ABD-Çin ilişkileri hangi noktada? Blinken ve Yellen'in ikinci Pekin ziyareti neyi amaçlıyor?
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Hazine Bakanı Janet Yellen'in ikinci Çin ziyareti, Pekin-Washington hattında yaşananları merak konusu haline getiriyor. ABD'li üst düzey liderler Şanghay şehrindeki temaslarında verdiği mesajlarda, ülkesinin piyasa dışı olarak nitelediği ekonomi, ticari politikaları ve uygulamalarına ilişkin endişelerini öne çıkardı. Son yıllarda iyice çıkmaza giren ABD-Çin ilişkileri, üst düzey liderlerin bir araya gelmesi ile yumuşak hale gelebilecek mi?
ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, nisan ayı başında üst düzey Çinli yetkililerle görüşmelerde bulunmak için ikinci kez Pekin'e gitmişti.
Son yılların en düşük seviyesine gerileyen ilişkilerde istikrarlı bir iyileşmeye hazırlanan Washington hükümeti harekete geçti.
Yellen, Pekin ile açık bir çatışmadan kaçınmaya kararlı bir şekilde Çin'i ziyaret etti. Bu görüşmeler, dünyanın en büyük iki ekonomisinin birbirleriyle olan rekabeti üzerine anlaşmaya varmak istediğini belli ediyor.
ABD’nin anlaşmaya varmak istediği konuların başında Çin'in güneş enerjisi, elektrikli araçlar ve lityum iyon pillerdeki artan üretimi geliyor.
Yellen’e göre bu üretim alanları küresel fiyatları çarpıtıyor, Amerikan şirketleri ve işçilerinin yanı sıra firmalara zarar veren haksız rekabeti doğuruyor.
Çinli mevkidaşlarına seslenen Yellen, Pekin'in artan yeşil enerji üretiminin aynı zamanda Çin ekonomisinde üretkenlik ve büyüme açısından riskler oluşturduğunu vurguladı.
ABD, Avrupa, Japonya ve Hindistan ve Meksika gibi gelişmekte olan piyasalardaki benzer malların üreticilerini tehdit eden bu konu, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası bahar toplantıları sırasında Washington'daki Çinli yetkililerle yoğun bir şekilde tartışıldı.
Yellen, Pekin medyasına yaptığı açıklamada, "Geçmişte çelik ve alüminyum gibi endüstrilerde Çin hükümetinin desteği, önemli miktarda aşırı yatırıma ve aşırı kapasiteye yol açmıştı ve Çinli firmalar yurt dışına düşük fiyatlarla ihracat yapmak istiyordu. Bu, Çin'de üretimi ve istihdamı sürdürdü, ancak dünyanın geri kalanında sanayiyi daralmaya zorladı” şeklinde konuştu.
Yellen konuşmasının devamında, "Bunlar, sanayileşmiş ülkelerdeki ve gelişmekte olan piyasalardaki hükümet mevkidaşlarından ve küresel iş dünyasından giderek daha fazla duyduğum endişeler" dedi.
Çin'in küresel olarak üretmesi, satması ve ihracat yapması uluslararası pazarda sorun teşkil etmiyor ancak ABD, Avrupa ve diğer ülkeler de temiz enerji ürünleri üretme kapasitesine dahil olmak istiyor.
Piyasaların Çin ürünleri tarafından aşırı doygunluğa ulaşması konusunda uyarıda bulunan Washington hükümeti; yatırım yasakları, casusluk endişeleri ve diğer sorunlar nedeniyle gergin olan ABD-Çin ekonomik ilişkilerini iyileştirmek istiyor.
BLINKEN'İN İKİNCİ PEKİN ZİYARETİ NEYİ AMAÇLIYOR?
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Washington-Pekin ilişkilerinin çok sayıda küresel anlaşmazlık nedeniyle kritik bir noktadayken, Şanghay ve Pekin'de üst düzey Çinli yetkililerle üç günlük görüşmelere başladı.
Blinken'in bu geziyi, Başkan Joe Biden'ın Çin lideri Xi Jinping ile görüşmesi ve Hazine Bakanı Janet Yellen'ın Çin'e ikinci ziyareti sonrasında kritik öneme sahip olarak görülüyor ancak Washington ile Pekin arasındaki bağlar gergin ve çatlaklar giderek büyüyor.
Rusya'nın Ukrayna savaşı, İsrail-Gazze çatışması, İran ve daha geniş Orta Doğu'nun devam eden krizi ortasında ABD ve Çin önemli bir rol oynuyor.
İki ülke, Hint-Pasifik ve ticari meseleleri kadar, uluslararası ekonomik istikrarın yanı sıra askeri ve stratejik güvenlikle ilgili korkuların sürdüğü çarpışma rotasında yer alıyor.
Üst düzey bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, Blinken'in 3 gün sürecek olan görüşmelerde "endişelerimizi açık ve samimi bir şekilde dile getireceğini" söyledi.
Blinken'in gezide gündeme getirmesi beklenen bazı önemli konu başlıkları bulunuyor.
RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI
Biden yönetimi, son aylarda Çin'in Rusya'nın savunma sanayi üssüne verdiği destekten giderek daha fazla endişe duymaya başladı.
ABD'li yetkililer, bunun Moskova'nın Ukrayna'yı işgalinin ardından uygulanan Batı yaptırımlarının üstesinden gelmesine ve ordusuna ikmal yapmasına olanak sağladığını söylüyor.
Uzmanlar, Blinken'in ziyareti sırasında bu konunun öncelikli görüşme konusu olacağını aktarıyor.
ABD, Çin'in Rusya'yı gerçekten silahlandırdığına dair hiçbir kanıt olmadığını söylese de yetkililer, diğer faaliyetlerin de potansiyel olarak eşit derecede sorunlu olduğunu söylüyor.
Blinken, basına gerçekleştirdiği demeçte, "Eğer Çin bir yandan Avrupa ve diğer ülkelerle iyi ilişkiler istediğini iddia ediyorsa, diğer yandan Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana Avrupa güvenliğine yönelik en büyük tehdidi körüklüyor olamaz" şeklinde konuştu.
Çin, Rusya ile ticaret yapma hakkına sahip olduğunu söylüyor ve ABD'yi Ukrayna'yı silahlandırıp finanse ederek yangını körüklemekle suçluyor.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin, 24 Nisan günü Pekin'de yaptığı açıklamada, "ABD'nin Çin ile Rusya arasındaki normal ekonomik ve ticari ilişkilere karşı asılsız suçlamalarda bulunurken Ukrayna için büyük ölçekli bir yardım yasa tasarısı sunması son derece ikiyüzlü ve sorumsuzdur" değerlendirmelerinde bulundu.
ORTA DOĞU GERİLİMLERİ
ABD'li yetkililer defalarca Çin'e, İsrail'in Gazze'de Hamas'a karşı yürüttüğü savaşın daha geniş bir bölgesel çatışmaya dönüşmesini önlemek için İran üzerinde sahip olabileceği her türlü nüfuzu kullanması yönünde çağrıda bulundu.
Çin hükümeti, özellikle İran'dan ve diğer Orta Doğu ülkelerinden petrol ithalatına bağımlı olduğu için bu tür çağrılara genel olarak olumlu yaklaşmış gibi görünse de pek dikkate almadı.
İsrail-Gazze savaşının ekim ayında başlamasından ve İsrail ile İran arasında yakın zamanda gerçekleşen doğrudan saldırı ve karşı saldırılardan bu yana gerginlikler istikrarlı bir şekilde arttı. ABD, Pekin'in sözünde durmadığını iddia etti.
TAYVAN KRİZİ
Orta Doğu sarmalına tepkisiz kalan Çin hükümeti sonrası ABD yönetimi, Pekin'i öfkelendirecek şekilde Taipei'ye yönelik askeri desteği ve satışları istikrarlı bir şekilde artırdı.
Gerekirse güç kullanarak ana karayla yeniden birleşme sözü verdiği Tayvan'ı tehdit eden Çin, Washington'un askeri tatbikatlarını güçlü bir şekilde kınadı.
Üst düzey Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, Blinken'in ziyaretinde, “Amerika'nın Tayvan Boğazı'nda barış ve istikrarın korunmasına olan kalıcı ilgisinin hem özel hem de kamuda altı çizilecek. Bunun bölge ve dünya açısından hayati önem taşıdığını düşünüyoruz" dedi.
Güney Çin Denizi'nde ABD ve diğer ülkeler, Çin'in tartışmalı bölgelerdeki ve çevresindeki eylemlerinden giderek daha fazla endişe duymaya başladı.
ABD, Çin'in başta Filipinler ve Vietnam olmak üzere denizdeki diğer ülkelerin meşru denizcilik faaliyetlerini engellemeye yönelik girişimlerine itirazlarını dile getirdi.
ABD Başkanı Joe Biden bu ay Japonya Başbakanı ve Filipinler Devlet Başkanı ile üçlü bir zirve düzenlediğinde, Tayvan meselesi önemli bir endişe konusu olarak masaya yatırılmıştı.
İNSAN HAKLARI
Washington ve Pekin, Çin'in batı Sincan bölgesi, Tibet ve Hong Kong'daki insan hakları konusunda ortak neticeye varamıyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Çinli yetkililer tarafından "haksız yere gözaltına alındığını" söylediği çok sayıda Amerikan vatandaşının akıbeti konusunda derin anlaşmazlıklar yaşıyor.
Çin, Amerikan eleştirilerini içişlerine uygunsuz müdahale olarak defalarca reddetti. Bununla birlikte, Çin'in kaçakçıların fentanil yapmak için kullandığı malzemelerin ihracatını dizginlemeye yönelik kendi deyimiyle gösterdiği çabaların henüz önemli sonuçlar vermediğini de sözlerine ekleyen üst düzey Dışişleri Bakanlığı yetkilisine göre, Blinken bu sorunları bir kez daha gündeme getirecek.
İki taraf geçen yıl, Çin'deki fentanil öncüllerinin üretimindeki artış ve bunların yurt dışına ihracatıyla mücadele etmenin yollarını araştırmak üzere bir çalışma grubu kurma konusunda anlaşmıştı.
ABD'li yetkililer, yasa dışı sektöre karşı mücadelede sınırlı ilerleme kaydettiklerine inandıklarını ancak birçok üreticinin yeni kısıtlamaları aşmanın yollarını bulduğunu söylüyor.
Çıkmaza giren ilişkiler sonrası Washington hükümetinin Çin'e daha sık elçi göndererek iş birliğini artırmak istediği anlaşılıyor. İki ülke anlaşamadıkları konuları masaya yatırıp, kriz noktalarını çözüme kavuşturmanın sinyallerini veriyor.