Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni sayfa açılıyor: Erdoğan-Biden görüşmesi olumlu sinyaller verdi

Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini destekleyeceğini açıklamasının ardından NATO zirvesi için Litvanya’nın başkenti Vilnius’da bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Joe Biden ile ikili görüşmelerde bulundu. Geçmişin bir kenara bırakılması gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni dönem hakkında ciddi mesajlar verdi.

Stratejik mekanizma kapsamında sıranın devlet başkanları düzeyinde istişarelere geldiği kanaatindeyim" ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün NATO marjında bu görüşmeyi bunun ilk adımı olarak görüyorum. Bundan önceki buluşmalarımız adeta ısınma turları gibiydi ama şimdi yeni bir süreci başlatıyoruz” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini kabul etmesi, Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir döneme girileceğinin yolunu açmış gözüküyor. ABD Başkanı Joe Biden’ın geçmişte yaptığı açıklamalar, Türkiye-ABD ilişkilerinin olumsuz yönde ilerlemesine neden olmuştu.

BİDEN’IN GÖREVE GELMESİ SONRASI GELİŞEN OLAYLAR

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eski ABD Başkanı Donald Trump ile olaylara zaman zaman farklı pencereden baksa da kritik konularda karar verici konumunda bulunmuş ve süreçleri iş birliği ile yürütmüştü.

ABD Başkanı Joe Biden göreve geldikten sonra ise Türkiye-ABD ilişkileri açısından daha katı bir süreç ortaya çıktı. Biden’ın yapmış olduğu açıklamalar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gösterdiği tavır, sürecin bu yönde ilerlemesinde önemli rol oynamıştı.

Biden’ın özellikle “Ermeni Soykırımı, Fetö’nün iadesi, PKK-YPG terör örgütleri, S-400 ve F16” konularında yapmış olduğu açıklamalar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra Türk halkının da büyük tepki göstermesine neden olmuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Biden arasındaki soğuk rüzgarların sebepleri başlıca bu konulardan oluşuyor.

Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002 yılından bu zamana kadar geçen sürede sadece Joe Biden döneminde Beyaz Saray’a davet edilmedi.

“ERMENİ SOYKIRIMI” TANIMLAMASI

ABD Başkanı Joe Biden’ın 24 Nisan 1915 tarihinde gerçekleşen olayları soykırım olarak tanımlaması, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte Türk halkının da büyük tepkisini çekmişti.

Biden’ın göreve gelmesinin ardından olayların gerçekleştiği tarihin yıl dönümünde Biden’ın imzasını taşıyan Beyaz Saray açıklamasında, Ermenice “Büyük Felaket” anlamını taşıyan “Meds Yeghern” tanımının kullanılması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın büyük tepkisini çekmiş ve Dışişleri Bakanlığı’ndan kınama içerikli bir açıklama yayınlanmıştı.

Biden, göreve geldikten sonra ilk kez 24 Nisan 2021 tarihinde olaylar ile ilgili yaptığı açıklamada soykırım ifadesini kullanmıştı.

Soykırım içeren mesajın paylaşılmasının ardından ise ABD Büyükelçisi acil olarak Bakanlığa çağrılmıştı.

Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, “ABD Başkanı'nın 24 Nisan'da yaptığı 1915 olaylarına dair açıklamayı kabul etmiyor ve en şiddetli şekilde telin ediyoruz” ifadeleri kullanılmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise soykırım iddialarına yanıt olarak Türkiye Ermenileri Patriği Sahak Maşalyan’a mesaj göndermiş ve olayın siyasallaşmaması gerektiğininin altını çizmiş, birlik ve beraberlik çağrısında bulunmuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkler ile Ermenilerin yüz yıllarca süren ve insanlığa örnek olan birlikte yaşama kültürünün unutulmasına izin veremeyiz. Bu tartışmaların üçüncü taraflarca siyasallaştırılarak ülkemize yönelik müdahale aracı haline getirilmesinin kimseye bir faydası olmamıştır” şeklinde konuşmuştu.

FETHULLAH GÜLEN’İN İADESİ KONUSUNDA ABD’NİN TAVRI

Türkiye ve ABD arasındaki ilişkilerin sorunsuz bir şekilde ilerlemesinin önündeki engellerden biri de FETÖ konusu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmelerinde Fethullah Gülen’in iade edilmesi talebini dile getirmişti. Ancak ilerleyen süreçte bu konu hakkında hiçbir ilerleme kaydedilemedi.

Türkiye, 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişiminin arkasında ABD’nin olduğunu iddia etmiş ancak Beyaz Saray’dan yapılan açıklamalarda bu iddialar keskin bir dille reddedilmişti.

Türkiye’nin ABD’yi suçlamasının nedenlerinin başında ise Gülen’in iade talebine karşılık bulamaması geliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz aylarda konu ile ilgili yaptığı açıklamalarda, Gülen’i Biden’ın sakladığını söylemiş ve iki lider arasındaki diyaloglar gerilme noktasına gelmişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu örgütle ilişkisi olanlara kim sahip çıkıyor? Almanya'da, Fransa'da, Hollanda'da, Danimarka'da, İngiltere'de, Amerika'da yaşıyorlar. Bu adamı Amerika saklıyor. Biden saklıyor. Kendilerine Pensilvanya'da devasa bir kaşane verdiler, orada bu adam yaşıyor. Bana terörün merkezi neresi diye sorarsanız; işte ben size şu anda bunu söylerim" ifadelerini kullanmıştı.

ABD Başkanı Joe Biden ise iade talebi hakkında yaptığı açıklamalarda, “Gülen’in iadesi konusunda kararı verecek olan ben değilim. Kararı verecek olan federal mahkemelerdir” şeklinde konuşmuştu.

Son günlerde iki lider arasında yaşanan olumlu diyalogların ardından ilerleyen süreçte bu konu tekrar gündeme ihtimali oldukça yüksek görünüyor.

ABD’NİN PKK-YPG TERÖR ÖRGÜTLERİNE MESAFESİ

Türkiye, uzun zamandır ABD’nin PKK-YPG terör örgütlerine olan desteğini sonlandırmasını istiyor. 

İkili ilişkilerin olumlu ilerlemesi için hayati bir yere sahip olan konuyu Cumhurbaşkanı Erdoğan da ABD Başkanı Joe Biden ile olan ikili görüşmelerde sıklıkla dile getiriyor.

Geçtiğimiz yıl konu ile ilgili yaptığı açıklamada, ABD askerlerinin PKK-YPG terör örgütü üyelerine askeri eğitim verdiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, teröre karşı birleşmeliyiz diyerek ABD’ye çağrıda bulunmuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Biden ile yaptığı görüşme sonrası şu ifadeleri kullanmıştı:

Amerika önceki başkanlar dönemi de dahil buradaki terör örgütlerine ciddi manada binlerce tır silah, mühimmat, araç gereç taşıdı. Bu hala devam ediyor. Hatta koalisyon güçleri de yine aynı şekilde bu desteklerini sürdürüyorlar. Yaptığımız görüşmelerde Sayın Biden’a da söyledik. Dedik ki “Bakın, bunca tırları buraya siz gönderiyorsunuz. Buradaki bütün terör örgütlerine bu destekleri siz veriyorsunuz.

ABD’nin özellikle Suriye’de YPG terör örgütüne yaptığı yardımları eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD askerlerinin bir an önce bölgeden çekilmesi gerektiğini söylemişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ABD, bölgedeki terör gruplarını destekleyen ülke konumundadır. Amerika terör örgütlerini beslediğine göre, biz de bu terör örgütleriyle mücadele ettiğimize göre, oradan çekildiği anda veya bu terör örgütlerini beslemediği takdirde bizim işimiz kolaylaşacaktır” ifadelerini kullanmıştı.

Önümüzdeki günlerde tekrardan bir araya gelmesi beklenen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Biden görüşmesinde bu konunun tekrardan gündeme gelmesi bekleniyor.

S-400 KRİZİ VE F-16 MESELESİ

Türkiye’nin Rusya ile son dönemde gelişen diplomatik ve ticari ilişkileri, Biden yönetimindeki Washington hükümetini endişelendirmişti.

Özellikle Türkiye’nin Rusya’dan S-400 tedarik etmesi, geçmiş dönemde Erdoğan-Biden görüşmelerine olumsuz şekilde yansıdı.

Türkiye’nin Rus yapımı S-400 hava savunma sistemlerini tedarik etmeye başlamasının ardından Beyaz Saray’dan bir açıklama gelmişti.

Açıklamada şu ifadelere yer verilmişti:

Biden savunma ortaklığını ve Türkiye'nin bir NATO müttefiki olarak önemini doğruladı; ancak Türkiye'nin Rus yapımı S-400 hava savunma sistemleri alımına ilişkin ABD'nin endişelerini not etti. Biden aynı zamanda, güçlü demokratik kurumların, insan haklarına saygının, barış ve refah için hukukun üstünlüğünün önemini vurguladı.”

O dönemde Erdoğan ve Biden görüşmesinde F-16 ve F-35 konularının da gündemde olduğu, ABD Başkanının bu konuda kesin konuşmadığı ve konu ile ilgili sürecin devam ettiği belirtilmişti.

İlerleyen süreçte ABD Temsilciler Meclisi üyelerinin Biden yönetimini Türkiye’ye F-16 savaş uçaklarını satmama konusunda uyardığı gündeme gelmişti.

NATO’ya üye olan iki devlet arasındaki ilişkiler, Türkiye'nin Rus hava savunma sistemi S-400'leri satın alması ile son yıllarda olumsuz bir havaya bürünmüştü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sonraki süreçte Rus hava savunma sistemleri hakkında yaptığı “S-400 konusu bizim için kapanmıştır” açıklaması ile iki devlet arasındaki ilişkiler olumlu bir yöne evrildi.

ABD Başkanı’nın bizzat konunun takipçisi olacağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Temenni ederim ki bu istikamette eğer netice devam ederse, noktalanırsa o zaman biz yeni alacağımız F-16'lar ve eldekilerin modernizasyonunu süratle bitirme fırsatını bulacağız” şeklinde konuşmuştu.

Son olarak NATO zirvesi için Litvanya’da bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmelerde bulunduğunu ve F-16 konusunda her zamankinden daha umutlu olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sayın Başkan'ın özellikle bizlere ifade ettiği konu, onlarda da kongrenin bağlayıcı olduğunu söylüyorlar. Kendisi elinden gelen her şeyi yapacağını bizlere söyledi, 'Takipçisi olacağım ve umutluyum' dedi. Ama aynen işte bizde de nasıl Parlamentodan geçmesi gerekiyorsa orada da Kongreden geçmesinin gerektiğini ve zaman zaman Demokratlardan bazen Cumhuriyetçilerden engel çıktığını ifade ettiler. Fakat gerek Sayın Başkan gerek Dışişleri Bakanı bu konuyla ilgili takipçisi olacağını bizlere söylediler. Temennimiz odur ki bu süreç içerisinde olumlu bir neticeyi alırız. Her zamankinden ben de daha umutluyum” ifadelerini kullandı.

İSVEÇ VE FİNLANDİYA’NIN NATO’YA ÜYELİK SÜRECİ

Türkiye, sürecin başında iki ülkenin de NATO’ya üye olma isteğine karşı çıkmıştı.

Ankara, iki İskandinav ülkesini PKK terör örgütünü ve 2016 yılında darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlanan Gülen yapılanmasını desteklemekle suçluyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle İsveç hakkında, “Sokaklarında teröristler olan bir ülke nasıl olur da NATO'ya katkıda bulunabilir” ifadelerini kullanmıştı.

Türkiye’nin bu ülkelerin NATO’ya üyeliği için koştuğu şart, terör örgütlerine olan siyasi, ekonomik ve özellikle silah desteğinin bir an önce durmasıydı.

ABD Başkanı Joe Biden ise iki İskandinav ülkesinin de ivedilikle NATO’ya üye olmasını ve Rusya’nın Ukrayna işgali sonrası bölgede güvenliğin sağlanmasının gerekliliğini ifade ediyordu.

İki lider de kendi penceresinden olaylara yaklaşıyor ve orta yolu bulmak için görüşmeler devam ediyordu.

İsveç Başbakanı Kristersson, Brüksel’deki NATO zirvesi öncesinde yaptığı açıklamada, Türkiye ve NATO yetkililerine terör konusunda birçok yasal değişiklik yapıldığını ve kesinlikle taviz verilmeyeceğini belirtti.

Kristersson, “Uygulamak konusunda anlaştığımız şeyleri gerçekten hayata geçirdik. Ve şimdi yeni terörle mücadele yasasıyla büyük ve önemli bir adımı daha atıyoruz” şeklinde konuşmuştu.

İsveç Başbakanı, sözlerinin devamında, “İsveç’te bu tür terör faaliyetlerini, faaliyetlere katılımı ya da finanse edilmesini ciddiye almadık çünkü bunlar İsveç’ten ziyade başka ülkeleri hedef alıyordu. Şimdi gerçekten ciddiye alıyoruz ve bu yasa yürürlüğe girdiğinde fark görülecek” diyerek, Türkiye’den ülkesi için NATO’ya üyeliğinin önünü açma çağrısında bulundu.

Geçtiğimiz salı günü Litvanya’nın başkenti Vilnius’da düzenlenen NATO zirvesine katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Finlandiya’dan sonra İsveç’in de NATO’ya üyeliğini gözden geçirdiklerini ve üyeliğe onay vereceklerini açıkladı.

Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin gündeminde olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Finlandiya’nın NATO’ya üyeliğine verdiği desteği örnek göstererek şu ifadeleri kullandı:

Finlandiya'nın üyeliği, NATO ilkelerine riayet eden, müttefiklik hukukunu içselleştiren ülkelere yönelik tavrımızı teyit etmiştir. Türkiye, ittifakın genişlemesine verdiği ilkeli desteği böylece bir kez daha ortaya koymuştur.

İsveç’in üyeliği hakkında da açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İsveç'in NATO'ya katılım protokollerini onaylayacak merci, milli iradenin temsilcisi TBMM'dir. Bizim gibi milletvekillerimiz de süreci yakından takip edecek. İsveç'ten, mutabakata varılan maddelerde somut ilerlemeler göreceğimize inanıyoruz” şeklinde konuştu.

Açıklamalar sonrasında ABD Başkanı Joe Biden ile ikili görüşmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişin geride bırakılacağını ve iki devlet arasında liderler düzeyinde yeni bir sayfa açılacağını belirtti.

New York Times gazetesi, Türkiye’nin İsveç'in NATO’ya üyeliği hakkında kararını değiştirmesinin ABD ile olan ilişkilerini düzeltmeye yönelik bir hamle olduğunu belirtti.

Türkiye, son dönemde denge politikası yürüttüğü Rusya ile olan ilişkilerini ağırdan almaya başlıyor ve geçtiğimiz yıllarda bir takım sorunlar yaşadığı ABD ile olan ilişkilerini tekrardan geliştirmeye yönelik adımlar atıyor.

Finlandiya ve İsveç’in özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası NATO’ya üye olmak istemesi ve Türkiye’nin bazı şartlar öne sürerek iki ülkenin üyeliğine de onay vermesi, Türkiye’nin yüzünü tekrar batıya döndüğünü ve ABD ile olan ilişkilerdeki soğuk havanın yerini ılımlı bir havanın alacağını gösteriyor.

Özellikle Rusya’nın Türkiye’de kalmaları şartını öne sürerek serbest bıraktığı Azov askeri birliğinden 5 komutanın Ukrayna’ya geçmesine izin verilmesi ile paramiliter Wagner grubunun başkaldırması sonrası Ankara’nın sessizliği, Türkiye’nin dış politikada yeni bir sayfa açmaya hazırlandığını ortaya koyuyor.