Hizbullah-İsrail geriliminde İran’ın rolü ne?

Uzun yıllardır birbirlerine düşman olan Hizbullah ile İsrail arasında son günlerde yeniden gerilim tırmandı. İki taraf da karşılıklı olarak füze saldırısı düzenlerken, birbirlerini tehdit etmeye devam ediyor. Peki, 2006 yılında olduğu gibi iki taraf arasında askeri savaş çıkar mı? İran ve ABD’nin bu gerilimin arkasında nasıl bir rolü var?

1982 yılında Güney Lübnan’da kurulan Hizbullah, kurulduğu tarihten itibaren İsrail’i bölgeden çıkartmayı ve yıkmayı amaçladı. Şii inancına mensup askerlerden oluşan siyasi ve askeri bir parti olan Hizbullah, İsrail’in bölgeden çıkartılmasında etkin bir rol oynadı. İsrail, ABD, İtalya ve Fransa gibi ülkeler tarafından Lübnan’ın işgal altında oluşu, Hizbullah’ın kurulmasına neden oldu.

1979 yılında İslam Devrimi’nin olması ve Ayetullah Humeyni’nin devletin başına geçmesi ile birlikte İran’ın Orta Doğu’daki politikaları yeniden şekillendi. ABD ve İsrail karşıtı bir politika izleyen İran, İsrail’i bir devlet olarak tanımadığını duyurdu. İran’daki bu devrim ve yeni dönem, Orta Doğu’daki birçok ülkenin kaderini yeniden şekillendirdi.

Lübnan’ı İsrail işgalinden kurtarmak ve İsrail devletini yıkmak amacıyla kurulan Hizbullah, kurulduğu günden bu yana en çok İran tarafından desteklendi. İran ile İsrail arasında yaşanan gerginliklerde ve sorunlarda en önemli nedenlerden biri de Hizbullah’a yapılan yardımlar oldu. Hizbullah’ın Şii inancına mensup askerlerden meydana gelmesi ve İsrail karşıtı faaliyetlerde bulunması, Ayetullah Humeyni yönetimindeki İran’ın desteğini almasında en önemli etken oldu.

İran-Hizbullah ilişkileri son yıllarda Orta Doğu’daki birçok meselede önemli bir faktör olarak ön plana çıktı. ABD ve İsrail tarafından İran bölgenin en tehlikeli ülkesi olarak görülürken, Hizbullah ise terör örgütü olarak tanındı. İran-Hizbullah yakınlığı özellikle Suriye, Irak ve Lübnan gibi ülkelerde bölgenin kaderini doğrudan etkiledi.

2011 yılında başlayan Suriye iç savaşında, İran ile Hizbullah’ın verdiği destek sayesinde Beşar Esad koltuğunu kaybetmedi. Rusya’nın da Esad’ın yanında yer alması ve askeri olarak savaşa dahil olması bölgedeki dengeleri tamamen değiştirirken; özellikle İsrail sınırına yakın bölgelerde Hizbullah ve İran destekli grupların varlığı Esad’a büyük avantaj sağladı.

2006 yılında yaşanan Hizbullah-İsrail savaşında Hizbullah’a en çok destek veren ülkeler arasında İran ve Suriye yer aldı. 33 gün süren savaş sonrasında her iki taraf da büyük kayıplar verirken, aynı zamanda zafer ilan etti. 2006 yılındaki savaşta Hizbullah’ın elindeki füze gücü İsrail ve ABD tarafından daha yakından görüldü. 150’den fazla askerini bu savaşta kaybeden İsrail, Hizbullah karşısında savunma sistemlerini güçlendirmeye ağırlık verdi. Bu savaşın ardından Hizbullah, füze sayısını daha da artırarak İsrail’e yönelik tehditlerini sürdürdü.

İRAN İÇİN HİZBULLAH’IN ÖNEMİ

1979 devriminin ardından tüm politikalarını değiştiren İran, Şii inancına mensup insanların yoğun olarak yaşadığı Irak, Lübnan ve Suriye gibi ülkelerdeki etkinliğini artırdı. ABD’yiBüyük şeytan” olarak nitelendiren İran, İsrail’i ise bir terör devleti olarak gördüğünü duyurdu. İran’ın Orta Doğu’daki tüm politikaları ABD ve İsrail karşıtlığı üzerine şekillendi. Irak, Suriye, Lübnan, Bahreyn, Afganistan gibi ülkelerde Şii gruplara yoğun destek veren İran; ABD ve İsrail ile vekalet savaşlarının içerisine girdi.

Irak’ta Haşdi Şabi güçlerine yoğun destek veren İran, özellikle IŞİD’in ülkeden çıkartılmasının ardından ülkedeki varlığını artırdı. Irak’ta hem siyasi hem de askeri olarak önemli bir nüfuza sahip olan İran, ABD-IKYB iş birliği karşısında etkisini artırmaya çalışıyor.Son yıllarda İran tarafından IKYB bölgelerine düzenlenen askeri saldırılar, ABD tarafından tepki ile karşılanıyor.

İç savaşın başladığı 2011 yılından bu yana etkin bir şekilde Suriye’de bulunan İran, Rusya ile birlikte Beşar Esad’a destek vererek koltuğunda kalmasını sağlayan en önemli ülkeler arasında yer alıyor. Başkent Şam ve Suriye’nin İsrail sınırında etkili olan İran, burada İsrail’e karşı ciddi bir tehdit oluşturuyor. Deraa ve Kuneytra gibi İsrail’e sınır bölgelerde, İran destekli gruplar ve Hizbullah’ın etkin bir gücü bulunuyor.

İran için Irak-Suriye-Lübnan koridorunun hayati bir önemi bulunuyor. İran’ın Lübnan’da Hizbullah’a ulaşması ve İsrail’e ciddi bir tehdit oluşturması için Irak ve Suriye gibi ülkeler çok kritik bir konumda bulunuyor. İran; Irak’ta Haşdi Şabi ve Suriye’de Beşar Esad’a verdiği destekle, Hizbullah ve Hamas gibi gruplara ulaşımın yolunu açıyor. Hizbullah’ın elinde bulunan yüz binlerce füze ve Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın İran Dini Lideri Ali Hamaney’e olan yakınlığı; İsrail karşısında İran’ın en önemli kozlarından biri durumunda.

İran her geçen gün Hizbullah’a olan desteğini artırıyor. İsrail ise bu durumu kendi güvenliği açısından en büyük tehdit ve risk olarak görüyor. ABD, Almanya ve Fransa gibi ülkelerin geçtiğimiz yıllarda Hizbullah’ı terör örgütü listesine eklemesi gerginliği artırsa da; bölgede herhangi bir değişikliğe neden olmadı. İran-Hizbullah bağlantısının sorunsuz bir şekilde sağlanabilmesi ise Suriye’de Esad’ın koltuğunda kalması ve Irak’ta Haşdi Şabi’nin etkisini kaybetmemesine bağlı.

HİZBULLAH-İSRAİL GERGİNLİĞİ YENİDEN TIRMANDI

Geçtiğimiz günlerde İsrail-Hizbullah arasındaki gerilim yeniden tırmanışa geçti. İki taraf da birbirlerine yönelik füze saldırılarında bulunurken, karşılıklı tehdit açıklamaları da beraberinde geldi. İsrail ve İran’da yeni hükümetlerin göreve geldiği bir dönemde bu saldırıların yaşanması, önümüzdeki dönem hakkında birtakım soru işaretlerini beraberinde getirdi.

Geçtiğimiz günlerde saldırılar hakkında açıklamalarda bulunan Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Nasrallah, “Lübnan’ın içinde bulunduğu durum ne olursa olsun bizim ilk önceliğimiz ülkemizi ve halkımızı korumaktır. Bombalarsanız biz de bombalarız ve Hizbullah’ın iç krizlerle meşgul olduğunu düşünmeyin” ifadelerini kullandı. Ayrıca Nasrallah’ın, “Temmuz 2006 Savaşı düşman İsrail’le caydırıcı bir denge oluşturdu” ifadeleri dikkat çekti.

2006 SAVAŞI TEKRARLANIR MI?

Lübnan’ın içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi kriz göz önünde bulundurulduğunda; İsrail ile Hizbullah’ın yeniden bir savaşa girme olasılığı oldukça düşük görünüyor. 2006 yılındaki savaşta ağır kayıplar veren ve Hizbullah’ın elindeki füze gücünü bilen İsrail’in de doğrudan bir askeri savaşa girmesi beklenmiyor. Ancak iki tarafın da karşılıklı füze saldırılarına devam etmesi; ilerleyen dönemde sıcak çatışma ihtimalinin güçlenmesine neden olabilir.

İran’da Reisi hükümetinin göreve başladığı ve İsrail’de Bennett hükümetinin Netanyahu politikalarını devam ettirdiği bir dönemde, ilerleyen dönemlerde İran-İsrail gerginliği tırmanabilir. Geçtiğimiz günlerde İsrailli bir gemiye düzenlenen saldırı sonrası iki taraf arasında gerginlik oldukça artmıştı. Saldırıdan İran’ı sorumlu tutan İsrail Başbakanı Naftali Bennett, “Bütün Orta Doğu’yu ateşe verirken Tahran’da sakince oturamazlar. Bu iş bitti” açıklamasında bulunmuştu. İran Devrim Muhafızları Ordusu Hava Kuvvetleri Komutanı Emir Ali Hacızade ise “Düşmanın her türlü saldırına İran’ın cevabı sert ve ezici olacaktır” şeklinde yanıt verdi.

İran-İsrail arasında yaşanan bu gelişmeler, Hizbullah-İsrail gerginliğinin ileride daha da tırmanmasına yol açabilir. Ancak bu gerginliğin sıcak çatışmaya dönüşme ihtimali oldukça düşük görülüyor.