ABD ve İngiltere’nin dış politikası yeniden şekilleniyor

Son dönemde ABD ile İngiltere arasında iş birliğinin ve stratejik müttefiklik ilişkilerinin güçlendiği görülüyor. İki ülke; Orta Doğu, Orta Asya ve Karadeniz’de yeni ittifaklar kurmaya çalışıyor. Peki, ABD ile İngiltere Orta Doğu ve Orta Asya’da neyi amaçlıyor? İki ülkenin dış politikası nasıl şekillenecek?

İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkışının ardından Washington ile Londra arasındaki iş birliği her geçen gün gelişiyor. Avrupa Birliği ile yaşanan sorunlar, askeri ve ekonomik konularda her geçen gün büyüyen anlaşmazlıklar ve Rusya ile Çin karşısında birliği tam anlamıyla yanına çekememesi nedeniyle Washington; Londra ile Orta Doğu, Orta Asya, Doğu Akdeniz ve Karadeniz gibi bölgelerde yeni arayışlar içerisine girdi.

ABD ve İngiltere’nin son dönemdeki en önemli hamlesi Avustralya ile imzalanan AUKUS anlaşması oldu. Bu anlaşma kapsamında Washington ve Londra; sahip olduğu nükleer denizaltı teknolojisini ve birikimini Avustralya ile paylaşacak. Bu anlaşmanın amacı ise Avustralya’yı Çin’e karşı nükleer üs haline getirmek ve Pekin’i çevrelemek.

ABD ve İngiltere’nin Asya’da kurduğu bu önemli ittifak; Fransa tarafından çok sert tepki gördü. AUKUS’un devreye girmesinin ardından Fransa ile Avustralya arasında imzalanan ve değeri 90 milyar dolara kadar ulaşan nükleer denizaltı anlaşması yürürlükten kalkmış oldu. Söz konusu anlaşmayı “Sırtımızdan bıçaklandık” şeklinde nitelendiren Paris hükümeti, Washington Büyükelçisi’ni geri çağırarak tepkisini gösterdi.

Her ne kadar Biden-Macron görüşmelerinin ardından iki ülke arasındaki gerilim düşse de; Paris hükümetinin ABD ve İngiltere’ye yönelik tepkisi devam ediyor. AUKUS anlaşması, Fransa’nın, ABD ve İngiltere tarafından gözden çıkartıldığı ve Orta Asya’da sürecin dışında tutulduğu düşüncesini beraberinde getirdi. Paris hükümeti, Orta Doğu ve Orta Asya’da ABD ve İngiltere karşısındaki adımlarını sürdürüyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un son dönemde artan Orta Doğu ziyaretleri de bu anlamda değerlendirilebilir.

KARADENİZ’İ NATO GÖLÜ YAPMA HEDEFİ

Washington ve Londra, Karadeniz’deki iş birliğini her geçen gün geliştirmeye devam ediyor. İki ülke de; Karadeniz’i Rusya etkisinden kurtarmak ve bir NATO gölü haline getirmek istiyor. Ancak Rusya’nın bölgedeki nüfuzu ve askeri gücü göz önünde bulundurulduğunda; iki ülkenin bu hedefine kısa vadede ulaşması zor.

Ukrayna ve Gürcistan’ı NATO’ya dahil etmek isteyen Washington ve Londra; bu durumun gerçekleşmesi halinde Rusya’dan askeri karşılık geleceğini biliyor. Daha önce Moskova yönetimi defalarca kez Ukrayna’nın NATO üyeliğinin “Kırmızı çizgileri” olduğunu dile getirmişti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna’nın ittifaka dahil olması halinde NATO uçaklarının Moskova’ya 15 dakika mesafede olacağını öne sürüyor.

ABD ve İngiltere; Ukrayna ve Gürcistan’ı NATO içerisine dahil edemese de; Rusya’nın Kırım’ın ardından bölgede yeni yerler almasının önüne geçmek istiyor. Son bir yılda Karadeniz’deki İngiltere ve ABD’nin uçak ve gemi sayılarındaki artış da bu anlamda değerlendirilebilir. Donbass’ın Rusya’nın kontrolüne geçmesini istemeyen ABD ve İngiltere; Kiev hükümetine askeri, ekonomik ve siyasi desteğini sürdürüyor.

ABD ve İngiltere; Yunanistan, Romanya, Ukrayna ve Bulgaristan gibi ülkelerde askeri faaliyetlerini artırarak; Rusya’yı Karadeniz’de çevrelemek istiyor. Aynı zamanda iki ülke; Rusya’nın Doğu Avrupa’daki yayılmacılığının önüne geçmek istiyor. Belarus üzerinden bölgede yeniden etkili olan Rusya ise; Doğu Avrupa’daki nüfuzunu güçlendirmeye devam ediyor.

ORTA DOĞU’DA KRİTİK NOKTA: İSRAİL

Washington ve Londra, Körfez’in sahip olduğu petrol ve gazı, İsrail üzerinden Doğu Akdeniz’e ulaştıracak bir hat inşa etmek istiyor. İki ülkenin bu hedefine ulaşması için ise Körfez ülkeleri ile İsrail arasındaki normalleşmenin hızlanması gerekiyor. İsrail’in geçtiğimiz sene BAE ve Bahreyn gibi Körfez ülkeleriyle normalleşmesi, ABD ve İngiltere’nin bu hedefi için oldukça kritikti.

İki ülke; Körfez petrol ve gazını Doğu Akdeniz’e taşıyarak, Avrupa’nın enerjiye ulaşmasını amaçlıyor. Bu durumun gerçekleşmesi halinde Avrupa’nın enerjide Rusya’ya bağımlılığı son bulacak ve Moskova yönetimi ekonomik olarak derin bir yara alacak.

Washington ve Londra’nın bir diğer amacı ise İsrail’in bölgedeki güvenliğini sağlamak. Kurulduğu tarihten bu yana bölgede kendini tehlikede gören İsrail, ABD ve İngiltere’nin ara buluculuğunda Arap ülkeleriyle barışarak, kendi güvenliğini sağlamak istiyor.

ABD ve İngiltere; Körfez ülkeleri, Mısır ve İsrail arasında iş birliği güçlenirse; bölgenin kendi kontrollerinde olacağını düşünüyor. Ayrıca bölgenin ABD ve İngiltere ekseninde kalması; Rusya ve Çin’in bölgede rahat bir şekilde faaliyette bulunamaması ve etkisini artıramaması anlamına geliyor.

Önümüzdeki dönemde ABD ile İngiltere arasındaki iş birliğinin daha da güçlenmesi ve yeni ittifakların gündeme gelmesi bekleniyor. Ancak ABD ile İngiltere arasındaki iş birliği; bir taraftan Rusya ve Çin tarafından çeşitli bölgelerde tehdit olarak görülürken, bir taraftan ise AB tarafından tehlike olarak görülüyor. Dolayısıyla ABD-İngiltere iş birliğinin, ilerleyen zamanlarda çeşitli engellemelerle karşı karşıya kalacağını söylemek mümkün.