Güney Afrika'da toplumsal sorunların altında yetersiz elektrik arzı yatıyor

Kökenleri 1998’den öncesine dayanan ve 2007’nin sonlarında patlak veren enerji krizi, Güney Afrika’da çok katmanlı bir buhranın oluşmasına yol açtı. Elektrik kıtlığından ekonomik gerilemeye, siyasetten suç oranlarının artmasına çeşitli konularda sosyal yaşamı kırılganlaştıran bu krizin yakın gelecekte çözülmesi beklenmiyor.

1998’de Güney Afrika Mineral Kaynakları ve Enerji Bakanlığı, ülkenin enerji sektörünü bekleyen krizin anlatıldığı bir rapor yayınladı.

Raporda, ülkede kullanılan eletriğin yüzde 95’ini üreten devlet iştiraki Eskom’un enerji üretiminin, gerekli adımlar atılmadığı hâlde, 2007 yılında toplam talebin altında kalacağı bilgisine yer verilmişti.

Çeşitli sebeplerle yapılmayan yatırımlar, 2007’nin sonunda beklenen krizin gelmesine sebep oldu.

Eskom’un yetersiz elektrik üretim kapasitesinde başrolü altyapı yetersizliğinin yanında yolsuzluk, kötü yönetim, sabotaj gibi faktörler de oynuyor.

Birçoğu zaten eski olan elektrik üretim tesislerine aşırı yük bindirmemek için, ülkede belirli aralıklarla enerji arzının kesildiği “karartma pratiği" (load-shedding) uygulanıyor.

Bu karartma pratiğinin sonucu olarak Güney Afrika’daki insanlar, günlerinin 16 saate kadar çıkabilen bölümlerinde elektrik kullanımından mahrum kalıyorlar.

Bu kriz, yaygın karanlığın yanı sıra ülkede suç oranlarının artması ve ülke ekonomisinin gerilemesi gibi problemlere de yol açıyor.

KRİZİN KÖKENLERİ

Güney Afrika’da enerji krizinin devam etmesindeki temel nedenler; enerji sektöründeki yolsuzluklar, bakım sorunları, sabotajlar ve (görece daha az bir ölçüde) yaşlanan altyapı olarak öne çıkıyor.

Enerji arzı eksikliğinden kaynaklı sorunlar yaşayacağı daha 1990’lı yıllarda bilinen ülkede, Biznews’e göre, 21. yüzyılda büyük kapasiteye sahip sadece 2 adet enerji santrali inşa edildi.

Santrallerin inşa süreçlerinde ve santraller çalışmaya başladıktan sonra arızalar ve diğer zorluklar, karartma sorununun çözülememesine sebep olan teknik sebepleri oluşturuyor.

Teknik zorlukların yaşanmasının en önemli sebebi, Data Center Dynamics’e yazan Max Smolaks’ın belirttiği üzere, üretim ve dağıtım altyapısına yapılmayan yatırımlardı.

Yeni yatırımların eksikliği, ülkedeki enerji üretim tesislerinin yenilenmediği anlamını da taşıyordu. Bu da Güney Afrika’daki tesislerin bir çoğunun ömürlerini doldurduğuna işaret ediyor.

Ancak BizNews’in konu üzerine yürüttüğü bir araştırma, “enerji arzının az olmasındaki en büyük etken” olarak lanse edilen yaşlanmış tesislerin etkisinin anlatıldığı kadar yüksek olmadığını ortaya koyuyor.

Bu araştırmaya göre de yolsuzluk, kötü yönetim gibi faktörler, tesislerin yapısal özelliklerinin önüne geçiyor.

Eskom’un geçtiğimiz şubat ayında görevden ayrılan Yönetim Kurulu Başkanı André Marinus de Ruyter, görevden ayrıldıktan sonra yazdığı “Truth to Power” adlı kitabında, şirkette yaygın olarak barınan yolsuzluğu açıklıyor.

de Ruyter; çeşitli kartellerin ve hükûmet yetkililerinin Eskom’dan yararlanmasını, şirket ekipmanlarının kartellere yasa dışı yollardan hibe edilmesini, Eskom’a ürün alınırken düzenlenen usulsüzlükleri hem kitabında hem de eNCA’ya verdiği röportajda anlatıyor.

André de Ruyter, ayrıca, Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa’nın partisi ANC’den iki üst düzey politikacının Mpumalanga bölgesindeki iki kartelin başı olduğunu, ancak hükûmetin bu iddiaların üzerine düşmediğini de söyledi.

de Ruyter’e görevi bırakmadan kısa bir süre önce, kendi ofisinde, kahvesine atılan siyanür ve fare zehri ile suikast düzenlenmişti.

İş adamı, BBC’den Andrew Harding ile konuşmasında, kendisini öldürmeye çalışan bir sürü kişinin olduğunu ve güvenliği için bir süre Güney Afrika dışında dikkatlerden uzak yaşayacağını belirtmişti.

Harding, aynı yazısında, Güney Afrika’daki bazı madenlerden yasa dışı şekillerde kömür çıkartan kartellerin olduğuna da değiniyor.

Enerji üretiminin büyük bir kısmını kömür üzerinden gerçekleştiren Güney Afrika Cumhuriyeti’nde kömür işi büyük bir gelir kaynağı teşkil ediyor.

Harding’in bölgede röportaj yaptığı bir vatandaş, bu kartellerin siyasî bağlantıları olduğunu, hukuktan üstün olduklarını söylüyor.

Yazar; mikrofona konuşan kişinin öldürülme korkusu taşıdığını, dolayısıyla görüşmecinin ismini vermeden, evinden uzak bir lokasyonda konuşulabildiğini aktarıyor.

Sabotajlar da çoğu zaman yozlaşmış sistemle paralel ilerliyor. Santrallerin aksamlarına kasıtlı olarak zarar veriliyor ve tadilat, fahiş fiyat veren taşeronlar tarafından gerçekleştiriliyor.

Kasım 2022’de Camden Santrali’nde gerçekleşen bir olay bu bağlamda değerlendiriliyor.

Santraldeki bir çelik tıpa sökülmüş, bu durum santralin aşırı ısınmasına ve durmasına sebep olmuştu. Bu tıpayı taşeron bir çalışan olan Simon Shongwe’nin söktüğü öne sürülmüştü.

TOPLUMSAL YAŞAMI BALTALIYOR

Vatandaşların günlerinin bir kısmını karanlıkta geçirmesine neden olan karartma, günlük hayatını yaşayan sıradan insanların yanında işletmeleri de olumsuz etkiliyor.

Enerji olmayınca birçok sektör çalışamaz, dolayısıyla üretemez hale geliyor. Bu, ülkenin toplam ekonomik çıktısının (GSYİH) potansiyelinden daha az olmasına ve ülkede yaşayanların gelirlerinin düşmesine de sebep oluyor.

Güney Afrika Merkez Bankası, enerji krizinin ülkeye maliyetinin günlük 51 milyon ABD doları olduğunu açıklamıştı.

Elektrik yoksunluğu, kâr amaçlı işletmelerin yanında toplumsal hizmetlerin de işleyişini kısıtlıyor. Trafik lambaları, hastanelerdeki elektrikli cihazlar, güvenlik kameraları gibi sistemler; elektrik olmadan çalışamıyor.

Bu durum, kazaların ve suç oranlarının da artmasını beraberinde getiriyor. BusinessTech’in aktardığına göre, sigorta şirketi Dialdirect’in yaptığı bir araştırma sonucunda, karartma dönemlerinde trafik kazalarının ve hırsızlıkların arttığı gözlemlendi.

ÇÖZÜM NE?

Teknik bir açıdan bakıldığında, Güney Afrika’nın enerji üretim yapısının baştan aşağı yenilenmesi gerekiyor.

Bu yenileme için çoğu uzman, yolsuzluklar içinde boğulan devlet tekelinin bitmesi ve enerji üretiminin özelleştirilmesini öneriyor.

Bunun yanında fosil yakıtlar ile üretimden uzaklaşılması ve yeşil üretim tekniklerinin temel enerji üretim yolu olarak belirlenmesi konusunda bir uzlaşı da mevcut.

Ancak sadece üretim teknolojileri ve hizmet sağlayıcısı tercihlerinin değiştirilmesi, Güney Afrika’daki enerji krizini sonlandırmaya yetmiyor.

Eskom’un rekabete sıcak bakmaması, enerji sektörünün siyasetle bağlantısı, fonlama yetersizliği ve Eskom’un “borç batağında” olması, büyük bir dönüşümün ihtiyaç duyacağı teknik zorluk, yolsuzluktan faydalanan kişi ve kurumların dönüşümü engelleme olasılığı gibi sebepler; bir dönüşümün çok kolay olmadığını gösteriyor.

Pretorya, güncel olarak Türkiye'nin gönderdiği "Karpowership" gibi santral gemilerle elektrik arzındaki eksikliği gidermeye çalışıyor ancak bu tip çözümler geçici olduklarından sorunun köküne inmiyor ve sorun devam ediyor.

ANC içindeki politikacılar da dâhil olmak üzere birçok uzman, Güney Afrika'nın, içinde bulunduğu enerji krizinden dolayı bir “başarısız devlet” olmaya doğru ilerlediğini düşünüyor.