İngiltere Yüksek Mahkemesi'nin kararı mülteci tartışmalarını yeniden alevlendirdi!
İngiltere Yüksek Mahkemesi, geçtiğimiz pazartesi günü yaptığı açıklamada mültecilerin Ruanda’ya gönderilmesinin yasal olduğunu duyurdu. İngiltere’nin 2022 yılının haziran ayında uygulamaya koyacağını açıkladığı plana bu şekilde bir yasal arka plan bulmuş olması, bu planın muhaliflerinin tepki göstermesine yol açtı.
İngiltere hükûmeti, geçtiğimiz haziran ayında ülkeye yasadışı yollardan giren mültecilerin Ruanda’ya gönderilmesine ilişkin bir plan açıklamıştı.
Nisan ayında Kigali-Londra arasında imzalanan bir antlaşma çerçevesinde mültecilerin başvurularının alınması için Ruanda’ya gönderilmesi kararlaştırılmıştı. Mültecilik statüsü kazanan başvuranlar ise İngiltere’ye gelmek yerine Ruanda’da kalacaktı.
Planlarda yer aldığına göre, Londra hükûmeti Kigali hükûmetine bu antlaşma çerçevesinde beş yıl için 120 milyon sterlinlik bir ödeme yapacak.
İçişleri Bakanlığı’nın “insan kaçakçılığını önlemek” amacıyla uyguladığını öne sürdüğü bu politika, insan hakları örgütleri ve aktivistler başta olmak üzere birçok farklı kesimden tepki çekmişti.
Tepkilerin odağında, uygulamanın Birleşmiş Milletler’in 1951 tarihli Mültecilerin Hukukî Durumuna Dair Sözleşmesi çerçevesinde hukuka uygunluğu, uygulamanın etik olmayışı, Ruanda hükûmetinin insan haklarını görmezden gelmesi gibi sebepler yatıyor.
“HUKUKA UYGUNDUR”
İngiltere Yüksek Mahkemesi’nin konuya ilişkin vardığı yargı kararında ise bu uygulamanın hukuka aykırı olmadığına hükmedildi.
Mahkeme kararına göre, hükûmetin bu tarz konularda karar alma yetkisi bulunuyor. Uygulamanın 1951 Sözleşmesine, yerel hukuka veya herhangi bir uluslararası hukuk normuna aykırı olmayışı da vurgulandı.
Bu kararla birlikte İçişleri Bakanlığı, açılan davayı kazanmış oldu.
Uygulamaya muhalif olan kişilerden karara yönelik tepkiler yükselirken, mahkemenin yargıcı Lord Lewis’in İçişleri Bakanı Suella Braverman’ı eleştirdiği kaydedildi.
Lewis’in, “Başvuru sahiplerini kişisel özel koşullarına göre değerlendirmesi gerektiği” eleştirisinde bulunduğu aktarıldı. Bazı başvuranların durumları sebepleriyle Ruanda’ya gönderilemeyecek olmalarının uygulamada sorunlara yol açabileceği belirtildi.
Braverman’ın yaptığı açıklamada ise hükûmetin hedefinin bu politikayı ilerletmek olduğuna dikkat çekildi.
İçişleri Bakanı, açıklamasında “Odağım, bu politikayla mümkün olduğunca çabuk bir şekilde yol kat etmektir” sözlerine yer verdi.
Ruanda ile yapılan bu anlaşmanın eski Başbakanlar Boris Johnson ve Liz Truss ile şimdiki Başbakan Rishi Sunak tarafından desteklendiği biliniyor.
İNGİLTERE’DE IRKÇILIK SORUNU
İngiltere’de tarihin derinlerinden gelen ırkçılık/ayrımcılık sorunu, göçmenler, sığınmacılar ve mültecileri de etkiliyor.
Oxford Üniversitesi Göçmen Gözlemevi’nden Mariña Fernández-Reino’nun 2020’de yaptığı bir araştırmaya göre, göçmenler ve İngiltere’deki etnik azınlıklar birkaç sebepten ötürü ayrımcılığa maruz kalabiliyorlar.
Bu sebepler dış görünüş ve konuşma aksanı gibi dışarıdan anlaşılabilecek unsurlar olabildiği gibi ayrımcılık, din, menşe ülke, dil gibi dışarıdan anlaşılması görece daha güç olan unsurlardan da kaynaklanabiliyor.
AB dışından gelen göçmenlerin AB yerlisi göçmenlere göre iki kata kadar daha fazla ayrımcılığa maruz kalabildiğini ortaya koyan Reino, azınlıkların iş bulma süreçlerinde menşe milliyetleri fark etmeksizin ayrımcılıkla karşılaştığına da dikkat çekiyor.
İngiltere’de zenofobi üzerine Migrateful adlı organizasyonda yapılan bir araştırmada da yabancı nefretinin etkilerine dikkat çekiliyor.
Hükûmet politikalarının yabancıların İngiltere’ye yerleşmesini zorlaştırıcı nitelikler taşıdığını belirten Organizasyon, mültecilerin ve renkli tene sahip kişilerin ev-iş bulma konularında ayrımcılığa uğradığını belirtiyor.
Bunun yanında, günlük hayatta kullanılan dilde mültecileri kriminalize eden ifadelere yer verildiği, yaklaşık her beş mülteciden birinin ve Britanya’da doğan yaklaşık her üç mülteci çocuğundan birinin güvensiz hissettiği belirtiliyor.
KERVANA DANİMARKA DA KATILDI
İngiltere’nin bu planına benzer bir planı Danimarka da uygulamaya alıyor. Euronews, hedef ülkenin yine Ruanda olduğu bu planda imzaların geçtiğimiz yıl atıldığını kaydediyor.
Kopenhag yönetimi, mültecilerin Ruanda’ya gönderilmesini “daha adil bir göç sistemi” oluşturmak için bir adım olarak tanımlıyor.
Danimarka planının İngiltere planı ile benzeşeceği, düzensiz göçmenler için uygulanacağı ve mültecilik başvurularının Ruanda’da alınacağı bilgileri aktarıldı.
Kopenhag hükûmetinin AB’nin adalet ve içişleri ile ilgili bir dizi yasasına çekince koymuş olması, göç ile ilgili konularda Danimarka’nın Brüksel tarafından bağlanamaycağı anlamını taşıyor. Dolayısıyla, iktidarlar bu konuda daha rahat hareket edebiliyorlar.
Yine İngiliz planındaki gibi, Danimarkalı yetkililer de bu antlaşmanın insan kaçakçılığına bir darbe olacağını ileri sürüyor.
Bu plana da AB, Afrika Birliği gibi çeşitli uluslarüstü kuruluşlardan, mültecilerden ve göçmenlerden ve kâr amacı gütmeyen kuruluşlardan tepkiler geldi.