ABD Başkanı Joe Biden ve Donald Trump'ın iç ve dış politika stratejisi

ABD’de önümüzdeki sene başkanlık seçimleri düzenlenecek. Eski ABD Başkanı Donald Trump; Kasım 2022 tarihinde adaylığını ilan etti. Trump’ın, aday adaylığı yarışını kazanıp yeniden aday olması ve kazanması halinde hem ülkeyi hem de dünyayı önemli gelişmeler bekliyor. Bunun nedeni ise başkanlık yarışında adı geçen mevcut Başkan Joe Biden ve eski Başkan Trump’ın iç ve dış politikada tamamen birbirlerinden farklı hareket etmeleri.

ABD başkanlık yarışında adı geçen en güçlü isimler eski Başkan Donald Trump ve mevcut Başkan Joe Biden

Cumhuriyetçi Parti ön seçimlerine daha çok zaman var ancak Trump dışındaki adaylar adaylıklarını resmileştiriyor. Cumhuriyetçi Parti’den ABD Başkanlık Seçimleri için adaylığını açıklayan kişi sayısı 10’u geçti. 
 
Ancak anketler, Trump’ın Cumhuriyetçi Parti’ye damgasını vurduğunu ve partiyi dönüştürdüğünü gösteriyor. 

Cumhuriyetçi Parti’de ön seçim takviminde ilk sıralarda yer alan eyaletlerde yüzde 50 ile yüzde 60 arasında desteğe sahip görünen Donald Trump, en yakın rakibi Florida Valisi Ron DeSantis’e fark atmış durumda. 
 
Demokrat Parti için yapılan anketlerde ise ABD Başkanı Joe Biden, yüzde 45’e yakın bir oranla diğer adayların önünde yer alıyor. 
 
Anketler şimdilik, 2024 ABD Başkanlık seçimlerinde, Joe Biden ile Donald Trump’ın yarışacağını gösteriyor.  

DONALD TRUMP ve JOE BİDEN HANGİ KONULARA FARKLI YAKLAŞIYOR? 

ABD Başkanı Joe Biden ve eski Başkan Donald Trump, Amerika'nın yabancı ülkelere yaklaşımı konusunda oldukça farklı görüşlere sahip.  
 
Trump'ın "Önce Amerika" doktrinine karşı Joe Biden'ın uluslararası iş birliğine kucak açan duruşu, iki adayın dış siyasete yaklaşımındaki temel farklılığı oluşturuyor. 

Eski ABD Başkanı Donald Trump; ulusal alanda popülist, uluslararası alanda da realist bir lider olarak karşımıza çıkıyor. 

Trump’ın görevdeki dört yılında, dış politikada sular durulmadı. Donald Trump; bazı Müslüman ülkelere vize yasağı getirdi, İsrail’e koşulsuz destek sağladı, İran’la imzalanan nükleer anlaşmadan çekildi, Kasım Süleymani'nin öldürülmesinde rol oynadı, Çin ile dengesiz ilişkiler sergiledi, birçok uluslararası anlaşmadan ve kurumdan çekildi. Bu nedenle de ABD’nin müttefiklerini küçümsediği ve onlara sırt çevirdiği gibi sert eleştirilerle karşı karşıya kaldı. 

Trump’ın ulusal güvenlik konusuna yaklaşımı ise ağırlıklı olarak savunma harcamalarının artırılması ile Amerikan ordusunun güçlendirilmesi, yabancı ülkelerdeki birliklerin sayısının azaltılmasına dayalı bir izolasyon politikası izlemek oldu. 

Donald Trump’ın NATO’nun Amerika’ya mali borcu olduğunu öne sürüp ülkesinin ittifaktaki mali sorumluluklarını yerine getiremeyebileceğini söylemesi Amerika’nın müttefikleriyle ilişkilerini derinden sarstı.  

Mevcut Başkan Joe Biden ise ordunun sağlam bir destekçisi ve yurt dışındaki misyonlardan yana tavır ortaya koyuyor.

Geçtiğimiz eylül ayında açıklanan ABD Başkanı Joe Biden'ın Ulusal Güvenlik Stratejisi'nde, "Tehlikeli bir Rusya'ya baskı yapmayı sürdürürken, uluslararası düzeni yeniden şekillendirme niyeti ve kabiliyetini artıran tek rakip olan Çin ile etkin şekilde rekabet edeceğiz" vurgusu yapıldı. 
 
ABD'nin ulusal güvenlik çıkarlarına dayanan stratejide, Amerikan halkının güvenliğinin korunması, ekonomik fırsatların genişletilmesi, demokrasinin savunulması gibi başlıklar öne çıktı. 
 
Strateji belgesinde "rekabet çağında iş birliği" başlığında, "Tehlikeli bir Rusya'ya baskı yapmayı sürdürürken, uluslararası düzeni yeniden şekillendirme niyeti ve kabiliyetini artıran tek rakip olan Çin Halk Cumhuriyeti ile etkin şekilde rekabet edeceğiz" değerlendirmesi yapıldı. 

Dünyada, iklim değişikliği, gıda güvensizliği, bulaşıcı hastalıklar ve enflasyon gibi sorunların artık sınırları aştığına işaret edilen stratejide, "Bu ortak sorunlar, jeopolitikte ikincil olan marjinal konular değil. Bunlar, ulusal ve uluslararası güvenliğin en temelinde yer alıyor ve bu sorunlara bu şekilde yaklaşılmalı” denildi.
 
Strateji belgesinde, Biden yönetiminin ülke içi yatırıma odaklanmayı hedef koyduğuna dikkat çekilerek, "Amerika'nın topraklarını, müttefiklerini, ortaklarını, deniz aşırı çıkarlarını ve tüm dünyadaki çıkarlarımızı daha iyi korumak için ordumuzu modernize ediyoruz, teknolojimizi geliştiriyoruz ve savunma iş gücümüze yatırım yapıyoruz" değerlendirmesinde bulunuldu.
 
Özellikle Hint-Pasifik ve Avrupa'da demokratik ortakları arasında teknoloji, ticaret ve güvenlik bağları kurmayı amaçladıklarına işaret edilen stratejide, "Dünya genelindeki ortaklıklarımız ve ittifaklarımız, ulusal güvenliğimizin yararına derinleştireceğimiz ve modernize edeceğimiz en önemli stratejik değerlerimizdir” ifadeleri yer aldı. 

İKİ ADAYIN RUSYA-UKRAYNA SAVAŞINA YAKLAŞIMLARI BİRBİRİNE ÇOK UZAK

ABD Başkanı Joe Biden ile Donald Trump'ın, Rusya-Ukrayna savaşına bakış açıları da oldukça farklı.
 
Eski ABD Başkanı Donald Trump, Rusya-Ukrayna savaşının "hemen sona ermesi gerektiğini" belirtiyor. Trump, gün geçtikçe "Ukrayna'nın yok edildiğini" savunuyor. 
 

Donald Trump, geçtiğimiz mart ayında Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin FOxNews’e yaptığı açıklamalarda, “Bu inanılmaz, (iktidarda) ne yaptığını bilmeyen insanlar var. Ancak (anlaşmazlık) çözülmezse, bunu 24 saat içinde Putin ve Zelenski ile birlikte kendim çözeceğim. Çok basit bir müzakere olacak ama nasıl olacağını açıklamayacağım" ifadelerini kullandı. 

Trump; savaşın 2024’teki “ABD Başkanlık seçimleri sonrasına kadar çözülemeyebileceğini” ve Joe Biden yönetiminin politikalarının bir “Üçüncü Dünya Savaşı” tehdidi oluşturduğunu ileri sürdü.
 
Uzmanlar, Trump’ın yeniden ABD Başkanı seçilmesi halinde Washington’un Ukrayna politikasının değişeceğini düşünüyor.  

ABD’li siyaset bilimci ve yazar Francis Fukuyama, geçtiğimiz sene DW’ye verdiği demeçte, “2024 Başkanlık seçimleriyle Cumhuriyetçi eski Başkan Donald Trump’ın geri dönmesi küresel durumu nasıl değiştirir?” sorusunu şu ifadelerle yanıtlamıştı: 

“Böyle bir gelişme Rusya’nın sorunlarını tek seferde çözebilir. Nitekim Trump, ABD’yi NATO’dan çıkarmayı hedefliyor. Böylece Moskova, ABD’deki siyasi bir seçimle kendi amacına ulaşmış olur." 
 
Joe Biden yönetimi ise savaş boyunca Ukrayna’yı mali ve askeri teçhizat dahilinde destekledi ve bunu hala sürdürüyor.

Biden yönetimi bu savaşla ABD’nin haysiyetini ve itibarını geri kazanmaya çalışıyor. Washington bu savaşı yitirilmiş liderlik rolünü yeniden inşa fırsatı olarak görüyor. 

TRUMP KAZANIRSA AB ile İLİŞKİLER NE OLACAK? 

Donald Trump, ABD Başkanlığı yaptığı dönemde Avrupa ile yaşadığı gerilimlerle konuşuldu.  
 
Trump yönetimi; ülkenin stratejik ilişkilere sahip olduğu Avrupa Birliği (AB) ile İran’la nükleer anlaşma, Paris İklim Anlaşması ve ilave gümrük vergileri gibi birçok konuda karşı karşıya geldi. 
 
Donald Trump’ın; güvenlik, savunma, Batı değerleri ve ekonomik ilişkilerde ortaya koyduğu tutum Avrupa ile ilişkilerde kırılma yarattı. Bu durumdan da en fazla Batı'nın hasımları olan Rusya ve Çin yarar sağladı. 
 
Biden döneminde ise ABD-AB ilişkileri Trump dönemine göre daha olumlu bir zemine çekildi.

Ancak Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle ABD’nin, Avrupa Birliği’ni kendisine mahkum etmesi, Washington-Brüksel ilişkilerini olumsuz etkiledi. AB, Rusya’nın en büyük müttefiki olan Çin ile ilişkilerini güçlendirerek ABD’den uzaklaşmaya başladı. 


 
Donald Trump'ın tekrar göreve gelmesi halinde kıtanın Washington’dan bağımsız hareket edeceği düşünülüyor. Bunun en önemli nedeni, Trump’ın dış politika stratejisi.
 
İngiltere merkezli The Economist dergisi de "Trump kazanırsa Avrupa ne yapacak?" başlıklı analizde; “Biden, Amerikan gücünün Avrupalıları birleştirebileceğini kanıtladığı gibi, Trump da onları bölme gücünü gösterebilir” değerlendirmesinde bulundu. 
 
ABD olmadan Avrupalıların; nükleer stoklarını, doktrinlerini ve geri kalan müttefikleriyle iş birliklerini yeniden düşünmek zorunda kalacağı belirtiliyor. 
 
2016 seçimlerinde, “önce Amerika” diyen Trump; bugün de Beyaz Amerikan milliyetçiliği üzerinden, “Amerika’yı büyütmeye devam” sloganları atmaya devam ediyor.  
 
Trump’ın 2024 seçimlerinde başkan seçilmesi durumunda ülke içerisindeki milliyetçi dalganın büyüyeceği ve ırkçılığın daha da artacağı öngörülüyor. 

Dış politikada da; kurulan dengelerin yeniden bozulacağı, uluslararası toplumun rızasını önemsemeyen, sırf maddi kazançlarını artırmak amacıyla her yolu mübah gören bir Amerika’nın var olacağı öngörülüyor. 

Ayrıca yaklaşan ABD seçimlerinin Ukrayna savaşının gidişatı için oldukça önemli olduğu görülüyor. Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesiyle Rusya-Ukrayna savaşının biteceği tahmin ediliyor.