Rusya ile AB arasındaki rekabet Doğu Avrupa'da kızışıyor
Son dönemde Belarus ve Ukrayna’da yaşanan olaylar üzerine AB-Rusya ilişkileri kritik günlerden geçiyor. İki taraf arasında Doğu Avrupa’daki rekabetin kızıştığı görülüyor. Peki, Belarus ve Ukrayna gibi ülkelerde neler oluyor? AB ve Rusya, Doğu Avrupa’da neyi amaçlıyor? Bölgeyi ilerleyen dönemde neler bekliyor?
Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında dağılmasının ardından Doğu Avrupa; NATO ve AB gibi Batı’yı temsil eden birliklerle Rusya arasında önemli bir rekabet alanı haline geldi. 2008 yılında Gürcistan’da yaşanan gelişmeler üzerine kızışan rekabet, son dönemde Ukrayna’nın NATO’ya girme çabaları üzerine daha da arttı. Ukrayna’nın doğusundaki Donbas bölgesinde başlayan savaş ise AB-Rusya ilişkilerindeki gerilimini oldukça tırmandırdı.
Rusya, Ukrayna’nın doğusuna yönelik düzenlediği askeri harekâtlarla bölgede önemli hamlelerde bulunurken, AB ise bazı Rus yetkililere ve şirketlere ambargo uygulayarak Moskova yönetimine karşılık veriyor.
İki taraf arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için AB; Rusya’yı, 2014’te imzalanan Minsk Anlaşması’na uymaya çağırıyor. 2014 yılında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) girişimleriyle imzalanan anlaşma, Ukrayna’nın doğusundaki çatışmaları durdurmaya yönelik bir çözüm arayışı olarak ortaya çıkmış ancak beklenen başarıyı gösterememişti.
Rusya ise AB ile ilişkilerini normalleştirmek için Ukrayna ve Gürcistan kartını ön plana sürüyor. Moskova yönetimi, Gürcistan ve Ukrayna’nın; NATO ya da AB’ye üye olmasını istemiyor. İki ülkenin AB ya da NATO üyesi olması halinde başkent Moskova’nın güvenliğinin tehlikeye gireceğini düşünen Rusya, bu durumun önüne geçmek için her türlü hamlede bulunuyor.
AB, Rusya’da insan hakları ihlalleri yapıldığını ileri sürerek bu duruma itiraz ediyor. Özellikle son yıllarda Rus muhalif lider Aleksey Navalnıy’e yapılan gözaltılar, AB tarafından ciddi bir tepki çekiyor. Birliğe üye olan ülkelerin Rusya merkezli siber saldırılara maruz kalması ise AB’nin şiddetle eleştirdiği bir diğer durum. AB; 2008’de Estonya’ya ve 2015 yılında Almanya Federal Meclisi’ne yapılan siber saldırıların arkasında Rusya’nın olduğunu düşünüyor. Rusya her ne kadar söz konusu saldırılarda herhangi bir sorumluluğu olmadığını söylese de; Brüksel yönetimi Moskova’ya inanmıyor.
Ayrıca AB, Rusya’nın Avrupa ülkelerinde panik oluşturabilmek için dezenformasyon kampanyaları düzenlediğine inanıyor. “EUvsDisinfo” projesinin geçtiğimiz aylarda açıkladığı verilere göre, son altı yıl içerisinde Almanya’ya yönelik 700’den, Fransa’ya yönelik 300’den, İtalya’ya yönelik 170’ten, İspanya’ya yönelik 40’tan fazla dezenformasyon kampanyası düzenlendi. Tüm bu kampanyalara rağmen, Almanya’nın, Rusya ile diyalog kurmak ve iş birliğini geliştirmek için yoğun çalışma yürütmesi dikkat çekiyor.
Geçtiğimiz aylarda ise AB’ye üye olan Estonya, Letonya, Litvanya ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkeler; ülkelerindeki bazı Rus diplomatları sınır dışı etme kararı alırken, bazı Rus diplomatları ise ‘istenmeyen adam’ ilan etmişti. AB ülkelerinin bu kararları üzerine Moskova ile Brüksel arasındaki gerilim oldukça tırmanmıştı. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Yüksek Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Nisan ayındaki bir konuşmasında, Moskova ile ilişkilerin her geçen gün kötüleştiğini ve taleplerinin yerine getirilmemesi halinde ilişkilerin daha da kötüleşeceğini belirtmişti.
RUSYA’NIN KIRMIZI ÇİZGİSİ: UKRAYNA’NIN NATO ÜYELİĞİ
Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilim, 2014 yılındaki Kırım’ın ilhakından bu yana sürüyor. Ukrayna, NATO ittifakına dahil olmak ve bölgedeki güvenliğini korumak istiyor. Her ne kadar NATO yetkilileri Ukrayna’nın üyeliğini ertelese de; Kiev yönetiminin bu konudaki girişimleri devam ediyor. Ukrayna’nın en büyük hedeflerinden biri de; NATO’ya dahil olarak Rusya’nın kendi topraklarına yönelik saldırılarının önünü almak. Ukrayna’nın NATO üyeliğinin gerçekleşmesi halinde, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik herhangi bir askeri saldırısı, ittifak kuralları gereği tüm müttefiklere yapılmış sayılacak.
Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelerin NATO’ya girmesini önleyemeyen Rusya, bölgede Ukrayna ve Gürcistan’ın ittifaka üye olma konusunu bir kırmızı çizgi olarak görüyor. Rusya, Ukrayna’nın üyeliğinin gerçekleşmesi halinde NATO’nun, Moskova topraklarına 15 dakika mesafede olacağını savunuyor.
AB ülkeleri, Rusya ile yaşadığı sorunlar karşısında Kiev yönetimine her türlü desteği veriyor. AB, Ukrayna’nın güvenliğini kendi güvenliği için çok kritik görüyor. Bu nedenle AB, özellikle son dönemde Donbass’ta yaşanan gelişmelerde, Rusya’nın askeri faaliyetlerine şiddetle karşı çıkıyor. Ukrayna meselesi, AB-Rusya ilişkilerinin normalleşmesinde en önemli engellerden biri olarak görülüyor. Donbas’ta Ukrayna ile Rusya arasında yaşanan gerilimin kısa sürede çözüme kavuşmasının zor olduğu düşünüldüğünde; AB-Rusya ilişkilerinin de kısa vadede normalleşmesi mümkün görünmüyor.
İKİ TARAF ARASINDA BELARUS GERİLİMİ TIRMANIYOR
Rusya ile AB arasında uzun yıllardır Belarus gerilimi yaşanıyor. Belarus, Doğu Avrupa’da Rusya’nın müttefiki olan tek ülke. Aleknsandr Lukaşenko yönetimi ile yakın ilişkiler kuran Rusya, Doğu Avrupa’daki nüfuzunu artırmak için Belarus’u AB’ye kaybetmek istemiyor. Rusya ile Belarus arasındaki siyasi, askeri, ekonomik ve ticari ilişkiler her geçen gün gelişmeye devam ediyor.
AB, Belarus’ta Aleknsandr Lukaşenko yönetimini meşru olarak görmüyor. Lukaşenko’nun bir diktatör olduğunu savunan AB, geçtiğimiz sene Belarus’ta yapılan seçimlerin sonuçlarını da kabul etmemişti. AB, Rusya’nın müttefiki Lukaşenko karşısında Belaruslu muhalif lider Svetlena Tikhanovskaya’yı destekliyor.
Lukaşenko yönetimi, AB tarafından Belarus’a yönelik yaptırımlara karşılık verebilmek için Rusya ile ekonomik ve askeri anlaşmalar imzalıyor. AB ise son dönemde yaşanan gelişmeler üzerine Belarus’a yönelik yaptırımları genişletmek istiyor.
BELARUS-POLONYA SINIRINDA GÖÇMEN KRİZİ
Son günlerde Belarus-Polonya sınırında yaşanan gelişmeler nedeniyle AB-Rusya arasındaki ilişkiler de gerildi. Belarus’taki on binlerce mülteci, Polonya sınırına yığılmış durumda. Polonya hükümeti, on binlerce mültecinin Lukaşenko yönetimi tarafından Polonya sınırına getirildiğini savunuyor. Ayrıca Varşova hükümeti, Lukaşenko yönetimini Polonya ve AB’de karışıklık çıkartmakla suçluyor. Bölgeye 30 bin kişilik güvenlik ekibi gönderen Polonya hükümeti, sınırlarını her türlü tehdide karşı koruyacağını belirtiyor.
Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, “Lukaşenko’nun uygulamaya koyduğu bu saldırının fikir babası Moskova’dadır ve fikir babası, Devlet Başkanı Vladimir Putin’dir” ifadeleriyle Rusya’ya yönelik tepkisini ortaya koydu.
AB’li yetkililer de yaşanan gelişmelerden dolayı Rusya’yı suçluyor. Rusya’nın Avrupa ülkelerinde karışıklık çıkartmak istediğini ve bu nedenle Lukaşenko’ya talimat verdiğini öne süren AB, sınırda yaşanan gelişmelere endişeyle yaklaşıyor.
Ayrıca AB, Belarus’a yönelik yeni yaptırımlar uygulanması gerektiğini savunuyor. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, “Lukaşenko, hesaplarının tutmayacağını anlamalıdır. Avrupa Birliği’ne şantaj yapılamaz. Hiç kimse Lukaşenko’nun insan onurunu hiçe sayan eylemlerine dahil olup bunun cezasız kalacağını düşünmemelidir” ifadeleriyle Belarus’a yönelik yeni yaptırımlar konusunda sinyal verdi.
Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko ise Polonya’yı insan haklarını ihlal etmekle suçladı ve Brüksel’in tüm suçlamalarını reddetti. Lukaşenko, “Kavga istemiyoruz. Ben deli değilim. Bu olayın nerelere gidebileceğini çok iyi anlıyorum ama diz çökmeyeceğiz” cümleleriyle tavrını ortaya koydu.
Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise sığınmacıların Avrupa’ya akın etmesine Batı’nın askeri maceralarının neden olduğunu savunurken, yaşanan gelişmelerden dolayı AB’yi suçladı.
Yaşanan tüm gelişmeler; Rusya-AB ilişkilerinde yaşanan Ukrayna ve Belarus sorunlarının önümüzdeki dönemde devam edeceğini gösteriyor. Ukrayna ve Belarus krizleri aşılamadan iki tarafın ilişkilerinde normalleşmeye gitmesi beklenmiyor. Doğu Avrupa’nın, AB ile Rusya arasında rekabetin kızıştığı bir bölge olma özelliğini uzun yıllar koruyacağını söylemek mümkün.