İran ile ABD nükleer anlaşamaya neden geri dönemiyor?

İran ile ABD arasındaki nükleer müzakereler uzun zamandır devam ediyor. Ancak iki taraf arasında bir türlü anlaşma sağlanamıyor. Peki, İran ile ABD arasındaki nükleer görüşmelerde son durum ne? İki taraf neden bir türlü anlaşamıyor?

İran’ın nükleer programı uzun yıllardır dünyanın gündeminde. ABD başta olmak üzere Avrupa ve Körfez ülkeleri İran’ın nükleer programından büyük rahatsızlık duyuyor. Orta Doğu’daki en büyük müttefiki İsrail’in güvenliğini korumak isteyen ABD, İran’ın nükleer silahlarına bu nedenle karşı çıkıyor. Körfez ülkeleri ise İran’ın nükleer silahlara sahip olmasını kendi güvenliği için en büyük tehdit olarak görüyor.

İran ise bölgedeki nüfuzunu artırmak ve nükleer programını geliştirerek ABD ve İsrail gibi rakipleri karşısında caydırıcı güç elde etmek istiyor. Uzun yıllardır uranyum zenginleştirme programını uygulayan İran, bölgede İsrail ve ABD’ye karşı daha güçlü bir ülke olmayı hedefliyor. Irak, Suriye, Afganistan, Yemen, Bahreyn, Lübnan ve Filistin gibi ülkelerde önemli bir nüfuza sahip İran; kendi güvenliği için en büyük tehdit olarak gördüğü İsrail’in nükleer programına aynı şekilde karşılık vermek istiyor.

Ancak 1979 İslam Devrimi’nden bu yana İran, ABD ve Batı ülkelerinin ambargolarına maruz kalmış durumda. İran ekonomisi bir müddet söz konusu yaptırımlara karşı dayanıklılık gösterse de; bir noktadan sonra ülkedeki koşulların her geçen gün zorlaştığı görüldü. İşsizlik, pahalılık, enflasyon ve fakirlik sebebiyle halkın eleştirileri her geçen gün daha da arttı.

2015 yılına gelindiğinde ise ABD ve İran, nükleer meseleleri görüşmek üzere müzakere masasına oturdu. Uzun süre devam eden görüşmelerin ardından her iki taraf da ortak bir çözüm noktası buldu. ABD, Çin, Rusya, Fransa, İngiltere ve Almanya’nın taraf olduğu anlaşmada; İran, uranyum zenginleştirme oranını azaltma yoluna gidecek ve Tahran hükümetine yönelik uygulanan ambargolar da kaldırılacaktı.

Taraflar arasında imzalanan nükleer anlaşma, ilk zamanlar herhangi bir sorun yaşanmadan uygulandı. Böylelikle ABD ve Batı ülkelerinin, İran’ın nükleer silaha sahip olması yönündeki endişeleri de azaldı. İran ekonomisi ise uzun süre sonra rahat bir nefes aldı. Bu süreç içerisinde İran ile Avrupa arasındaki ticaret anlaşmaları da halkın ekonomik anlamda eleştirilerinin azalmasını beraberinde getirdi.

Ancak 2017 yılına gelindiğinde ABD’de başkanlık koltuğuna Donald Trump’ın geçmesi sonrası nükleer anlaşma konusunda farklı bir süreç yaşandı. Trump, göreve geldiği ilk günden itibaren İran ile imzalanan nükleer anlaşmaya karşı çıktı. İran’ı verdiği sözleri yerine getirmemekle suçlayan Trump, nükleer anlaşmayı imzalaması nedeniyle Barack Obama’ya sert eleştiriler yöneltti. Trump’ın iyi ve olumlu ilişkiler geliştirdiği İsrail ve Körfez ülkeleri de nükleer anlaşmanın karşısında yer aldı. Mayıs 2018’de ise Donald Trump tarafından ABD’nin nükleer anlaşmadan tek taraf olarak çekildiği tüm dünyaya duyuruldu.

JOE BIDEN YENİDEN ANLAŞMAYA DÖNMEK İSTİYOR

ABD’de 20 Ocak’ta göreve başlayan Joe Biden, Trump’ın aksine İran ile nükleer anlaşmaya geri dönmekten yana olduğunu açıkladı. Nükleer anlaşmanın, Biden’ın Başkan Yardımcılığı görevinde bulunduğu 2015 yılında imzalandığı biliniyordu. Bu sebeple Biden, Obama’nın Başkan Yardımcılığını yaptığı dönemde imzalanan ve kendisinin de büyük emekleri olduğu nükleer anlaşmaya geri dönmekte ısrarlı olduğunu gösterdi.

Orta Doğu’da Trump’ın tüm politikalarını terk eden Biden, nükleer anlaşma kararıyla başta İsrail olmak üzere Körfez ülkelerinden tepki çekti. Biden’ın bu kararına en büyük tepkiyi gösteren İsrail, İran’ın hiçbir zaman verdiği sözleri yerine getirmediğini ve nükleer programını geliştirmeye devam ettiğini savundu. Ancak Biden, tüm gelen tepkilere rağmen İran ile müzakere masasına oturmakta ısrarlı davrandı.

Joe Biden’ın nükleer anlaşmaya geri dönme politikasına İran tarafından da olumlu karşılık geldi. İran, ABD’nin bu konuda samimi olması gerektiğini ve verdiği tüm sözleri yerine getirmesi gerektiğini dile getirdi. Ayrıca İran’ın nükleer anlaşmaya geri dönmek için ileri sürdüğü en önemli koşul ise kendisine yönelik tüm yaptırımların kaldırılması oldu.

ABD, İran ile nükleer anlaşmaya geri dönerek nükleer silahlanmanın önüne geçmek ve daha çok Çin ile rekabete yoğunlaşmak isterken; İran ise kendisine yönelik tüm ambargoların kaldırılması sonrası ekonomik olarak rahat bir nefes almayı planlıyordu.

İki ülke yeniden müzakere masasına oturma kararı aldı. Viyana’da gerçekleştirilen müzakereler kapsamında, iki ülke yetkililerinin yanı sıra AB heyeti de her toplantıda hazır bulundu. Zaman içerisinde ikili görüşmelerde büyük mesafe katedildi. Haziran ayına gelindiğinde ise tarafların yeniden nükleer anlaşmaya geri dönmesine kesin gözüyle bakılıyordu. Ancak İran’da Hasan Ruhani’nin görevinin sona ermesi ve İbrahim Reisi’nin hükümete gelmesi sonrası tüm dengeler değişti.

İBRAHİM REİSİ NÜKLEER ANLAŞMAYA KARŞI MESAFELİ

İran’da geçtiğimiz Haziran ayında yapılan seçimleri kazanan İbrahim Reisi, ülkenin sekizinci Cumhurbaşkanı oldu. Reisi’nin göreve gelmesinin ardından nükleer müzakere sürecinin önü tıkandı. Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney’e yakınlığıyla bilinen Reisi, ABD ve İsrail karşısında mesafeli ve sert bir politika izliyor.

Nükleer müzakere masasını tamamen terk etmeyen Reisi, aynı zamanda ABD tarafından verilen sözlere güvenilmeyeceğini söylüyor. Reisi, İran’a yönelik yaptırımların tümü kaldırılmadan nükleer anlaşmaya dönmeyi reddediyor. Reisi’nin bu katı ve mesafeli tutumu sebebiyle Ruhani döneminde neredeyse sona gelinmiş olan nükleer anlaşmada, aylardır herhangi bir mesafe katedilemiyor.

Reisi, İran’ın önümüzdeki dönemde komşularıyla iyi ilişki kuracağının sık sık altını çiziyor. Özellikle Körfez ülkeleriyle ilişkilere de Reisi tarafından önem verilmesi, bölgede yeni bir dönemin başlayacağı yönünde işaretler veriyor. Ancak Reisi döneminde İran’ın; ABD, İsrail ve Avrupa karşısındaki sert tutumunun yumuşaması beklenmiyor.

BLINKEN: “BİZ HAZIRIZ AMA TAHRAN DEĞİL”

İki taraf arasındaki nükleer müzakereler hakkında en son açıklama ise ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’dan geldi. Blinken, ABD olarak nükleer anlaşmaya dönmeye hazır olduklarını söylerken, İran’ın ise bu konuda henüz hazır olmadığını ifade etti.

Blinken, nükleer müzakerede gelinen son noktayı, “Zaman daralıyor ve burada da görüştüğümüz üzere Ortak Kapsamlı Eylem Planı’na (OKEK) dönsek bile OKEK’in temel faydalarını göremeyeceğimiz bir noktaya yaklaşıyoruz. Çünkü İran, daha çok santrifüj kullanarak uranyum zenginleştirme oranını yüzde 20’den yüzde 60’a çıkarmak başta olmak üzere bu süreyi nükleer programını ilerletmek için kullanıyor” ifadeleriyle değerlendirdi.

Blinken ayrıca “İran’ın tepkilerini, durumunu yakından izliyoruz. İran yolunu değiştirmezse diğer seçeneklere dönmeye hazırız” ifadelerini kullandı.

Gelinen bu noktada; İki ülkenin kısa süre içerisinde yeniden müzakere masasına oturacağını ve nükleer anlaşmaya geri dönmek için ortak bir yol bulmaya çalışacağını söylemek mümkün. Nükleer anlaşmaya geri dönmek her iki taraf için olumlu bir durum olsa da; yaşanan sorunların kısa vadede çözüme kavuşması zor gözüküyor.