ABD ile Rusya arasında tansiyon yeniden yükseliyor

Amerika Birleşik Devletleri ile Rusya, Sovyetler Birliği döneminden beri birçok alanda rekabet içinde olan ve Global Firepower Index’e göre dünyanın en güçlü iki askerî gücü olan ülkeler. Bu iki ülkenin arasındaki ilişkiler uzun zamandır sadece bu iki ülkeyi değil, dünyanın her yerindeki insanları etkiliyor.

Rusya ile Amerika BD arasındaki ilişkiler, Sovyetler Birliği döneminden beri kötü ilerliyor. Çok nadiren iki ülkenin de ortak eforunu gerektiren konular dışında, Sovyetler Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkiler hep çekişmeli olarak geçti.

Sovyetler Birliği yıkıldığında yeni kurulan Rusya Federasyonu, Batı/Avrupa kültürüne yakın bir ülke olduğunu, Avrupa ile entegre olmak ve uzun vadede NATO’ya üye olmak istediğini söylüyordu.

Bu sıralarda ABD de Rusya ile yeni bir sayfa açma arayışındaydı. Ancak Kosova Savaşı’nda NATO’nun Yugoslavya’ya müdahalesi, Çeçen Savaşları, 2008 Gürcistan Savaşı, 2014 Kırım’ın işgali ve en güncel olarak 2022 Ukrayna Savaşı gibi silahlı çatışmalarla yakınlaşma eğiliminde görülen iki taraf da birbirine uzaklaştı.

İçinde bulunduğumuz zamanlarda ise ABD, Rusya’yı Batı kurumlarına, NATO’ya, AB’ye, serbest piyasa kapitalizmine, uluslararası düzene ve demokrasiye bir tehdit olarak değerlendiriyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde yer alan bilgiye göre, Rusya kendini bir “büyük güç” olarak konumlandırarak Washington ile rekabet etmeye çalışıyor. Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde ise ikili ilişkilerin Soğuk Savaş sonrası en kötü konumuna gerilemesinin sorumluları Obama yönetimi, ABD’nin Rusya’ya karşı tutumu ve ABD içindeki Rusofobi (Rus düşmanlığı).

İki tarafın da ilişkilerin olumlu rotaya girmesini temenni ettikleri görülürken, uluslararası politikadaki olaylarla ilgili birbirlerinden farklı görüşlere sahip olmaları nedeniyle neredeyse hiçbir konuda anlaşmaya varabilmeleri mümkün gözükmüyor.

EŞİ BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ BİR KRİZ

Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, Moskova-Washington ilişkilerinin “eşi benzeri görülmemiş bir krizde” olduğunu söyledi.

Ukrayna’ya artan askerî mühimmat desteğinin diplomasiye yer bırakmadığını belirten Ryabkov, bir brifingde “Verimli siyasî ve diplomatik süreçler için umut göremiyorum. Rusya-ABD ilişkilerinde derin ve eşi benzeri görülmemiş bir krizdeyiz, Biden yönetimi ilişkileri çıkmaza sürdü” açıklamasını yaptı.

Ryabkov, açıklamasında yer verdiği “Amerikalılar, fütursuzca aşağılayıcı tavırlarına bağlı olarak gelişebilecek riskleri etraflıca ve derince düşünmeliler” cümlesiyle de Washington’a bir uyarıda bulundu.

Rusya’nın, Batı’nın geçmişte boşa çıkan “kendi kendine kısıtlama” sözlerine güvenmediğini hatırlatan Ryabkov, “NATO ve AB üyelerinin başkentlerinde bir mantık emaresi göremiyoruz. Yaptıkları, kendi güvenliklerini güçlendirmeyecek” dedi.

“KUZEY AKIM HATTINI ABD SABOTE ETTİ”

Amerikalı araştırmacı gazeteci Seymour Hersh’in 8 Şubat’ta yayınladığı “Amerika Nasıl Kuzey Akım Boru Hattı’nı Patlattı” (How America Took Out The Nord Stream Pipeline) adlı makalesi, dünya çapında geniş yankı uyandırdı.

85 yaşındaki Hersh’in operasyonun planlaması, yürütülmesi ve sonrasına ilişkin ayrıntılı makalesi, Moskova’da da üst düzey bürokratlar dâhil geniş bir çevrede etki alanı buldu.

Makaleyi “derin bir analize sahip ciddi bir yazı” olarak değerlendiren Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, “Makaleye dikkat göstermemek adil olmazdı. Ne yazık ki bu makalenin Batı Medyasında yaygınlaşmadığını gördük, bu da bizi şaşırtmadı” cümleleriyle düşüncelerini aktardı.

Rusya’nın Hersh’in makalesindeki bilgilere şaşırmadığını söyleyen Kremlin Sözcüsü, Moskova’nın “Anglo-Saksonların sabotajın organizasyonuna dâhil olduğuna” dair istihbaratı olduğunu da ekledi.

Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov da bu konuda “Bizim tahminimiz hep ABD ve birkaç NATO müttefikinin bu iğrenç suça karıştığı yönündeydi” açıklamasında bulundu.

Bloomberg’in Rus medya kuruluşu RIA Novosti’den aktardığına göre, Ryabkov, ABD’yi Kuzey Akım iddialarından ötürü “belirsiz sonuçlarla” tehdit etti.

Moskova, patlamalar gerçekleştiğinden beri bir kanıt göstermeksizin ABD ve müttefiklerini patlamalardan sorumlu olmakla suçluyordu. Benzer bir şekilde, Batı ülkeleri de patlamadan Rusya’yı suçluyordu.

Norveç ve ABD, makalede kendilerine yöneltilen suçlamaları reddetti. Hersh, kendi yayımladığı yazısında e-posta üzerinden Beyaz Saray Sözcülerinden Adrienne Watson ve CIA Sözcülerinden Tammy Thorp’a ulaştığını, ikisinin de bu iddiaları gerçek dışı ve yalan oldukları gerekçesiyle reddettiğini aktardı.

RUSYA, START İLE İLGİLİ AMERİKAN İDDİALARINI REDDETTİ

Amerika’nın, Rusya’nın START (Stratejik Silahları Azaltma Antlaşması) antlaşmasına uymadığı yönündeki iddialarına Moskova’dan yanıt geldi.

Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Washington ve Moskova’nın START kapsamında “bölünmez güvenlik ilkesi” tarafından yönlendirilmesi gerektiği, ancak mevcut ABD dış politikasının buna kat’i bir şekilde ters düştüğü yazıldı.

Açıklamada ayrıca saldırı ve savunma silahlarına eşit ağırlık verilmesi gerekirken, ABD’nin Moskova’nın itirazlarına rağmen anti-balistik füze sistemlerine son yıllarda yoğunlaştığı bilgisi verildi.

Dışişleri Bakanlığı, Washington’ın Rusya’ya karşı fiili olarak “topyekün bir hibrit savaş” başlattığını, bu durumun iki nükleer güç arasında direkt bir askerî çatışmaya dönüşebilme potansiyeli taşıdığını da açıklamasında aktardı.

Bakanlığın açıklamasına göre, eğer ABD, Rusya’ya karşı sürdürdüğü düşmanca tavırlarından ve Moskova’nın ulusal güvenliğine yönelik tehditleri artırma politikasından vazgeçmezse START’ın uygulanmasına yönelik olarak atılacak her adım “adaletsiz, yersiz ve uygunsuz” olacak.

Son iki günde Moskova-Washington hattında gerçekleşen bunca olaya bakarak ikili ilişkilerin yolunda gitmediğini söylemek mümkün. İki tarafın da kötü gidişattan ötürü birbirlerini suçladıkları bir “suçlama yarışına” dönüşen bu ilişkilerde taraflar belirli konularda tavizler vermedikçe anlaşmaya varmaları olağan gözükmüyor. İlişkiler bu krizlere rağmen en üst diplomatik seviyede devam edecektir ancak bu iki ülkenin yakın gelecekte büyük çaplı bir iş birliğine girmeleri olağan gözükmüyor.