ABD ile İran nükleer anlaşmaya dönerse Körfez ve İsrail’in tepkisi ne olur?

İran ile AB arasında bir süredir ertelenen nükleer müzakereler yeniden başladı. Viyana’da gerçekleştirilen müzakerelerden olumlu bir sonuç çıkması bekleniyor. Peki, ABD ile İran nükleer anlaşmaya yeniden dönerse İsrail ve Körfez’in tepkisi ne olur? Bölgede hangi senaryolar gündeme gelebilir?

ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin, Almanya ve İran arasında 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşma, Orta Doğu’nun geleceği için oldukça kritikti. Bu anlaşmanın ardından Batı tarafından 40 yıldır İran’a uygulanan yaptırımlar azalmış, Tahran hükümeti ise uranyum zenginleştirme oranını düşürmüştü. İran ile BMGK üye ülkeleri arasında imzalanan nükleer anlaşma, Orta Doğu’da uzun zamandır yüksek seviyede olan gerilimi azaltmıştı.

Nükleer anlaşmanın ardından ekonomik olarak nefes alan İran, Avrupa ile temaslarını hızlandırmıştı. Aynı zamanda Batı ülkelerinin de İran’a yönelik ilgisi artmaya başlamıştı. İki taraf arasındaki görüşmelerde, ekonomi başta olmak üzere birçok alanda iş birliği ele alınmıştı.

Ancak Donald Trump’ın ABD Başkanı olduğu 2017 yılından sonra bölge yeniden şekillendi. Obama döneminde imzalanan nükleer anlaşmaya karşı çıkan Trump, her defasında şiddetli eleştirilerde bulundu. İsrail ile çok iyi ilişkiler kuran Trump, İran ile imzalanan nükleer anlaşmadan ayrılmanın hesaplarını yapıyordu. Trump’ın İran karşıtı politikalarına en çok destek veren ülke ise İsrail oldu. Mayıs 2018’e gelindiğinde ise Trump, ABD’nin tek taraflı olarak nükleer anlaşmadan ayrıldığını duyurdu.

ABD’nin nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak ayrılmasına en büyük tepki AB ülkelerinden geldi. Nükleer anlaşmanın tarafları olan Almanya, Fransa ve İngiltere gibi ülkeler, İran ile nükleer anlaşmanın devam etmesini ve ABD’nin de kararından dönmesi gerektiğini savundu. Ancak tüm tepki ve eleştirilere rağmen kararından dönmeyen Trump, kısa süre içerisinde İran’a yönelik ambargoları yeniden başlattı. Bu süreç içerisinde İran’da yüksek kur, yüksek enflasyon, işsizlik ve yoksulluk oranlarında artış yaşandı.

BIDEN İLE MÜZAKERELER YENİDEN BAŞLADI

Nükleer anlaşmanın imzalandığı 2015 yılında Barack Obama’nın yardımcılığını yapan Joe Biden, Ocak ayında başkanlık koltuğuna oturmasının ardından İran ile sert seyreden ilişkileri yumuşatmak için çalışmalara başladı. Trump’ın aksine İran’a karşı daha ılımlı yaklaşan Biden, İran ile nükleer anlaşmaya geri dönmek istediğini sık sık tekrar etti.

Biden’a göre ABD’nin en büyük rakibi Rusya ve Çin’di. Washington’un bugüne kadar Orta Doğu’daki harcamalarına ciddi eleştiriler yönelten Biden, Afganistan ve Irak gibi ülkelerden çekilme kararı alarak tüm nüfuzunu Orta Asya’ya kaydırdı. Rusya ve Çin ile ekonomi ve teknoloji alanlarında yoğun bir rekabete odaklanan Biden, İran ile nükleer anlaşmaya geri dönerek bölgedeki gerginliği düşürmek istedi.

Avrupa Birliği yetkilileri ile İranlı yetkililer arasında Viyana’da yeniden nükleer müzakereler başladı. Taraflar arasındaki görüşmelerde kısa sürede büyük ilerleme kaydedilirken, ABD ile İran’ın nükleer anlaşmaya geri dönmesine neredeyse kesin gözüyle bakılıyordu.

Ancak Haziran ayında İran’da hükümetin değişmesi üzerine nükleer müzakereler durduruldu. İran’ın sekizinci Cumhurbaşkanı seçilen İbrahim Reisi, Hasan Ruhani’nin aksine ABD karşısında daha sert ve katı bir tutum sergilemeye başladı. Reisi’nin sürekli ABD’ye güvenilmeyeceğini vurgulaması ve Batı ülkelerine yönelik eleştirileri sebebiyle nükleer müzakereler beş ay boyunca gerçekleştirilemedi. Bu süreç içerisinde her iki taraftan da birbirlerine yönelik sert açıklamalar geldi.

İran tarafından gelen tüm açıklamalara rağmen AB ve ABD’li yetkililer, nükleer anlaşmaya geri dönmekten yana tavrını sürdürdü. Özellikle son dönemde İran tarafından da nükleer anlaşmaya geri dönmek konusunda olumlu açıklamalar gelmeye başladı.

Geçtiğimiz günlerde ise beş aylık bir aranın ardından nükleer müzakereler yeniden başladı.

İran, nükleer anlaşmalara geri dönmek için kendisine yönelik tüm ambargoların kaldırılmasını şart koşuyor. ABD ve Batı ise İran’ın verdiği taahhütlere bağlı kalmasını ve uranyum zenginleştirmekten vazgeçmesini istiyor. Yetkililerden gelen açıklamalar ise iki tarafın nükleer anlaşmaya geri dönmeye yakın olduğunu gösteriyor.

İSRAİL NÜKLEER ANLAŞMAYA ŞİDDETLE KARŞI ÇIKIYOR

İran ile BMGK üyeleri arasındaki nükleer anlaşmaya ilk günden itibaren şiddetle karşı çıkan ülke İsrail oldu. Kendi güvenliği için İran’ı en büyük tehdit olarak gören İsrail; Tahran hükümetinin hiçbir zaman anlaşmaya bağlı kalmadığını, verilen taahhütlere rağmen uranyum zenginleştirmeye devam ettiğini savundu.

İsrail, nükleer anlaşmanın imzalanmasının ardından İran’a yönelik ambargoların kaldırılmasına ve Batı ile Tahran hükümeti arasında temasların artmasına da sert eleştirilerde bulundu. İsrail’e göre İran, gizli bir şekilde nükleer faaliyetlerine devam ediyor ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEA) bu durumu tespit edemiyordu.

Geçtiğimiz sene İran’ın nükleer faaliyetlerinin kilit ismi ve ünlü bilim insanı Muhsin Fahrizade’nin, Tahran’da uğradığı suikast sonucu öldürülmesinin arkasında İsrail’in olduğu dile getirildi. İranlı yetkililere ve basın mensuplarına göre suikastın İsrail tarafından gerçekleştirildiği kesindi. İsrail söz konusu saldırıyı tam anlamıyla üstlenmese de; söz konusu olayla ilgili İran’a yönelik sert söylemlerde bulundu. Söz konusu eylemin, İran ile ABD’nin nükleer anlaşmaya geri dönmesini engellemek için İsrail tarafından gerçekleştirildiği yönünde değerlendirmeler yapıldı.

İran’ın nükleer tesislerinde zaman zaman meydana gelen kazaların, patlamaların ve sorunların arkasında da sürekli olarak İsrail gösterildi. Özellikle Viyana’da devam eden müzakere sürecinde İran’ın nükleer tesislerinde bazı patlamaların meydana gelmesi dikkat çekti.

Bugün gelinen noktada; İsrail’in nükleer anlaşmaya yönelik karşı tavrı devam ediyor. İsrail, nükleer anlaşmaya geri dönmesi halinde İran’ın nükleer faaliyetlerinin devam edeceğine ve bölgede herhangi bir değişiklik yaşanmayacağına inanıyor. Tel Aviv hükümetinin, nükleer anlaşmaya geri dönülmemesi için ABD ve Batı’ya yönelik baskısını artırması bekleniyor. İran’a yönelik yaptırımların kaldırılması halinde Tahran’ın ekonomik olarak toparlanacağını düşünen İsrail, bu durumun önüne geçmeye çalışıyor.

KÖRFEZ, İRAN İLE NORMALLEŞMEK İSTİYOR

Suriye, Yemen, Bahreyn ve Lübnan gibi ülkelerde yaşananlar nedeniyle İran-Körfez ilişkileri uzun zamandır gergindi. İran’ın nükleer silaha sahip olması halinde hedefin kendisi olacağını düşünen Körfez, bu durumun önüne geçmek için ABD ve İsrail ile yakın temas kurdu.

Ancak son dönemde İran ile Körfez arasında ilişkilerin yeniden normalleştiği ve sık sık karşılıklı adımlar atıldığı görülüyor. İran ve Suudi Arabistan istihbarat servisi birkaç defa Irak’ın başkenti Bağdat’ta gizli görüşmeler gerçekleştirmiş, daha sonrasında ise iki ülke yetkililerinden normalleşme yönünde açıklamalar gelmişti. Geçtiğimiz günlerde İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatipzade de Birleşik Arap Emirlikleri ile yeni ilişkiler kurmak istediklerini söylemişti.

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, göreve geldiği günden bu yana komşularla ilişkileri geliştireceklerini ve Körfez ile yakın ilişkiler kurmak istediklerini söylüyor. İki taraf arasında ilişkilerin yeniden ele alındığı dönemde, Körfez ülkelerinin, ABD ile İran’ın nükleer anlaşmaya geri dönmesine sıcak bakacağını söylemek mümkün.

ABD ile İran’ın nükleer anlaşmaya geri dönmesi halinde; yaptırımlardan kurtulan İran ile Körfez arasında yeni ekonomik ve ticari anlaşmalar imzalanabilir. Ayrıca Körfez, İran’ın uranyum zenginleştirme oranını azaltmasını da memnuniyetle karşılayacaktır.