABD’de kamuoyunun Filistin lehine değiştiğine ilişkin çalışmalar mevcut.

Yıllık olarak düzenlenen bir Gallup anketi Ocak 2023’te İsrail’e duyulan sempatinin Sessiz Kuşak (1900-45), X Kuşağı (1965-79) ve Y Kuşağı (1980-2000) arasında düşüşte olduğunu kaydetti. Bu ölçümün tarihinde Y Kuşağı, İsrail’e yönelik sempatinin yüzde -2 seviyelerine düşmesiyle sempatinin Filistin lehine olduğu ilk sonucu vermiş oldu.

Kamuoyu görüşlerinde gerçekleşen değişiklik, Filistin Devleti’ni tanımayan ABD’nin iki devletli çözümü kabul etmesi yönünde baskıların ortaya çıkmasına sebep oldu. Bu baskılar Washington’un iki devletli çözümü destekleyici açıklamalar yapmasına yol açsa da İsrail’in işgal kampanyasına destek hız kesmeden devam ediyor.

Özetle ABD’nin İsrail’e desteğinin ardında yatan başlıca iki faktör olarak Washington’un Orta Doğu politikaları ve iç siyaset ile kamuoyuna yön veren lobicilik faaliyetleri öne çıkıyor.

Kamuoyu baskıları, politikacıların İsrail lobilerinden aldıkları maddi destek (ve karalama kampanyaları) ile Orta Doğu’daki savaş siyasetinin önüne geçmediği sürece Beyaz Saray, Tel Aviv’e desteğini sürdürecektir.