Almanya’daki seçimlerin Türkiye-AB ilişkilerine etkisi

Almanya’da 26 Eylül’de gerçekleştirilen seçimlerin ardından koalisyon hükümeti için çeşitli olasılıklar üzerinde duruluyor. Peki, Almanya’da kurulacak koalisyon hükümetinde hangi partinin başta olması bekleniyor? Almanya’daki yeni dönem, Türkiye-AB ilişkilerini nasıl etkileyecek?

1999 yılının sonunda Helsinki’deki AB zirvesinde Türkiye’nin adaylığı kabul edilmiş, 3 Ekim 2005 tarihinde ise müzakerelerin resmen başlatılması kararı alınmıştı. Türkiye’nin AB’ye üyeliği ile ilgili atılan bu adımlarda, Almanya’nın başında Gerhard Schroder bulunuyordu. Sosyal Demokrat Parti’nin başında bulunan Schroder, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği için atılan bu adımlarda kritik bir rol oynadı.

2005 yılında Hristiyan Demokrat Angela Merkel’in Almanya’da Başbakan olması ile birlikte, Türkiye’nin AB ile yürüttüğü müzakereler de yavaşlamaya başladı. Günümüzde ise neredeyse durma noktasına geldi. Merkel, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğini istememekle birlikte, imtiyazlı ortaklık fikri üzerinde duruyordu.

Angela Merkel, 16 yıllık iktidarı boyunca Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğinin karşısında bir pozisyon aldı. Türkiye ile ilişkilerini iyi tutmaya çalışan ve uluslararası meselelerde iş birliğini önemseyen Merkel, AB’ye tam üyelik konusunda ise somut adımların atılmasına engel oldu. Bu süreç içerisinde Merkel, özellikle Doğu Akdeniz, Libya ve göçmen krizlerinde Avrupa’nın Türkiye’ye karşı sert tutumuna rağmen sağduyulu hareket etmeyi tercih etti.

SDP POLİTİKASINI DEĞİŞTİRDİ

Almanya’da Sosyal Demokrat Parti, Gerhard Schroder’in Başbakanlık koltuğunda oturduğu dönemde, Türkiye ile ilişkilere fazlasıyla önem veriyordu. Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği için en somut adımlar, Schroder’in Başbakanlığı döneminde atılmıştı. Ancak aradan geçen 16 senede SDP’nin politika değişikliğine gittiği ve eski söylemlerini bir kenara bıraktığı gözlemleniyor.

Almanya’da geçtiğimiz günlerde yapılan seçimden birinci olarak çıkan SDP, koalisyon kurmaya en yakın parti konumunda bulunuyor. Ancak SDP’nin yeniden hükümette olmasının, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik sürecine olumlu yansıması beklenmiyor. İktidarda olduğu dönemde Türkiye’nin tam üyeliği için büyük çabalar harcayan SDP’nin, artık bu konuyu gündemine almadığı görülüyor.

Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği konusu, bu seçim kampanyasında Alman partilerin gündeminde yer almadı. 2017 yılındaki seçimler öncesi Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin önemini vurgulayan SDP, bu sene ise seçim bildirgesinde konu hakkında herhangi bir hedeften söz etmedi. SDP, bu seçimler öncesinde, Türkiye ile AB arasında diyaloğun önemine oldukça fazla dikkat çekerken, tam üyelik konusunu ise gündeme getirmedi.

Sosyal Demokrat Parti’nin lideri ve Almanya’da yeni başbakan olması yüksel ihtimal olarak görülen Olaf Scholz da kampanya döneminde, Türkiye ile ilişkiler hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Scholz, her ne kadar iki ülke arasında kuvvetli bağlar ve yakın ilişkiler olduğunu dile getirse de; AB’ye tam üyelik konusunda herhangi bir demeçte bulunmaması dikkat çekti. Scholz’un bu tutumunda, oy kaybetme endişesinin etkili olduğu görülüyor.

Almanya’daki siyasi partilerin açıklamaları, seçim bildirgeleri ve kampanya süreci; Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği konusunun eskisi kadar gündemlerinde olmadıklarını gözler önüne seriyor.

YEŞİLLER AÇIK BİR ŞEKİLDE DESTEKLİYOR

Almanya’da Merkel’in partisi Hristiyan Demokratlar’ın (CDU) programında, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği konusuna yer verilmiyor. Ancak CDU’nun programında, Türkiye ile yakın bir ortaklık kurulacağına özellikle vurgu yapılıyor. Almanya’da bir diğer parti olan Hür Demokratlar ise Türkiye’nin AB’ye tam üyelik müzakerelerinin sonlandırılması gerektiğini savunurken, iki taraf arasında yeni bir ilişki inşa edilmesi gerektiğini vurguluyor. Liberal çizgide politika izleyen Hür Demokratlar, Almanya’da kurulacak koalisyon hükümeti içerisinde adı geçen partiler arasında bulunuyor.

Yeşiller Partisi ise Türkiye’nin AB üyeliğini açık bir şekilde desteklerken, görüşmelerin yeniden başlatılması gerektiğini ve bunun da partilerinin siyasi hedefi olduğunu dile getiriyor. Ancak Yeşiller Partisi, Türkiye’nin demokrasi alanında birtakım adımlar atması gerektiğini savunuyor.

Almanya’daki partilerin birçoğunda, Türkiye’ye karşı eleştirel bir tavır sergilenmesi dikkat çekiyor. SDP, CDU, Yeşiller, SP ve Hür Demokratlar; yayınladıkları bildirgelerde, Türkiye’ye karşı eleştirel ve sert bir tutum alıyor.

ALMANYA-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİ NELER BEKLİYOR?

Almanya’daki siyasi partilerin Türkiye’ye karşı takındığı tavır, iki ülke ilişkilerini önümüzdeki dönemde daha gergin bir sürecin beklediğini gösteriyor. Merkel döneminde de iki ülke arasında bazı sorun ve krizler yaşanmış, ancak Merkel’in Türkiye’ye karşı olumlu yaklaşımı sorunların büyümesini önlemişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Şansölye Merkel arasında da iyi bir iletişim kurulmuştu.

Almanya’da CDU/CSU liderliğinde bir koalisyon kurulması halinde, Türkiye-Almanya ilişkilerinin Merkel döneminden farklı bir boyuta evrilmesi bekleniyor. CDU lideri Armin Laschet’in, Almanya’daki Türkler ile kurduğu olumlu iletişim ve yakınlık ile ön plana çıkmasına rağmen, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğini desteklemesi beklenmiyor.

Olaf Scholz liderliğindeki SDP’nin koalisyon hükümetinde başta bulunması halinde ise iki ülke ilişkilerini daha sert ve gergin bir sürecin beklediğini söyleyebiliriz. Seçim öncesi yaptığı açıklamalarda Türkiye’nin kendileri için önemli bir ülke olduğuna dikkat çeken Scholz, iki ülke arasındaki sorunları da sık sık gündeme getirmişti.

Scholz’un, ilerleyen dönemde bu sorunların çözümü için yoğun bir çaba harcayacağını söylemek mümkün. Ancak Ankara’nın Scholz’un söylemleri ve atacağı adımlar karşısında nasıl bir tepki vereceği kestirilemiyor.

Almanya’da kurulacak olan koalisyon hükümetinin, tüm sorunlara rağmen Doğu Akdeniz, Libya, Yunanistan, Kıbrıs ve göçmenler konusunda Türkiye ile ortak bir çalışma içerisinde olacağını söyleyebiliriz.