AB’den kopan Polonya’nın ABD ve İngiltere’den beklentisi ne?
Polonya-AB ilişkilerinde uzun zamandır sorunlar yaşanıyor. Rusya-Ukrayna savaşının çıkmasının ardından iki taraf arasındaki anlaşmazlıklar daha da arttı. ABD ve İngiltere ise Rusya karşısında Polonya’yı önemli bir müttefik olarak görüyor. Peki, ABD ve İngiltere’nin Polonya stratejisi ne? Polonya’nın Doğu Avrupa’daki rolü ne?
Hüseyin Can Topkaya
huseyincantopkaya@intell4.com
Doğu Avrupa’nın önemli ülkelerinden Polonya, Almanya ve Fransa’nın liderlik ettiği Avrupa Birliği ile ilişkilerinde uzun zamandır sorun yaşıyor. İki taraf arasında geçtiğimiz sene yaşanan sıkıntılar nedeniyle ‘Polexit’ kavramı ortaya çıkmış, İngiltere’nin ardından Polonya’nın da birlikten ayrılabileceği gündeme gelmişti.
Polonya Anayasa Mahkemesi, Ekim 2021’de aldığı kararda, AB hukukunun Polonya yasalarından üstün olamayacağına hükmetti. Polonya hükümetinin insan hakları sicili ve yargı bağımsızlığına bakışını uzun bir süredir eleştiren AB, bu karara sert tepki gösterdi. Varşova hükümetinin kürtaj konusunda taviz vermemesi ve LGBTİ+ karşıtlığı ise AB’nin eleştirilerine neden oluyordu.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa Parlamentosu’nun Strasbourg’da düzenlediği oturumda, Varşova hükümetinin, AB’nin ortak değerlerini ihlal etmesine izin vermeyeceklerini söylemişti. Leyen ayrıca Polonya için AB bütçesi ve pandemi fonundan aktarılan kaynakların dondurulmasının gündeme gelebileceğini belirtmişti.
Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, Leyen’e yanıt olarak, “Yaptırımlardan bahsedilmesi kabul edilemez. AB siyasetçilerinin Polonya’ya şantaj yapmasına izin vermeyeceğim” ifadelerini kullanmıştı. Morawiecki’nin, “AB yetkilerinin net sınırları vardır ve bu sınırlar aşıldığında sessiz kalmamız mümkün değil. Avrupa evrenselciliğine ‘Evet’ derken, Avrupa merkeziyetçiliğine ise ‘Hayır’ diyoruz” sözleri dikkat çekmişti.
AB ile Polonya arasında bu sorunlar yaşanırken, ‘Polexit’ kavramı ortaya çıktı. Polexit, Polonya’nın Avrupa Birliği’nden ayrılması anlamına geliyor. Polonyalı yetkililer, AB’den ayrılmak gibi bir düşüncelerinin olmadığını açıklarken, halk ise hükümeti protesto etmek için sokaklara dökülmüştü. AB’den ayrılmamayı savunan halk, hükümetin son dönemdeki politikalarına tepki göstermişti.
UKRAYNA KRİZİNİN ARDINDAN POLONYA’NIN KRİTİK ROLÜ
Rusya, 24 Şubat’ta Ukrayna’ya yönelik askeri operasyon başlattığını duyurdu. Rus güçlerin kısa sürede Ukrayna’nın tüm noktalarına saldırılarda bulunması, ABD ve AB ülkeleri tarafından çok sert tepki gördü. Başta ABD ve Batı ülkeleri olmak üzere dünyadaki birçok ülke Rusya’ya yönelik ekonomik ambargo uygulamaya başladı.
ABD, İngiltere, Japonya ve Kanada gibi ülkeler Rusya’ya yönelik ağır ekonomik yaptırım kararları alırken; Almanya ve Fransa ise Moskova hükümeti karşısında farklı bir tutum sergiledi. Enerji alanında yüzde 50 Rusya bağımlılığı olan Berlin ve Paris, Moskova’ya karşı her alanda yaptırım uygulamadı. Ukrayna krizinin ardından en dikkat çekici gelişmelerden biri ise Almanya ile Rusya arasındaki Kuzey Akım 2 projesinin durdurulması oldu.
Almanya ve Fransa’nın Rusya karşısındaki itidalli tutumu, ABD ve İngiltere’nin eleştiri ve itirazlarına neden oldu. Moskova karşısında daha sert ve tavizsiz politikalar sergileyen Washington ve Londra; bu süreçte Polonya ile iş birliğini güçlendirme yoluna gitti.
Son yıllarda savunma alanında önemli adımlar atan ve envanterini güçlendiren Varşova hükümeti, ABD ve İngiltere ile birlikte bölgedeki faaliyetlerini artırdı. ABD Başkanı Joe Biden, 25 Mart’ta Polonya’ya giderek Ukrayna sınırı yakınlarındaki Rzeszow Hava Üssü’ne ziyaret gerçekleştirdi. Biden’ın ziyaretinin ardından Polonya hükümeti, 4,75 milyar dolar değerinde 250 adet Abrams tankı almak için ABD ile anlaşma sağladı.
Polonya’nın Nowa Deba kentinde Polonya ve ABD silahlı kuvvetlerinin katıldığı ortak tatbikat gerçekleştirildi. Bu tatbikatı, Polonya Savunma Bakanı Mariusz Blaszcak da takip etti.
Polonya Başbakan Yardımcısı Jaroslaw Kaczynski ise Rusya’ya karşı Avrupa’daki ABD askerlerinin sayısının artırılması talebinde bulundu. Başbakan Yardımcısı, halihazırda 100 bin olan Amerikan askeri sayısının 150 bine çıkarılması gerektiğini belirtirken, bu askerlerin yarısının Avrupa’nın doğusundaki Rus sınırına yerleştirilmesini, 50 bin kadarının ise Polonya ve Baltık denizi ülkelerine gönderilmesini talep etti.
Kaczynki ayrıca, Polonya’nın nükleer silahları konuşlandırma fikrine de açık olduğunu ancak şu an için bu konunun gündemlerinde bulunmadığını söyledi.
POLONYA’DAN ALMANYA ve FRANSA’YA YÖNELİK SUÇLAMALAR
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırıları, Polonya’nın bölgedeki güvenlik endişelerinin daha da artmasına yol açtı. ABD ve İngiltere ile birlikte Ukrayna sınırına yakın bölgelerde tedbirlerini artıran Varşova hükümeti, Almanya ve Fransa’ya daha sert önlemler için sürekli çağrılarda bulundu.
Söz konusu çağrılara karşı taraftan olumlu yanıt gelmemesi üzerine Polonya’nın Almanya ve Fransa’ya yönelik suçlamaları arttı. Polonya Başbakan Yardımcısı Kaczynski, geçtiğimiz günlerde Almanya’yı Rusya ile yakın ilişkiler içinde olmakla eleştirdi.
Alman Die Welt gazetesine konuşan Kaczynski, Berlin’in Moskova’ya karşı sert yaptırımlar ortaya koyamadığını belirtirken, “Alman hükümeti yıllardır Putin yönetimindeki Rusya’nın ne yaptığının farkına varmak istemedi. Sonucuna bugün görüyoruz” dedi.
Polonya Başbakan Yardımcısı, Rusya’nın petrol ihracatından doğalgaza kıyasla beş kat daha fazla kazandığını dile getirirken, Berlin’i Ukrayna’ya yeterli silah tedarik etmemekle ve Rus petrol ithalatına ambargo koymamakla suçladı.
Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki ise 5 Nisan’da yaptığı açıklamada, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a atfen “Sayın Macron, Putin ile birkaç kez görüştünüz, bir şey başardınız mı? Suçlularla pazarlık yapılacak bir durum yok” ifadelerini kullandı.
Morawiecki’nin açıklamalarını ‘temelsiz’ ve ‘skandal’ olarak nitelendiren Macron, Polonya Başbakanı’nın Fransa’daki cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasına müdahale ettiğini ve aşırı sağcı cumhurbaşkanı adayı Marine Le Pen ile birçok kez görüştüğünü dile getirdi.
KARADENİZ’DE VARŞOVA FAKTÖRÜ
7 Nisan’da Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Bulgaristan, Gürcistan, Polonya, Romanya ve Ukrayna’nın savunma bakanlarıyla video konferans toplantısı gerçekleştirdi.
Toplantı hakkında konuşan Milli Savunma Bakanı, “Görüşmede, diplomatik bir çözüme yardımcı olmak üzere Ukrayna’da acilen ateşkese gidilmesinin önemi ve sivillerin emniyetli bir şekilde tahliye edilmesinin aciliyeti vurgulanmıştır” ifadelerini kullandı.
Bakan Akar ayrıca, “Görüşmede, mayınla mücadele dahil Karadeniz’de barış, sükunet ve istikrarın korunması için iş birliğinin önemi bir kez daha dile getirilmiştir” şeklinde konuştu.
Bu açıklama, Karadeniz’e kıyısı bulunmayan Polonya’nın, ilerleyen dönemde bölgenin önemli aktörlerinden biri haline geleceği yönünde önemli sinyaller verdi.
POLONYA'NIN BÖLGEDEKİ POZİSYONU GÜÇLENDİ
Ukrayna savaşının çıkmasının ardından Polonya; ABD ve İngiltere gibi ülkelerin Doğu Avrupa’daki faaliyetleri açısından kritik bir pozisyona geldi. NATO’nun doğu kanadında en önemli ülkelerden biri olan Polonya, Ukrayna saldırılarının ardından Rus tehdidini derinden hissediyor.
ABD ve İngiltere, Polonya’ya yönelik askeri desteğin daha da artırılmasını, NATO’nun doğu kanadının Rusya karşısında güçlendirilmesini ve Doğu Avrupa’daki tüm ülkelerin Rusya karşısında sert bir pozisyon almasını istiyor. Polonya da hem ABD hem de NATO kuvvetlerini bölgedeki askeri varlıklarını artırmaya çağırıyor. Ayrıca Varşova hükümeti, son dönemdeki adımlarıyla Karadeniz’de de pozisyonunu güçlendirmiş bulunuyor.
Enerji ihtiyacının neredeyse yarısını Rusya’dan karşılayan Batı Avrupa ülkeleri ise Polonya’nın eleştirilerini ve tepkilerini görmezlikten geliyor. Moskova karşısında itidalli davranmayı sürdüren Berlin ve Paris, Polonya’nın ABD ve İngiltere ile geliştirdiği askeri ilişkilerden rahatsız.
Önümüzdeki dönemde Polonya’nın Washington ve Londra ile yeni askeri anlaşmalar imzalaması, Berlin ve Paris üzerindeki siyasi baskısını artırması ve Moskova karşısında daha da sert adımlar atması bekleniyor.