İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ABD ilişkilerine etkisi

Yaklaşık iki aydır devam eden İran nükleer anlaşması ile ilgili müzakereler sonuçlanıyor. Peki, ABD İran ile yapılan nükleer anlaşmaya geri dönecek mi? İran’da 18 Haziran tarihinde yapılacak seçimler nükleer anlaşmayı nasıl etkileyecek? Yeni dönemde ABD-İran ilişkilerini neler bekliyor?

İran’ın geliştirmiş olduğu uranyum başta ABD olmak üzere Fransa, İngiltere, Almanya gibi Batı ülkeleri tarafından büyük bir tehdit olarak görüldü. ABD’nin siyasi olarak en büyük rakiplerinden biri olan İran; geliştirmiş olduğu uranyum nedeni ile ABD’nin en büyük müttefiki İsrail’in güvenliği için tehdit olarak oluşturdu.

Uzun yıllar boyunca İran’ı nükleer silahlardan ve faaliyetlerden arındırmak isteyen ABD, Barack Obama’nın başkanlığı döneminde birtakım müzakerelere başladı. İran’ın uzun yıllardır ambargolara maruz kalması ve bu nedenle ekonomik olarak zorlanması ABD ve Batılı ülkelerin elinde koz olarak kullanıldı. İran ile masaya oturan ABD, Rusya, Çin, Almanya, Fransa ve İngiltere; Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) Anlaşması’na imza attı. Bu anlaşma çerçevesinde İran uranyum zenginleştirme oranını azaltmayı vadederken, diğer taraf ülkeler ise İran’a yönelik ambargoların azaltılması yönünde söz verdi.

Anlaşmanın imzalanması ile birlikte tüm taraf ülkeler verdikleri sözleri yerine getirmeye başladı. Bu süreç içerisinde ABD-İran arasındaki gerilim azalırken, Batılı ülkelerin temsilcileri ile İranlı üst düzey temsilciler defalarca kez bir araya geldi. Anlaşma sayesinde İran ekonomisi bir süre nefes alırken; uzun yıllar boyunca enflasyon, işsizlik ve pahalılık gibi sorunları gündeme getiren halkın şikayetleri azaldı.

Ancak 2017 yılında Donald Trump’ın ABD Başkanlığı koltuğuna oturması ile birlikte dengeler değişti. Trump, Obama’nın aksine İran ile müzakere ve anlaşmalardan yana olmadığını her fırsatta gündeme getirdi. Obama döneminde yapılan anlaşmaya şiddetli eleştirilerde bulunan Trump, İran’ı anlaşmaya uymamak ve verilen sözleri yerine getirmemek ile suçladı. Trump döneminde ABD-İran ilişkileri oldukça gergin bir sürece girerken, iki ülke Suriye, Irak ve Yemen gibi ülkelerde siyasi ve askeri olarak defalarca karşı karşıya geldi.

Trump döneminde tarihin en gergin ve en sert sürecini geçiren iki ülke, nükleer anlaşmanın geleceği konusunda sorunlar yaşamaya başladı. 8 Mayıs 2018 tarihinde kameraların karşısına geçen Trump, bir kararnameye imza atarak İran ile yapılan nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekildiğini duyurdu.

Bu durum İran ile birlikte anlaşmanın diğer tarafı olan Batılı ülkeler tarafından da tepki ile karşılandı. Trump’ın anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi ile birlikte İran’a yönelik ambargo ve yaptırımlar yeniden başladı. Çok ağır yaptırım paketleri açıklayan Trump yönetimi, İran’ı ekonomik olarak çökertmeyi ve nükleer faaliyetlerini tamamen sonlandırmayı amaçladı. Süreç içerisinde anlaşmanın diğer tarafları olan Batılı ülkelere de çekilme çağrısında bulunan Trump, İran ile ekonomik ilişkilerde bulunan tüm ülke ve kuruluşlara yaptırım uygulayacağını açıkladı.

Nükleer anlaşmanın ilk yıllarında biraz düzelmeye başlayan İran ekonomisi, Trump’ın uygulamış olduğu ağır yaptırımlar ile birlikte yeniden sıkıntılı bir sürece girdi. İran halkı, Hasan Ruhani yönetimindeki hükümetin, gerekli önlem ve tedbirleri almamasından dolayı şikayetlerini artırmaya başladı. ABD’nin ambargoları karşısında petrolünü ihraç etmekte zorlanan İran, Rusya ve Çin gibi ülkeler ile ekonomik anlaşmalar imzalayarak ülkedeki mali durumu düzeltmeye çalıştı.

Süreç içerisinde enflasyon oranı yüzde 50’lere çıkıp tarihi rekor kırarken, ülkede işsizlik, pahalılık, döviz gibi konularda rahatsızlıklar oldukça artmaya başladı. 3 Ocak 2020 tarihinde İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’nin ABD tarafından suikaste uğraması üzerine iki ülke savaşın eşiğinden döndü.

2020 yılının sonlarına doğru ABD’de yapılacak başkanlık seçimleri İran ile yapılan nükleer anlaşma konusunu bir kez daha gündeme getirdi. Trump’ın seçilmesi halinde anlaşmaya geri dönmesinin mümkün olmadığı bilinirken, Joe Biden’ın seçilmesi durumunda ABD’nin anlaşmaya geri dönüp dönmeyeceği merak konusu oldu. Nükleer anlaşmanın Joe Biden’ın Başkan Yardımcılığı yaptığı bir dönemde imzalanması, seçilmesi halinde Biden’ın anlaşmaya geri döneceği yorumlarına yol açtı.

ABD’de başkanlık seçimlerini kazanan Joe Biden, 20 Ocak 2021 tarihinde Beyaz Saray’da başkanlık koltuğuna oturdu. Biden’ın İran ile nükleer anlaşmaya geri dönüp dönmeyeceği merakla bekleniyordu. İlk açıklamalarında Rusya ve Çin gibi ülkeleri hedef alan Biden, İran ile ilişkiler konusunda açıklamalarda bulunmadı.

Ancak bir süre sonra İran ile ABD arasında Irak üzerinde askeri gerginlikler yaşanmaya başladı. İran Irak’taki ABD üslerine bazı askeri saldırılar düzenlerken, ABD ise İran’a Suriye’deki İran yanlısı gruplara saldırarak karlık verdi. Yaşanan bu gelişmeler, ABD ile İran arasında yeniden nükleer anlaşmaya geri dönüşün zor olduğu yorumlarına sebep oldu.

Daha sonrasında ise taraflardan nükleer anlaşmaya geri dönme yönünde açıklamalar gelmeye başladı. İran, anlaşmaya geri dönmek için uygulanmakta olan tüm yaptırım ve ambargoların kaldırılması gerektiğini dile getirdi. ABD ise yapılacak bir anlaşmada İran’ın sözlerini yeri getirmesinden endişe duyduğunu ifade etti. İki ay önce Viyana’da İranlı üst düzey yetkililer ile AB temsilcileri arasında nükleer müzakereler başladı. Müzakerelerin başlıca konusu ise anlaşmanın tam olarak uygulanması ve ABD’nin anlaşmaya geri dönmesi oldu. Taraflar beş defa bir araya gelirken, toplantıların iyi bir şekilde ilerlediği ve süreç içerisinde yeni gelişmeler yaşanabileceği yönünde sinyaller verdi.

Geçtiğimiz günlerde konuşan üst düzey bir AB yetkilisi ise tarafların haftaya bir kez daha bir araya geleceğini ve bu toplantının son toplantı olmasını ümit ettiğini dile getirdi. Söz konusu toplantıdan, ABD’nin anlaşmaya geri dönüp dönmeyeceği ile ilgili nihai bir karar çıkması bekleniyor.

ABD’NİN NÜKLEER ANLAŞMAYA GERİ DÖNMESİ DAHA YÜKSEK İHTİMAL

Müzakerelerin başladığı günden itibaren AB, ABD ve İranlı temsilcilerden gelen açıklamalara baktığımızda, ABD’nin anlaşmaya geri dönme ihtimalinin oldukça yüksek olduğu görülüyor. Biden’ın Trump’tan farklı bir politika izlemesi, İran ile yeni bir sayfa açmak istemesi ve yeni dönemde Rusya ve Çin gibi ülkelere daha fazla yoğunlaşma hedefi anlaşmaya geri dönme ihtimalini güçlendiriyor. Yemen’deki savaşta Suudi Arabistan’a verilen askeri desteği kesen Biden, Afganistan’dan tamamen çekilme kararı aldığını duyurmuştu. Yaşanan bu gelişmeler, İran ile anlaşmaya geri dönme yolunda hazırlık olarak yorumlandı.

Öte yandan İran’ın içinde bulunduğu ekonomik durum, ülkeyi ABD ile nükleer anlaşmaya geri dönmeye zorluyor. İran para biriminin dolar karşısında oldukça yüksek oranlarda değer kaybetmesi, işsizlik oranlarının artması, halktan enflasyon ve pahalılık üzerine gelen şikayetler hükümeti zor durumda bırakıyor. Son dönemlerde Suudi Arabistan ile de normalleşme adımları atan İran’ın, ABD ile nükleer anlaşmaya geri dönme ihtimali oldukça yüksek görülüyor.

İran nükleer anlaşmaya geri dönerek ekonomik olarak nefes almak isterken, ABD ise anlaşma sonrası Rusya ve Çin gibi ülkeler üzerine yoğunlaşmayı planlıyor. Batılı ülkeler ise her iki tarafın da anlaşmaya tam olarak uyması ve taraflar arasında yeni bir sayfa açılması üzerinde duruyor.

İRAN’DAKİ SEÇİMLER NÜKLEER ANLAŞMAYI ETKİLEYECEK Mİ?

İran’da 18 Haziran’da Cumhurbaşkanlığı seçimleri gerçekleştirilecek. Yapılacak bu seçimlere, iki dönem üst üste görevde kalması nedeniyle mevcut Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani katılamıyor. 18 Haziran seçimleri ile birlikte hükümetin değişeceği İran’da, bazı adaylar ön plana çıkıyor.

Bu adayların başında gelen isim ise eski Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi. 2017 yılında yapılan seçimlerde de aday olan Reisi, bu seçimlerde ülkedeki muhafazakârlar tarafından ciddi bir destek alıyor. Dini lider Ayetullah Ali Hamaney tarafından da desteklendiği ifade edilen Reisi’nin, 18 Haziran’daki seçimlerde cumhurbaşkanı olarak seçilmesine neredeyse kesin gözüyle bakılıyor.

İran’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yeni dönemde ABD ile olan ilişkileri ve nükleer anlaşmayı nasıl etkileyeceği ise merakla bekleniyor. Ülkedeki muhafazakârların büyük bir çoğunluğu, ABD ve Avrupa ülkeleri ile diyalog kurmayı ciddi bir şekilde eleştiriyor. ABD’nin İran için en büyük düşman olduğunu ve Batılı ülkelerin sözlerine güvenilmeyeceğini söyleyen muhafazakârlar, yeni dönemde ilişkilerin normalleşmesini istemiyor.

İran’da 18 Haziran’da yapılacak seçimleri İbrahim Reisi’nin kazanması halinde ABD ile olan ilişkilerin yeniden sertleşeceği yorumları yapılıyor. Ancak ülkedeki ekonomik sıkıntılar nedeniyle seçimleri kim kazanırsa kazansın, nükleer anlaşmaya geri dönülmesi yönünde politikalar izlenmesi bekleniyor. İran’ın yeni dönemde dış ülkeler ile mücadele etmek yerine ekonomik sorunlara öncelik vermesi bekleniyor.