AB’de Merkel sonrası yeni dönemde ilk gündem maddesi Polexit!
Almanya’da Angela Merkel, Başbakanlık koltuğundaki son günlerini yaşıyor. Merkel’in ardından Olaf Scholz’un yeni Başbakan olmasına ise neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. Peki, Olaf Scholz, Merkel’in ardından AB’de liderlik rolünü üstlenebilecek mi? AB, Merkel olmadan Polexit’in önüne geçebilecek mi? Brexit’in ardından Polexit gerçekleşebilir mi?
16 sene boyunca Almanya’da Başbakanlık koltuğunda oturan Angela Merkel, göreve geldiği günden itibaren Avrupa Birliği’nde (AB) kritik bir rol üstlendi. Merkel’in gelişiyle birlikte hem Almanya’da hem de AB’de yeni bir dönem başladı. Meydana gelen krizler karşısında üstlendiği sorumluluk, tüm taraflara karşı sergilediği ılımlı yaklaşım ve yaşanan sorunlara getirdiği çözümler; Angela Merkel’i kısa süre içerisinde AB’de lider bir konuma taşıdı.
Merkel, AB’de yaşanan krizlerin aşılmasında ve sorunların çözülmesinde etkili bir rol oynadı. 2008 yılında yaşanan euro krizi, Merkel’in devreye girmesi ve önemli bir sorumluluk üstlenmesiyle birlikte aşıldı. 2015 yılına gelindiğinde ise Avrupa’da sığınmacı göçünde artış yaşanması, birlik içinde bölünme meselesinin gündeme gelmesini beraberinde getirdi. Merkel, bu krizin aşılmasında da önemli bir rol oynarken, birliğin dağılmasının önüne geçmeyi başardı.
Avrupa Birliği’nin son yıllarda karşı karşıya kaldığı en büyük sorun ise Brexit süreci oldu. İngiltere’nin AB’den ayrılma sürecini ifade eden Brexit, uzun zaman boyunca dünya gündemini meşgul etti. İngiltere’nin AB’den tamamen ayrılma süreci, hem Birleşik Krallık içerisinde hem de AB içerisinde birtakım sorunların yaşanmasına yol açtı.
İngiltere’nin AB’den tamamen ayrılması konusu, diğer ülkelerin de birlikten ayrılacağı yönünde endişelere neden oldu. Ayrıca Londra hükümetinin tamamen ayrılmasının ardından AB’nin; dağılma sürecine gireceği, eski gücünü kaybedeceği ve kısa süre içerisinde toparlanmasının zor olacağı yönünde değerlendirmeler yapıldı. Angela Merkel, Brexit sürecinde sergilediği politika ve siyasi tavır sayesinde birliği bir arada tutmayı başardı.
Merkel’in ardından Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, AB’de liderlik rolünü üstlenmek için faaliyetlerini artırması bekleniyor. Ancak Macron’un iç ve dış politikada yaşadığı sorunlar, AB’de lider bir rol üstlenmesinin önüne geçebilir. İzlediği politikalar nedeniyle halkın belirli kesimleri tarafından sürekli eleştirilen ve son yıllarda karşıtları artan Macron; dış politikada ise ABD ve İngiltere gibi müttefikleriyle ilişkilerinde ciddi sorunlar yaşıyor.
Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un vedalaşma görüntüleri ise dünya kamuoyunda geniş bir yer buldu. Macron, ülkenin en üst düzey nişanı olan “Legion d’Honneur” onur nişanını Merkel’e verdi ve iki liderin samimi anları kameralar tarafından görüntülendi.
AVRUPA’NIN GÜNDEMİNDEKİ KONU: POLEXİT
Angela Merkel’den sonra AB’nin geleceği konuşulurken, birlik ile Polonya arasında yaşanan kriz ise dünya gündemini meşgul ediyor. AB ile Polonya arasındaki kriz, geçtiğimiz haftalarda Polonya Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bir kararın ardından patlak verdi. Polonya Anayasa Mahkemesi, almış olduğu kararla AB hukukunun Polonya yasalarından üstün olamayacağına hükmetti.
AB, bu karara oldukça sert tepki gösterdi. Varşova hükümetini insan hakları sicili ve yargı bağımsızlığına bakışı konusunda bir süredir ciddi bir şekilde eleştiren AB, bu kararın ardından Polonya’ya yönelik yaptırımları gündeme getirdi. Polonya’nın kürtaj ve JGBTİ+ karşıtlığı da bir süredir AB tarafından tepki çekiyordu.
Geçtiğimiz haftalarda Avrupa Parlamentosu’nun Strasbourg’da gerçekleştirilen oturumunda, Polonya ile yaşanan gerilim gündeme geldi. Oturumda, AB yetkilileri ile Varşova hükümetinden temsilciler, birbirilerine sert ifadelerle yüklendi. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, oturumda yaptığı konuşmayla Varşova hükümetine sert eleştirilerde bulundu.
Leyen, AB’nin ortak değerlerinin Polonya tarafından ihlal edilmesine izin vermeyeceklerini söylerken, Varşova hükümetine geri adım attırmak için yasal, maddi ve siyasi seçeneklerin masada olduğunu dile getirdi.
Leyen’in “Polonya Anayasa Mahkemesi kararına hukuki olarak itiraz edilmesi bir seçenek olarak karşımızda. Bir diğer seçenek ise AB bütçesi ve pandemi fonundan aktarılan kaynakların dondurulması” ifadelerini kullanması, iki taraf arasındaki gerginliğin önümüzdeki dönemde daha da artacağı yönünde sinyaller verdi.
Leyen, söz konuşması konuşmada, Polonya’ya yönelik uygulanabilecek yaptırımlar için üçüncü seçeneğin ise ‘Varşova hükümetinin AB kararlarındaki oy hakkını dondurmak” olduğunu söyledi.
Polonya ise AB tarafından kendisine karşı uygulanan politikaları, verilen mesajları ve yaptırım tehditlerini kabul etmiyor. Ayrıca Polonya, AB’li yetkililerin açıklamalarını bir şantaj olarak nitelendiriyor. Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki’nin, “AB yetkililerin net sınırları vardır ve bu sınırlar aşıldığında sessiz kalmamız söz konusu olamaz. Avrupa evrenselciliğine ‘Evet’ derken, Avrupa merkeziyetçiliğine ise ‘Hayır’ diyoruz” ifadeleri, Polonya hükümetinin AB karşısındaki tavrını net bir şekilde ortaya koyuyor.
AB ile Polonya arasında bir süredir devam etmekte olan gerilim, Brexit kavramının ardından ‘Polexit’ kavramının ortaya çıkmasına neden oldu. Polexit, Polonya’nın Avrupa Birliği’nden ayrılma sürecini ifade ediyor. Polonya halkının büyük çoğunluğu ise bu sürece karşı çıkıyor. Ülkenin birçok noktasında gösteriler düzenleyen halk, AB’den ayrılmak istemedikleri yönünde sloganlar atıyor. Ayrıca Polonya halkı, AB ile yaşanan gerilimden dolayı hükümete yönelik yoğun eleştirilerde bulunuyor.
SCHOLZ POLEXİT KARŞISINDA NE YAPACAK?
Almanya’da Angela Merkel’in ardından Olaf Scholz’un Başbakanlık koltuğuna oturmasına neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. 30-31 Ekim tarihlerinde yapılan G-20 Liderler Zirvesi’ne Merkel’in, Scholz ile birlikte gelmesi ve diplomatik temaslarda Scholz’un da yer alması bu durumu gözler önüne serdi.
Merkel’in ardından Başbakanlık koltuğuna oturması beklenen Scholz’un, AB’de liderlik rolünü üstlenmesi bekleniyor. Ancak Scholz’u kısa ve uzun vadede büyük sorunlar bekliyor. Bu sorunların en başında ise Polonya ile yaşanan gerilim ve Polexit konusu geliyor. Scholz’un, AB’de yaşanan krizler karşısında nasıl reaksiyon vereceği ve nasıl bir tavır sergileyeceği bilinmiyor.
Scholz’un, Polexit krizi karşısında Merkel gibi ılımlı yaklaşım sergilemek yerine katı ve sert bir politika izlemesi halinde iki taraf arasındaki gerilimin daha da artacağını söylemek mümkün. Scholz’un Polonya gerilimi karşısında sert tutum sergilemesi, İngiltere’nin ardından Polonya’nın da AB’den ayrılmasını beraberinde getirebilir. Ancak Scholz’un, AB’de dengeleri bir arada tutabilmek, birliğin dağılmasının önüne geçebilmek ve AB'yi küresel bir güç haline gelebilmek için Polonya krizini diplomatik girişimlerle çözmesi bekleniyor.