Dünyada aşırı sağcı liderler dönemi sonlanıyor mu?

Jair Bolsonaro, Viktor Orban, Narendra Modi ve Borish Johnson gibi aşırı sağcı liderleri 2022 yılında zor bir süreç bekliyor. Politikaları, söylemleri, siyasi tavırları ve tartışmalı hareketleri ile halkların tepkisini çeken aşırı sağcı liderler; seçimler öncesi yeni arayışların içerisine girdi. Peki, 2022 yılında aşırı sağcı liderleri neler bekliyor? Dünyada aşırı sağcı liderlerin dönemi bitiyor mu?

Dünyada aşırı sağcı lider denildiğinde akla gelen ilk isimlerden biri Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro. 1 Ocak 2019 tarihinden bu yana Brezilya’da Devlet Başkanlığı görevini yürüten Bolsonaro, koltuğuna oturduğu ilk günden bu yana söylemleri, politikaları ve tavırları ile tepki çekiyor.

Bolsonaro, dünyanın akciğerleri olarak nitelendirilen Amazon Ormanları'nda çıkan büyük çaplı yangın karşısında izlediği politikalar nedeniyle tüm dünyadan tepki gördü. Brezilya Devlet Başkanı, yangınların söndürülmesi için gelen yardım taleplerini reddederken, destek olmayı isteyen ülkeleri ‘iç işlerine müdahale etmekle’ suçladı.

Bolsonaro’nun ormanlık alanları yerleşime ve üst düzey şirketlerin faaliyetlerine açması yönünde izlediği politikalar da; Amazon Ormanları yangınlarının uzun süre devam etmesi ve söndürülememesinde önemli bir neden olarak gösterildi.

Ancak Bolsonaro’ya karşı en büyük tepki, koronavirüsle mücadelede izlediği politikalar nedeniyle gösterildi. Salgının en başlarında milyonlarca insanın ölümüne neden olan koronavirüsü “Küçük bir grip” olarak nitelendiren Bolsonaro, daha sonrasında yaptığı açıklamalar nedeniyle eleştirilerin hedefi haline geldi.

Bolsonaro, salgına karşı önlem almakta oldukça geç kalırken; maske takmaması, sosyal mesafeye dikkat etmemesi ve tedbirlere uymayan davranışları sebebiyle kamuoyunda yankı yarattı.

Koronavirüs hakkında, “Bu sorunu evde kalarak çözemeyiz” ve “Sanki ölümler sadece koronavirüs yüzünden oluyor” gibi söylemlerde bulunan Bolsonaro, sosyal mesafe karşıtı protesto gösterilerine katılmasıyla da salgın sürecini ne kadar küçümsediğini gözler önüne serdi.

Brezilya’da koronavirüs kaynaklı ölümlerde ve vaka sayılarında rekorlar kırılırken; bu durumun oluşmasında Bolsonaro hükümetinin salgın politikalarının etkili olduğu yönünde değerlendirmeler yapıldı. Ayrıca Bolsonaro, koronavirüs sürecinde başarısız politikaları nedeniyle dört defa Sağlık Bakanı değiştirdi.

Ekim ayında Brezilya’da yeniden ön plana çıkmaya başlayan eski Devlet Başkanlarından Lula Da Silva’nın, muhalefeti yeniden birleştirmeye başladığı görülüyor. Bolsonaro ise Lula’nın yeniden ülkedeki etkinliğini artırmasından endişe duyuyor. Bolsonaro’nun, özellikle son zamanlarda sık sık “iç savaş” uyarısında bulunduğu görülüyor. “Benim için üç seçenek var: Ya tutuklarlar ya öldürürler ya da kazanırım” diyen Bolsonaro’yu; önümüzdeki dönemde zor bir süreç bekliyor.

MUHALEFET VİKTOR ORBAN’A KARŞI BİRLEŞTİ

2010 yılından bu yana Macaristan’da Başbakanlık görevinde bulunan Viktor Orban’ı, Nisan 2022’de gerçekleşecek seçimler öncesi zor bir süreç bekliyor. Muhalefete karşı baskıcı tavırları ve devletin çeşitli kademelerine kendi yakınlarını getirmesi ile bilinen Orban, Avrupa Birliği ile ilişkilerinde de büyük sorunlar yaşıyor.

2018 seçimlerinde; Macar Sosyalist Partisi, Demokratik Koalisyon, Daha İyi Bir Macaristan Hareketi, Yeşil Parti, Macaristan için Diyalog ve Momentum gibi önde gelen muhalefet partileri bir blok oluşturarak, Orban’ın partisi Fidesz’in kalelerinden Hodmezovasarhely kentinde zafer kazanmıştı. Muhalefetin ortak adayı olarak seçimleri kazanan Peter Marki-Zay, Nisan ayında yapılacak seçimlerde Orban’ın en yakın rakibi konumunda. 2019 yerel seçimlerinde Orban’ın partisi Fidesz büyük kentlerde ciddi oy kaybına uğrarken, muhalefet ise 23 belediye başkanlığının 10’unda zafer kazanmıştı.

Macaristan’da yapılan anketler ve araştırmalar; muhalefet blokunun Fidesz’den 4 puan önde olduğunu gözler önüne seriyor. Yeşiller Partisi’nden Gabor Eröss, Orban’ın iktidarına son verebilmek için yüzde 3,5 farkın yeterli olduğunu söylüyor.

Avrupa Birliği’nden gelen siyasi ve mali baskılara maruz kalan Orban, muhalefetin seçim yarışını önde götürmesinden endişe duyuyor. Orban’ın, komşu ülkelerde bulunan dinci muhafazakâr etnik Macarların oy kullanmasını kolaylaştırırken; Avrupa ve ABD’deki seküler eğilimli Macarların oy vermesini zorlaştırması da dikkat çekiyor. Aşırı sağcılığıyla bilinen Orban’ın, Nisan ayındaki seçimlerde şansının az olduğu yönünde değerlendirmeler yapılıyor.

MODİ GERİ ADIM ATTI, KOLTUĞU TEHLİKELİ Mİ?

Hindistan’da aşırı sağcılığıyla ön plana çıkan Narenra Modi, geçtiğimiz günlerde köylülerin kitlesel gösterileri karşısında tarıma yönelik yapısal reformları geri çekme kararı aldı. Hindistan’da milliyetçi, dinci ve ırkçı politikalarıyla bilinen Modi, ülkenin en zengin temsilcileri ile çok yakın ilişkiler içerisinde bulunuyor ve onların taleplerine karşılık veriyor.

Geçtiğimiz sene Eylül ayında bir karar alan Modi hükümeti, tarım kesiminden kimseye danışmadan, meclisteki çoğunluğunu kullanarak, yapısal reformları yürürlüğe koydu. Buna göre, çiftçiler ve tarım sektörü kapitalist sistemin kullanımına açılacak ve Mukesh Ambani, Guatam Adani gibi ülkenin zengin isimleri tarım arazilerinde faaliyetlerine ağır verecekti.

Hindistan’da çalışan kesimin yüzde 60’ı tarım sektöründe bulunuyor. Tarım işletmelerinin büyük bir çoğunluğu ise küçük aile işletmelerinden meydana geliyor. Modi hükümeti tarafından çıkartılan yeni yasalar, uzun zamandır yapısal kriz ve koronavirüs nedeniyle zor durumda olan köylülerin gelirlerini ve topraklarını tehlikeye atıyor.

Konu hakkında Cumhuriyet gazetesinde bir makale kaleme alan Ergin Yıldızoğlu, “Yeni yasaların, tarıma yatırımı, sermaye girişini, verimliliği artıracağı iddia ediliyordu. Gerçekteyse bu “yapısal reformlar”, çiftçileri destekleme alımlarıyla, taban fiyatlarıyla tarım fiyatlarındaki dalgalanmalardan korumayı amaçlayan devlet denetimindeki yerel toptancı piyasalarını dağıtıyor, serbest piyasaya açıyor, tarım ürünlerin ithalatını kolaylaştırıyordu. Özetle köylüler, ithalatçı karşısında yıkıma mahkum ediliyor, topraklarını, yerel tüketim için değil, ihracata yönelik ticari tarım yapmak isteyen büyük sermayeye kaptırma tehlikesi karşısında korunaksız bırakılıyordu” ifadeleriyle Hindistan’da yaşanan süreci değerlendirdi.

Hindistan’da 26 Kasım 2020’de başlayan genel grev ve köylülerin uzun süre devam eden protesto gösterileri, Modi hükümetinin geri adım atmasını beraberinde getirdi. 19 Kasım’da hata yaptığı kabul eden Modi, göstericilerin evlerine dönmesini talep ederken, söz konusu yasaları geri çekeceğini duyurdu. Modi’nin, önümüzdeki seçimlerde büyük bir oy kaybına uğraması bekleniyor.

BORIS JOHNSON’IN BAŞARISIZ POLİTİKALARI

Göreve geldikten hemen sonra İngiltere’yi Avrupa Birliği’nden çıkaran Boris Johnson, kısa sürede sergilediği başarısız politikaları nedeniyle oy kaybına uğruyor. Koronavirüs salgınını ilk önceleri küçümsemesi, gerekli tedbirleri almakta geç kalması ve sonrasında attığı adımların yeterli bulunmaması nedeniyle Johnson’a olan destek oldukça azaldı.

Johnson; Kuzey İrlanda meselesi, Fransa ile yaşanan balıkçık krizi ve göçmenler konusu karşısında sergilediği politikaları sebebiyle sert bir şekilde eleştiriliyor. Bazı siyasi uzmanlar ise Johnson’ın parlamentoyu etkisiz bırakıp ülkeyi dikta ile yönetmeye doğru gittiğini öne sürüyor. Aşırı sağcılığı ile ön plana çıkan Johnson’ı; 2022 yılında zor bir dönem bekliyor.