Irak seçimlerinde İran’ın hesapları tutmadı
10 Ekim’de genel seçimler yapılan Irak’ta, hükümetin kurulması konusu belirsizliğini koruyor. Mukteda Sadr’ın zaferinin ardından İran’ın bölgede yeni bir strateji izlemesi bekleniyor. Peki, Irak’ta son durum ne? Tahran’ın Irak stratejisi nasıl şekillenecek?
Irak’taki seçimlerde, uzun zamandır Tahran tarafından desteklenen Haşdi Şabi (Halk Seferberlik Güçleri) grubu hezimet yaşadı. Bu nedenle Irak’taki seçimlerde kaybedenlerin başında İran geldi.
Irak’taki seçimlerin galibi Muktedar es-Sadr; Haşi Şabi’nin feshedilmesini istemesi ve Irak ulusal kimliğini ön plana çıkartmasıyla biliniyor. Aynı zamanda ülkeyi dış tehlikelerden ve nüfuz savaşlarının alanından çıkarmayı amaçlayan Şii lider, İran’a karşı tutum sergilemesi ile dikkat çekiyor. Sadr’a bağlı Reforma Yürüyenler İttifakı (Sairun), 329 kişilik parlamentoda milletvekili sayısını 54’ten 73’e çıkartarak seçimin kazananı oldu. Bu durum, İran’ın Irak’ta önemli derecede nüfuzunu kaybettiğini gözler önüne serdi.
İran’ın desteklediği Hadi el-Amiri liderliğindeki Fetih Koalisyonu’nun milletvekili sayısı bu seçimde sonrası 48’den 17’ye kadar düştü. İran yanlısı olmakla sürekli eleştirilerin hedefi olan eski Başbakan Nuri Maliki’nin Kanun Devleti ise milletvekili sayısını 25’ten 34’e çıkarttı.
Fetih Koalisyonu’nun bu seçimde hezimet yaşamasında, Katain Hizbullah’ın Hukuk Hareketi listesiyle Fetih’ten ayrışmasının da önemli bir rolünün olduğu belirtiliyor. Diğer yandan eski Başbakan Haydar el-İbadi de bu seçimin kaybedenleri arasında bulunuyor. Batı yanlısı olmakla eleştirilen İbadi’nin Nasır İttifakı, Ammar el Hekim’in Ulusal Hikmet Hareketi ile birlikte yalnızca 6 milletvekili çıkarttı.
İRAN’IN BÖLGEDEKİ HESAPLARI DEĞİŞTİ
İran, IŞİD’e karşı verilen mücadele ile birlikte Irak’taki nüfuzunu ve etkisini her geçen gün artırmıştı. Ancak 2019’da yaşanan gösterilerin ardından ülkede hem Sünni hem de Şii kesimler arasında İran karşıtlığı güçlenmeye başladı. İran, bu durumun önüne geçmek ve ülkedeki etkinliğini korumak için Haşdi Şabi’yi ön plana çıkartıyor.
Haşdi Şabi, 10 Ekim’de gerçekleştirilen seçimlerin ardından sonuçları reddettiğini ve kabullenmediğini duyurdu. Ülkede gerilimin yüksek olduğu bir dönemde, geçtiğimiz haftalarda Asaib Ehl’ul Hak liderlerinden Abdullatif el-Huveyldi bir çatışma sonrası öldürüldü. Göstericilere mermi kullananların Sadr güçlerine bağlı polisler olduğu iddiası üzerine ülkedeki Şiiler arasında kriz daha da büyüdü.
7 Kasım’da ise Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’ye insansız hava araçlarıyla suikast girişiminde bulunuldu. Saldırının arkasında ise Asaib Ehl’ul Hak ve Ketaib Hizbulah’ı gösterildi. Bu durum, söz konusu suikast girişiminin İran tarafından gerçekleştirildiği yönünde iddiaları ve suçlamaları da beraberinde getirdi.
Kazımi’ye yönelik suikast girişiminin ardından Irak’a giden Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani; Kazımi, Cumhurbaşkanı Berham Salih ve Şii liderlerle bir araya geldikten sonra Erbil’e giderek Kürt liderlerle görüştü. Iraklı kaynaklar, Kaani’nin, suikast girişimin arkasında İran’ın olmadığı yönünde Kazımi’yi ikna ettiğini dile getirdi. Irak’ın Tahran Büyükelçiliği de seçimde hile yapıldığı yönündeki iddiaları reddetti.
İran medyası ise suikast girişiminin, Tahran hükümetini zor durumda bırakmak için CIA tarafından gerçekleştirildiğini iddia etti. Bazı İranlı kaynaklarda, Kazımi’nin de bu komplonun içerisinde yer aldığı öne sürüldü.
Asaib Ehl’ul Hak ve Ketaib Hizbullah ise söz konusu tüm suçlamaları reddederek, Kazımi’nin Başbakanlık görevinde kalmak için böyle bir yola başvurduğunu açıkladı.
İRAN, IRAK’TA İLK OLARAK NEYİ AMAÇLIYOR?
Tahran, son yıllarda Irak’ta ipleri elinden kaçırmış durumda. Sadece Sünni bloklar arasında değil, Şii gruplar arasında da eleştiri ve itirazlarla karşılaşan İran, Irak’a yönelik siyasetini tek bir kişi ya da grupla sınırlandırmıyor. Tahran’ın; bölgedeki Sünni Araplar ve Şii Türkmenlerin yanı sıra Kürtlerle geliştirdiği karışık ilişkiler de devam ediyor.
Tahran, IŞİD’e karşı bir halk hareketi olarak oluşan Haşdi Şabi’nin ülkedeki varlığını korumayı istiyor. Söz konusu grupların feshedilmesinin önüne geçmeye çalışan İran, Haşdi Şabi’yi; Suriye üzerinden Lübnan’a ve oradan da Filistin’e uzanan “direniş ekseninin” Irak ayağı olarak görüyor. Bu da bölgedeki gerilimin tırmanmasına yol açıyor.
İran, Irak’taki tüm Şii gruplar arasındaki gerilimi düşürmek ve barışı sağlamak istiyor. İran’ın 2003’ten bu yana ülkede elde ettiği kazanımlar açısından da Irak’taki Şii grupların bir arada bulunması oldukça önemli.
Haşdi Şabi’yi dağıtmaya çalışan, ABD ile ilişkilerini güçlendiren ve Arap komşularıyla yakın temas kuran Kazımi, İran’ın Irak’taki kazanımlarını ve nüfuzunu tehlikeli hale getiriyor. Ancak İran, Irak’ta sadece Sünniler değil, Şiiler arasında da İran karşıtlığının önemli derecede artması nedeniyle Kazımi karşısında radikal kararlar almaktan kaçınıyor.
Ayrıca Tahran hükümeti, ABD ve Körfez ülkeleriyle iletişiminde arabulucu rolü üstlenmesi nedeniyle Kazımi’nin konumunu önemli görüyor. Geçtiğimiz aylarda Suudi Arabistan ile İran istihbaratı yetkilileri Irak’ın başkenti Bağdat’ta defalarca kez gizli görüşme gerçekleştirmiş, bu görüşmelerin ardından iki ülke arasında karşılıklı normalleşme adımları atılmıştı.
İran, Şii gruplar arasında anlaşma sağlanmadan Sadr'ın, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Sünni gruplarla birlikte hükümet kurmasını istemiyor. Tahran hükümeti, Şii gruplar arasında sorunlar çözüme kavuşana dek Kürt ve Sünni grupların hükümet pazarlıklarına katılmasını tehlikeli buluyor.
İRAN’IN SADR RAHATSIZLIĞI ARTABİLİR Mİ?
İran, özellikle 3 Ocak 2020’de Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’nin Bağdat’ta suikasta uğramasından bu yana bölgede ABD’nin varlığını tamamen sonlandırmak istiyor. Tahran hükümetinin Irak’taki tüm stratejisi ABD’nin ülkeden tamamen çekilmesi üzerine şekilleniyor.
Ancak 10 Ekim’deki seçimlerde zafer kazanan Sadr’ın şiddetli bir ABD karşıtlığı bulunmuyor. ABD’nin Irak’tan çekilmesini isteyen Sadr; eğitim, danışmanlık ve teknik desteğin devam etmesi konusunda itirazda bulunmuyor. Sadr, ABD’nin yanı sıra Rusya, Çin ve Körfez ülkeleriyle de ilişkilerini güçlendirmekten yana.
Sadr, Irak’ın, dış ülkeler tarafından nüfuz savaşı verilen bir ülke olmasını istemiyor. Bu nedenle İran da dahil dış ülkelerin Irak’a yerleşmesine ve siyasette söz sahibi olmasına karşı çıkıyor.
İran ile de geçmişte yakın ilişkiler kuran Sadr, son zamanlardaki söylemleri ve politika anlayışıyla Tahran’ın tepkisini çekiyor. Sadr’ın yeni politika anlayışı ve İran’ın Irak’tan kolay vazgeçecek bir pozisyonda olmayışı, iki taraf arasında önümüzdeki dönemde gerginliğin artmasını beraberinde getirebilir.