İbrahim Reisi ile birlikte yeniden şekillenen İran’ın dış politikası…

ABD ve Batı ülkeleri tarafından uygulanan ambargolar nedeniyle ekonomik olarak zor günler geçiren İran’da, ülkenin çeşitli yerlerinde protesto gösterileri gerçekleştiriliyor. Tahran hükümeti ise ekonomiyi düzeltmek için dış politikada çözüm arayışlarını sürdürüyor. Peki, İran, dış politikada hangi adımları atıyor? ABD ile nükleer müzakerelerde son durum ne? İbrahim Reisi yönetimi Körfez ile yeni bir sayfa açabilecek mi?

Hüseyin Can Topkaya

huseyincantopkaya@intell4.com

1979 yılında gerçekleşen İran İslam Devrimi’nden bu yana ABD ve Batı ülkelerinin yaptırımlarına maruz kalan İran, son dönemde ekonomik olarak zor günlerden geçiyor. 2015 yılında imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı, İran’ın bir süre ekonomik açıdan rahatlamasına yol açmıştı. İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu (BMGK) üyeleri ABD, Çin, Rusya, İngiltere, Fransa ve Almanya arasında imzalanan bu anlaşma kapsamında her iki taraf da birbirlerine yönelik bazı taahhütlerde bulunmuştu.

Bu anlaşma kapsamında İran, uranyum zenginleştirme oranını azaltmayı ve nükleer araştırma çalışmalarını kısıtlamayı taahhüt ederken; BMGK üyeleri ise Tahran hükümetine yönelik yaptırımları azaltma kararı almıştı. Nükleer anlaşmanın ardından İran ile Batı ülkeleri arasında ekonomik iş birliğinin geliştiği görüldü. Ayrıca Washington ile Tahran arasında uzun yıllardır devam eden gerilim de azaldı.

2017 yılında ABD’de başkanlık koltuğuna oturan Donald Trump, Barack Obama döneminde imzalanan nükleer anlaşmayı sert bir şekilde eleştirdi. Mayıs 2018’de ise Trump tarafından imzalanılan kararname sonrası ABD, nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak ayrıldı.

Trump anlaşmadan çekildikten hemen sonra İran’a yönelik ekonomik yaptırımları yeniden yürürlüğe koydu. Tahran hükümeti ise nükleer anlaşma kapsamında verdiği uranyum zenginleştirme oranını azaltma gibi taahhütlerinden geri adım attı. Ancak ABD ve müttefikleri tarafından yeniden devreye giren ambargolar, İran ekonomisini derinden etkiledi.

ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesi ve ambargoları yeniden yürürlüğe koymasının ardından İran ulusal para birimi büyük bir değer kaybetti. Bu durum, ülkede pahalılığın, enflasyonun, döviz kurunun ve işsizliğin kısa süre içerisinde yüksek oranlara ulaşmasını beraberinde getirdi. Ülke içinde yaşanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle İran halkı sık sık protesto gösterilerinde bulundu.

Ocak 2021’de ABD’de başkanlık koltuğuna oturan Joe Biden, Trump döneminden farklı bir dış politika izlemeye başladı. Biden’ın ilk adımlarından biri de İran ile nükleer müzakereleri yeniden canlandırmak oldu. Bu anlaşmaya geri dönmek istediğini sık sık dile getiren Biden, Tahran hükümeti ile yeniden temasa geçti.

Biden’ın göreve gelmesinden kısa bir süre sonra İran ile ABD arasında nükleer müzakereler yeniden başladı. Avusturya’nın başkenti Viyana’da gerçekleştirilen müzakerelerde, AB temsilcileri ile İran temsilcileri bir araya geldi. İran’da İbrahim Reisi’nin Haziran 2021’de Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturması, iki taraf arasında devam eden görüşmelerin duraksamasına yol açtı. Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney’e yakınlığı ve ABD karşısında sert bir tavır sergilemesi ile bilinen Reisi, göreve başladıktan bir süre sonra nükleer müzakerelere devam etme kararı aldı.

HALK PROTESTOLARA DEVAM EDİYOR

İran’da işsizlik, pahalılık, yüksek enflasyon ve yüksek döviz kurundan şikayetçi olan halk, hükümete yönelik protesto gösterilerine devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde ülkenin güneyinde bulunan birçok eyalette gıda fiyatlarındaki artış nedeniyle halk sokaklara döküldü. Huzistan, Luristan, Çaharmahal, Bahtiyari, Kohgiluye ve Buyer Ahmed gibi bölgelerde protesto gösterileri gerçekleştirildi.

Huzistan eyaletindeki gösterilerde bazı marketlerin yağmalanması ve İran Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı Besic Teşkilatı’na ait bir caminin ateşe verilmesi ülke kamuoyunda yankı yarattı. Göstericilerin en çok tepki gösterdiği kararlardan biri de; hükümetin temel gıda malzemeleri için sunduğu sübvansiyonları kaldırması oldu. Hükümetin almış olduğu bu karar, temel gıda ürünlerinde yaklaşık yüzde 30 oranında fiyatların yükselmesine neden olmuştu.

Halk tarafından son dönemde şikayetlerin artması ve gerçekleştirilen protesto gösterileri; Reisi hükümetinin dış politikada çözüm arayışlarını hızlandırıyor. Göreve başladığı ilk dönemde ABD karşısında sert ve katı bir tavır sergileyen Reisi, son dönemde nükleer müzakereler konusunda olumlu açıklamalarda bulunuyor.

İran Dini Lideri Ali Hameney de 13 Nisan’da yaptığı açıklamasında, nükleer müzakerelerin iyi ilerlediğini ve müzakere heyetinin, ABD yönetiminin aşırı istekleri karşısında direndiğini söylemişti. Reisi hükümetine de uyarılarda bulunan Hameney, “Politika geliştirirken nükleer müzakereler ile oyalanmayın. Müzakerelerin sonucu olumlu veya olumsuz da olsa siz kendi işinizi yapın. Müzakerelerin sonucu sizin politikalarınızı etkilememeli” ifadelerini kullanmıştı.

Tahran hükümeti, ABD ile nükleer anlaşmaya yeniden geri dönmek için kendisine yönelik uygulanan tüm yaptırımların kaldırılmasını istiyor. Ekonomik olarak derin bir nefes almak isteyen İran, yaptırımlar tamamen kaldırılmadan anlaşmaya geri dönmeyi düşünmüyor. Ayrıca Tahran hükümeti, ABD’nin vereceği taahhütleri yerine getirip getirmeyeceği konusunda birtakım endişeler yaşıyor.

Washington’un ise İran’ın nükleer faaliyetleri konusunda birçok talebi var. Tahran’ın uranyum zenginleştirme oranını azaltmasını isteyen ABD, nükleer faaliyetlerin de kısıtlanmasını talep ediyor. Ayrıca Biden yönetimi, İran’ın nükleer faaliyetlerinin, İsrail’in güvenliğini tehdit edecek boyuta ulaşmasını istemiyor.

Bir yandan İran ekonomisinde yaşanan sorunlar, halk tarafından gerçekleştirilen protesto gösterileri, enflasyon, işsizlik ve pahalılığın her geçen gün artması; bir yandan ise Biden yönetiminin daha çok Ukrayna savaşı üzerinden Rusya’ya yüklenmesi, Çin ile ekonomik ekonomik rekabete yoğunlaşmak istemesi ve Orta Doğu’daki yeni politikaları, her iki tarafı da nükleer anlaşmaya geri dönmeye itiyor. İlerleyen dönemde her iki tarafın da nükleer anlaşmaya geri dönmesi, yüksek bir ihtimal olarak görülüyor.

İRAN-KÖRFEZ İLİŞKİLERİNDE YENİ SAYFA

İran, 2021 başından bu yana ilişkilerinde sorun yaşadığı Körfez ülkeleriyle normalleşme adımları atıyor. Hasan Ruhani döneminde başlayan bu adımlar, İbrahim Reisi’nin göreve gelmesinin ardından da devam etti. Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasının hemen ardından komşu ülkelerle iyi ilişkiler geliştirmek istediğini söyleyen Reisi, başta Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar olmak üzere Körfez ülkeleriyle önemli adımlar attı.

2017 yılındaki Körfez-Katar krizinin ardından Doha ile ilişkilerini geliştiren Tahran, bölgedeki petrol ve enerji ticaretini daha da artırmak istiyor. İki ülke arasında sık sık görüşmeler gerçekleştiriliyor. Tahran hükümeti, Katar’ı, Körfez üzerindeki politikaları için önemli bir pozisyonda görüyor.

Diğer yandan BAE ile normalleşme adımları atan İran, Abu Dabi hükümeti ile siyasi ve ekonomik ilişkilerini ileri boyutlara taşımayı istiyor. Kasım 2021’de Abu Dabi’ye giden İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali Bagheri Kani, ziyaretin ardından tarafların ikili ilişkilerde yeni bir döneme geçmeyi kabul ettiğini söylemişti.

İran ile Suudi Arabistan arasında da yeni bir sayfa açılıyor. İki ülkenin istihbarat temsilcileri, 2021 yılında Irak’ın başkenti Bağdat’ta iki defa gizli görüşme gerçekleştirmişti. Daha sonra bu görüşmeler, İran ve Suudi Arabistan temsilcilerinin yanı sıra Irak hükümeti tarafından da onaylanmıştı.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatipzade ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Salman, ikili ilişkileri normalleştirmek istedikleri yönünde açıklamalarda bulunmuştu. Önümüzdeki günlerde iki taraf arasında Irak’ın başkenti Bağdat’ta yeniden bir görüşme gerçekleştirilmesi bekleniyor.