İngiltere Doğu Avrupa’da liderliği ele geçirebilir mi?

İç politikada zor günler geçiren Boris Johnson hükümeti, dış politikada adımlarını hızlandırıyor. İngiltere, Rusya’ya yönelik söylemlerini her geçen gün daha da sertleştiriyor. Doğu Avrupa’da İngiltere, Polonya ve ABD arasında artan iş birliği dikkat çekiyor. Peki, İngiltere, Doğu Avrupa’da hangi adımları atıyor? Boris Johnson’ın Rusya karşısındaki söylemleri neden sertleşti?

İngiltere’de ocak ayından bu yana ilk gündem maddesi Başbakan Boris Johnson hakkında ortaya atılan iddialar. Johnson’ın, koronavirüs (Covid-19) kısıtlamalarının olduğu dönemde Başbakanlık çalışanları ile bir araya geldiği ve doğum günü partileri düzenlediği ortaya çıktı. Başbakanlık Ofisi tarafından yapılan açıklamalarda da Johnson’ın doğum günü partilerine katılım gösterdiği kabul edildi.

İngiltere’de muhalefet partileri ve İngiliz medyası, Başbakan Boris Johnson üzerindeki baskıyı her geçen gün artırdı. Johnson’ın liderliğindeki Muhafazakar Parti’de yaşanan istifalar ise krizin daha da büyümesini beraberinde getirdi.

Johnson, kendisine yönelik eleştiri ve itirazların yoğun olduğu bir dönemde, Muhafazakar Partisi içinde kritik atamalarda bulundu. Mark Spencer, Johnson tarafından Avam Kamarası Lideri olarak atanırken, Jacob Rees-Moog da Brexit Fırsatları ve Hükümet Verimliliği Bakanlığına getirildi.

Daha sonrasında ise İngiltere’deki milletvekilleri, Avam Kamarası’ndan bir komitenin Johnson hakkında soruşturma başlatmasına karar verdi. Johnson, parlamentoyu yanılttığı yönündeki iddiaları reddediyor. Her ne kadar son dönemde hakkındaki istifa çağrıları artsa da; Johnson, görevi bırakmayı düşünmediğini belirtiyor.

JOHNSON DIŞ POLİTİKAYA YÖNELDİ

İç politikada zorlu günlerden geçen Johnson, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırılarının başlamasının ardından dış politikaya yöneldi. Ukrayna krizini bir fırsata çevirmek isteyen Johnson, Rusya karşısında attığı sert adımlar ile dikkat çekti. Almanya ve Fransa’nın Rusya karşısındaki ılımlı tutumunun aksine Londra hükümeti, Moskova’ya en sert tepki veren ülkelerden biri oldu.

Johnson, İngiltere’nin Ukrayna’ya tedarik etmeye karar verdiği ölümcül savunma silahlarını iki katına çıkartarak Moskova hükümetinden tepki çekti. Bu süreç içerisinde ABD ve Polonya ile iş birliğini güçlendiren Londra, Doğu Avrupa’daki nüfuz alanını genişletmeyi başardı.

Brexit sürecinin ardından Almanya ve Fransa ile ilişkilerinde sorun yaşayan İngiltere, Ukrayna krizinin ardından Doğu Avrupa’da Polonya ile askeri, ekonomik ve siyasi ilişkilerini güçlendirme yoluna gitti.

Ukrayna’ya en çok yardım gönderen ülkelerden biri olan İngiltere, ‘Startek’ adı verillen karadan havaya omuzdan fırlatılan füzelerin yanı sıra ’N-lAU’ ve Javelin de dahil olmak üzere 4 bin tanksavar füzesi tedarik etti. Geçtiğimiz aylarda Ukrayna’ya 25 milyon pound yardımda bulunduğunu açıklayan Johnson yönetimi, Kiev’e 10 binden fazla füze gönderdi.

Johnson’ın, “Ukraynalıların ispatladığı olağanüstü cesur direnişe rağmen, elimiz kolumuz bağlı oturup Rusların Ukrayna şehirlerini küle çevirmesine izin veremeyiz ve vermeyeceğiz. Birleşik Krallık, Ukrayna’ya verilen askeri ve ekonomik desteği artırmak ve bu savaşın gidişatı değişirken savunmasını güçlendirmek için müttefikleriyle birlikte çalışacak” ifadeleri dikkat çekti.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenki’nin, “Johnson, Rus işgalinin en ilkeli muhaliflerinden biri, Rusya’ya yaptırımlar getirme ve Ukrayna’ya savunma desteği sağlama konusunda lider” sözleri ise İngiltere’nin Rusya-Ukrayna savaşındaki rolünü gözler önüne serdi.

İNGİLTERE BAŞBAKANI'NDAN RUSYA’YA ÇOK SERT SÖZLER

Dış politikada attığı adımlarla ülkesindeki gündemi değiştirmeyi başaran Başbakan Johnson, Rusya karşısındaki söylemlerini daha da sertleştiriyor. Geçtiğimiz hafta düzenlenen G7 Zirvesi’nden önce açıklamalarda bulunan Johnson; İngiltere, ABD, Kanada ve Japonya’nın Rusya’dan altın ithalatını yasaklayacağını söyledi.

Johnson, “Putin, azalan kaynaklarını bu anlamsız ve barbarca savaş için heba ediyor. Hem Ukrayna hem de Rusya halkı pahasına egosunu finanse ediyor. Putin rejimini fonlarından mahrum bırakmamız gerekiyor. İngiltere ve müttefiklerimiz de tam olarak bunu yapıyor” ifadelerini kullandı.

İngiltere Başbakanlık Ofisi ise Ukrayna’ya 1 milyar sterlin ek askeri yardım sağlayacağını açıkladı. Söz konusu açıklamada, İngiltere’nin Ukrayna’ya sağlayacağı 1 milyar sterlin askeri yardımın hava savunma sistemleri, mürettebatsız hava araçları, yeni elektronik savaş ekipmanı ve askerler için ekipman desteğiyle Ukrayna’nın savunma yeteneğini artıracağı belirtildi. Londra’nin savaşın başladığı günden bu yana Kiev’e yaptığı toplam askeri yardım 2,3 milyar sterlini buldu.

Açıklamalarda görüşlerine yer verilen İngiltere Başbakanı Boris Johnson, “İngiltere’nin silahları teçhizatı ve eğitimi Ukrayna’nın bu saldırıya karşı savunmasını dönüştürüyor. Putin’in Ukrayna’da başarısız olmasını sağlamak için Ukrayna halkının arkasında durmaya devam edeceğiz” dedi. Johnson ayrıca, “Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in acımasızlığının, Ukraynalıların canını almaya ve Avrupa genelinde barış ve güvenliği tehdit etmeye devam ettiğini” söyledi.

Johnson en son Alman ZDF kanalına Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Kadının daha fazla güç sahibi konumlara gelmesi gerektiğini belirten Johnson, “Eğer Putin kadın olsaydı ki elbette değil, ama öyle olsaydı, gerçekten bu delice, maço savaşa kalkışmazdı” ifadelerini kullandı.

İngiltere Başbakanı ayrıca, “Eğer saldırgan erkeklik için mükemmel bir örnek isterseniz, Ukrayna’da onun yaptığına bakın” dedi.

Yaşanan son gelişmeler, İngiltere Başbakanı’nın iç politikada yaşadığı baskıyı üzerinden atabilmek için dış politikaya sarıldığını ve Rusya karşısındaki söylemlerini daha da sertleştirdiğini gösteriyor. Brexit sonrası Avrupa’da liderlik rolünü kapmaya çalışan Johnson yönetimi, Ukrayna krizini kendisi için bir fırsata dönüştürmek istiyor.

ABD ve Polonya ile yeni bir ittifak kurma arayışı içerisinde olan Londra, Almanya ve Fransa’nın Doğu Avrupa’daki etkisini kırmaya çalışıyor. Önümüzdeki dönemde Johnson liderliğindeki İngiltere’nin, Doğu Avrupa’daki nüfuzunu daha da genişletmesi ve NATO içindeki pozisyonunu güçlendirmesi bekleniyor. Ancak atılan tüm adımlara rağmen Johnson’a yönelik eleştirilerin dozu düşmüyor. Başbakan Boris Johnson’ı, seçimlere dek zorlu bir süreç bekliyor.