Hindistan'da artan İslamofobi dış politikayı nasıl etkileyecek?

Doğu’daki İslamofobinin merkezi haline gelen Hindistan, son yaşanan olayların ardından uluslararası kamuoyunda büyük tepki topladı. Ülkedeki İslamofobinin ve kutuplaşmanın sorumlusu olarak görülen Modi hükümeti, son yıllarda ilişkilerini geliştirdiği Körfez ülkelerinin de hedefinde yer aldı.

İslamofobi kavramı daha çok Batı ile anılsa da Doğu’da da yükselişte olduğunun en belirgin örneğini Hindistan’da yaşanan olaylarda görmek mümkün. İktidardaki muhafazakâr Hindu Bharatiya Janata Partisi’nin (BJP) icraatları ve Müslümanlara karşı yapılanlar, Modi hükümetinin güçlenmesiyle birlikte farklı bir boyuta taşındı.

BJP’nin 2014 yılında iktidara gelmesinden bu yana Müslümanlara yönelik nefret söylemi ve saldırılarda belirgin bir artış yaşandı. Başbakan Narendra Modi, Hindutva olarak adlandırılan Hindu milliyetçiliğinin güçlü bir savunucusu. Bu ideolojinin kökeninde de Müslümanlar tehdit olarak görülüyor.

Geçtiğimiz günlerde BJP Sözcüsü Nupur Sharma ve Yeni Delhi Medya Başkanı Naveen Kumar Jindal’ın Hz. Muhammed’e yönelik hakaret içeren ifadeler kullanması Müslümanlar tarafından büyük tepki topladı. Gelen tepkiler üzerine Sharma’nın görevine son verildi. Jindal ise partiden ihraç edildi.

BJP’nin gençlik lideri Harshit Srivastava ise olayın ardından sosyal medyada Müslümanlara karşı söylemlerde bulunduğu gerekçesiyle Kanpur şehrinde tutuklandı.

Pakistan ve Afganistan’dan sert tepkiler gelirken, bazı ülkelerde Hint mallarına karşı boykot çağrıları yapıldı. Katar ve Kuveyt, Hindistan büyükelçilerini çağırarak protesto notası verdi. Katar Dışişleri Bakanlığı ayrıca Hindistan hükümetinden özür beklediğini söyledi. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Umman, Endonezya, Irak, Maldivler, Ürdün, Libya, Bahreyn, İran ve Suudi Arabistan da Hindistan’da yaşananlara karşı tepkilerini sert bir şekilde dile getirdi.

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Bu yapılanlar, Hindistan’da İslam’a karşı nefretin ve aşağılamanın artmasının yanı sıra Müslümanlara yönelik sistematik ayrım ve baskının da bir sonucudur” ifadeleriyle tepki gösterdi. Hindistan Dışişleri Bakanlığı ise İTT’nin tepkisini “gereksiz” ve “dar görüşlü” olarak değerlendirdi.

MODİ HÜKÜMETİ İSLAMOFOBİYE GÖZ YUMUYOR

Uluslararası kamuoyunda gösterilen tepkilerin hedefindeki Modi hükümeti, ülkedeki nüfusun yüzde 14’ünü oluşturan Müslümanlara karşı saldırılara sessiz kalmakla suçlanıyor. Son yaşananlar da ülkedeki derin kutuplaşmanın bir sonucu.

Şiddet ve nefret söylemlerinin yanı sıra okullarda başörtüsünün yasaklanması, camilerin kapatılması ve Müslüman tüccarların boykot edilmesi gibi toplumsal baskı yaratan olaylar sık sık gündeme geldi.

Cammu Keşmir ve Ayodhya olaylarının ardından vatandaşlık konusunda yapılan düzenlemeler ülkede karışıklığa neden oldu. Ayrıca Hindistan polisinin Müslümanlara karşı orantısız güç kullanması ve aşırılıkçı kesimler tarafından Müslümanlara saldırılara göz yumulması da hükümet politikalarından biri olarak görülüyor.

Öte yandan, son yaşananlara ilişkin uluslararası tepkiler, Hindistan’daki toplumsal kutuplaşmaya ilişkin önemli bir çağrı olma özelliği de taşıyor. Modi hükümetinin bölücü siyasetinin uluslararası sonuçları olabileceğini görmesi açısından yaşananlar oldukça önemli. Hindistan’ın küresel nüfuzu ve ortaklıkları güçlendikçe, iç siyasetinde olanlar da daha fazla dikkat çekiyor.

İSLAMOFOBİ HİNDİSTAN’IN DIŞ POLİTİKASINI NASIL ETKİLİYOR?

Sharma ve Jindal’in hakaret içeren söylemlerinin ardından BJP yetkililerinden açıklamalar gelse de İslam dünyası tarafından bu açıklamalar yeterli görülmedi. Peygambere karşı aşağılayıcı sözler söylenmesi, “kırmızı çizgiyi aşmak” olarak değerlendirildi.

Hindistan'ın Körfez ülkeleriyle eski ve derin bir ilişkisi var. Kuveyt, Katar, Suudi Arabistan, Bahreyn, Umman ve BAE'yi içeren Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ile ticaret, 2020-21'de 87 milyar dolara ulaştı. Hindistan Başbakanı Narendra Modi, göreve gelmesinden bu yana bölgeyi düzenli olarak ziyaret ediyor. BAE ile serbest ticaret anlaşması bulunan Hindistan, daha geniş bir anlaşma için KİK ile görüşmelerde bulunuyor. Hindistan ve KİK ülkeleri arasındaki ticaret yaklaşık 87 milyar dolar.

Modi, 2018 yılında Abu Dabi’deki ilk Hindu tapınağının temel atma törenini gitmiş ve bu olay Hindistan ile bölge arasında gelişen ilişkilerin net bir örneği olarak değerlendirilmişti. BAE ayrıca birçok uluslararası platformda Hindistan’ı destekledi. Bu bağlamda, BAE’nin Hindistan’a tepki gösteren ülkeler arasında yer alması dikkat çekici. Bazı uzmanlar, Hindistan’da artan İslamofobi dalgasının BAE ve diğer ülkelerle gelişen diplomatik ilişkileri olumsuz etkileyebileceğini öngörüyor.

Bölge aynı zamanda Hindistan'ın enerji ithalatı için de en önemli kaynak. Irak, Hindistan'ın en büyük petrol ihracatçısı ve onu Suudi Arabistan izliyor. Hindistan'ın doğalgazının yüzde 40'ından fazlası Katar'dan geliyor.

Yaklaşık 8,5 milyon Hintli, bu altı Körfez ülkesinde çalışıyor ve buradan kazandıklarını Hindistan’daki ailelerine gönderiyor. Çoğu BJP tarafından yönetilen Uttar Pradesh gibi Hindistan'ın en fakir eyaletlerinden bazılarında, 40 milyon aileye her yıl Körfez ülkelerinde çalışan yakınlarından yaklaşık 35 milyar dolar geliyor.

Öte yandan, Körfez ülkelerinde yalnızca hükümet kanadında değil halkta da Hindistan’a karşı büyük bir öfke var. Hindular bu ülkelerde genel itibariyle İslam karşıtı olarak görülüyor. Müslümanlara ve İslam’a yönelik saldırıların devam etmesi halinde, Körfez'deki işverenlerin Hintlileri işe almaktan kaçınması söz konusu olabilir.

Wilson Center düşünce kuruluşunda Asya Programı Müdür Yardımcısı olan Michael Kugelman, “Hintli yetkililer, hükümetin ortakları da dahil olmak üzere yabancı sermayeler Hindistan'ın iç meselelerini eleştirdiğinde genellikle savunmacı bir tavırla tepki verirler. Ancak bu son durumda, Hintli diplomatların gerilimi azaltmak için özür dilemesini ve yatıştırmasını bekliyoruz” yorumunda bulundu.

NDTV’de yer alan habere göre, BJP yetkilileri, herhangi bir dini sembol veya şahsiyeti eleştirmemeleri konusunda uyarıldı. Televizyon programlarına yalnızca parti tarafından belirlenen isimlerin katılması kararlaştırılırken, parti sözcülerinin ise programlara katılmadan önce hazırlık yapmaları ve sınırları aşmamaları talimatı verildi.

Geçen ay yasaklanan tahıl ihracatı yasağının kaldırılmasına yönelik haberler de bu çerçevede değerlendirildi. Çarşamba günü yapılan açıklamaya göre, limanlarda biriken kargıların boşaltılması için 1,2 milyon ton buğdayın sevkiyatına izin verilmesi gündemde.