İsrail ve İran’ın Arap ülkeleri üzerindeki yeni stratejisi
Geçtiğimiz günlerde İran’da ve İsrail’de yaşanan hükümet değişiklikleri ile bölgede yeni bir dönem başladı. İran ve İsrail’de yeni hükümetler, geçmiş dönemde başlayan Körfez ülkeleri ile normalleşme sürecini devam ettirmek istiyor. Peki, bölgede nasıl bir denklem bizleri bekliyor? Hangi senaryolar gündeme gelebilir?
18 Haziran Cuma günü yapılan seçimlerin ardından İran’ın 8. Cumhurbaşkanı seçilen İbrahim Reisi, gelecekte nasıl bir politika izleyeceği konusunda açıklamalarda bulundu. Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney’e yakınlığı ile bilinen Reisi’nin, ABD ve İsrail’e karşı katı ve sert bir tutum sergilemesi bekleniyor.
İran ile ABD arasındaki nükleer müzakerelerin sona yaklaştığı bir dönemde, Reisi’nin göreve gelmesi ile birlikte bölgede yeni senaryolar konuşulmaya başladı. Reisi’nin dini lidere olan yakınlığı ve muhafazakâr yapısı İran’ın, Ruhani yönetiminden farklı bir politika izleyeceği yönünde sinyaller veriyor.
Göreve gelir gelmez İran’ın dış politikasının nükleer anlaşmadan ibaret olmadığını vurgulayan Reisi, ABD’nin tüm ambargoları kaldırması halinde anlaşmaya geri dönmenin mümkün olduğunu söyledi. Reisi, Çin ve Rusya gibi ülkelerle yapılan ekonomik anlaşmaları dile getirirken, Batıya ise verilen sözleri tutmadıkları yönünde eleştirilerde bulundu. Bu durum, Reisi’nin yeni dönemde Doğu bloku ile ilişkileri güçlendirmek istediğini gözler önüne seriyor. Avrupa ile de birtakım ilişkiler kuracak olan Reisi, Batı karşısında konumlanan Asya blokunu daha ön planda tutuyor. Reisi’nin konuşmasında Çin ile yapılan 25 yıllık ekonomik anlaşmaya değinmesi de oldukça dikkat çekti.
Reisi’nin Cumhurbaşkanı seçilmesi ile birlikte en çok merak edilen konulardan birisi de İran’ın yeni dönemdeki Körfez politikası oldu. Uzun yıllardır Körfez ülkeleri ile siyasi ve askeri olarak sorunlar yaşayan İran, bir süredir ilişkileri normalleştirme yönünde adımlar atıyor.
İran ile Suudi Arabistan istihbarat servislerinin geçtiğimiz aylarda Irak’ta gizli görüşmeler gerçekleştirmeleri dünya basınına yansımıştı. İki ülke tarafından da gizli görüşme haberleri doğrulanırken, daha sonrasında taraflardan konu hakkında olumlu açıklamalar gelmişti. Özellikle Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Salman’ın, İran ile ilişkileri normalleştirmek istedikleri yönündeki açıklamaları tüm dünya basınında yankı bulmuştu. İran ise söz konusu açıklamaları memnuniyetle karşılamış, sürecin devam ettiğini açıklamıştı.
ABD ve İsrail karşıtı politikaları yeni dönemde daha çok uygulaması beklenen İbrahim Reisi, hükümet olarak gerçekleştirmek istediği hedefler hakkında da birtakım açıklamalarda bulundu. Reisi, yeni dönemde İran’ın Arap ülkeleri ile ilişkilerini normalleştirmek istediğini söyledi. Özellikle Basra Körfezi’nde yer alan ve İran ile komşuluğu bulunan ülkelerle ilişkileri geliştirme arzusunda olduğunu dile getirdi. Suudi Arabistan ile ilişkilerin normalleşmesi konusunda herhangi bir sorunlarının olmadığını vurgulayan Reisi, ikili işbirliğinin gelişmesi gerektiğini belirtti.
Reisi’nin bu açıklamaları, ilerleyen dönemde İran’ın Arap ülkeleri ile normalleşmeye devam edeceği yönünde işaretler veriyor. Suudi Arabistan ile başlayan normalleşme adımlarının, BAE ve Bahreyn gibi ülkeler ile devam etmesi söz konusu olabilir. İran, bir diğer Körfez ülkesi olan Katar ile ekonomik olarak iyi ilişkilere sahip.
İran’ın, önümüzdeki dönem içerisinde tüm komşu ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmek istediğini ve Körfez ülkelerine öncelik vereceğini söyleyebiliriz. Bölgede İsrail’i meşru bir devlet olarak tanımayan ve kendi güvenliği için en büyük tehlike olarak gören İran, Arap ülkeleri üzerinden İsrail’i kuşatmak istiyor olabilir. Özellikle İsrail ile Arap ülkelerinin ilişkilerinin normalleştiği bir dönemde İran’ın, bu ülkelerle bir araya gelerek İsrail’i yalnızlaştırmak istediği dile getirilebilir.
ABD ile nükleer anlaşmaya geri dönmeye çok yakın olan İran, tüm ambargoların kaldırılmasını istiyor. Bu durum İran ekonomisinin derin bir nefes almasına yol açabilir. İşsizlik, pahalılık, yoksulluk, enflasyon ve yüksek döviz kuru nedeniyle uzun zamandır krizde bulunan İran, nükleer anlaşma sonrası ekonomik olarak toparlanmak istiyor. Ayrıca Arap ülkeleri ile ilişkilerini normalleştirmek isteyen İran, bölgede yeni bir sayfa açmak istiyor.
İSRAİL ARAP ÜLKELERİ İLE NORMALLEŞMEYİ SÜRDÜRECEK
İsrail’de geçtiğimiz hafta 12 senelik Benjamin Netanyahu’nun Başbakanlık dönemi sona erdi. Netanyahu döneminde, İsrail’in Arap ülkeleri ile ilişkilerini normalleştirme yolunda önemli adımlar atılmıştı. Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın ara buluculuğunda Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn ile ilişkilerini normalleştiren İsrail, daha sonrasında Sudan ve Fas gibi ülkeler ile bu süreci devam ettirdi.
Donald Trump döneminde başlayan bu normalleşme adımları, İran’ı tüm Orta Doğu’da sıkıştırma ve yalnızlaştırma adımları olarak yorumlandı. Özellikle İran’ın Körfez ülkeleri ile o dönem kötü seyreden ilişkileri düşünüldüğünde; ABD ve İsrail bu normalleşme anlaşmaları ile bölgedeki etkinliğini artırmayı amaçladı. İran’ı çevreleme ve yalnızlaştırma stratejisi ABD’de hükümetin değişmesi ile birlikte değişmek zorunda kaldı. Trump döneminde iyi seyreden ABD-İsrail ilişkileri, Biden döneminde beklenilenden daha kötü başladı. Biden’ın göreve başladıktan sonra İran ile nükleer anlaşmaya geri dönme adımları İsrail tarafından rahatsızlıkla karşılandı. Ayrıca Yemen, Filistin ve Afganistan gibi ülkelerde Biden’ın Trump’tan farklı politikalar izlemesi, İsrail-ABD ilişkilerinin geleceğini tartışma konusu haline getirdi.
2021 yılı içerisinde ilk önce ABD’de hükümet değişirken, Haziran ayında ise İsrail ve İran’da da farklı isimler hükümetin başına geldi. Bu durum, bölgede yeni senaryoların ve yeni denklemlerin gündeme gelmesine yol açtı.
İran’da Reisi, seçimler sonrası yaptığı ilk açıklamada Arap ülkeleri ile normalleşeceğini duyururken; İsrail’de ise Başbakan Naftali Bennett, ilk resmi ziyaretini Birleşik Arap Emirlikleri’ne yapacağını açıkladı. BAE, Bahreyn, Fas ve Sudan gibi ülkeler ile başlayan normalleşme sürecinin, Suudi Arabistan ve Kuveyt gibi ülkeler ile devam etmesi bekleniyor.
İran’da Reisi, Ruhani yönetiminin son dönemlerde attığı normalleşme adımlarını devam ettirirken; İsrail’de Bennett, Netanyahu döneminde imzalanan normalleşme imzalarının arkasında duruyor. Bu durum, önümüzdeki dönemde Körfez ülkelerinin, İsrail ve İran arasında bir mücadele alanı olacağını gözler önüne seriyor. Körfez ülkelerinin ise hangi ülke ile ilişkilere daha öncelik ve önem vereceği bilinmiyor. Bölgede uzun yıllardır İran ile kavgalı olan Körfez, İsrail ile Filistin olayları dışında sorun yaşamadı. Filistin olaylarının yaşandığı dönemde ise Körfez ülkelerinden yalnızca kınama mesajları geldi. ABD ile çok iyi ilişkilere sahip olan Körfez ülkeleri, İran’dan daha çok İsrail’e yakın duruyor.
Körfez ülkelerinin kendi aralarında yaşadığı sorunlar da bölgede farklı denklemlerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Geçtiğimiz yıllarda tüm Körfez ülkeleri bir araya gelerek Katar ile siyasi ve ekonomik tüm ilişkilerini kesme kararı almıştı. Bu olay sonrası Katar ile İran arasında yakın ilişkiler kurulmuş ve ekonomik anlaşmalar imzalanmıştı. Yakın bir dönemde Suudi Arabistan ve BAE’nin, Yemen’deki yerlerin kontrolü konusunda tartışma yaşadığı biliniyor. Körfez ülkelerinin kendi arasında yaşanabilecek herhangi bir gerginlik, bölgede tüm dengelerin değişmesine neden olabilir.
İran’da ve İsrail’de yeni hükümetlerin göreve başlaması ile birlikte, önümüzdeki dönemde Orta Doğu’yu yeni ve farklı bir süreç bekliyor. İran ile ABD’nin nükleer anlaşmaya geri dönmesi ile birlikte, bölgenin yeniden şekilleneceği öngörülüyor. Özellikle Körfez ülkeleri, iki ülkenin de yeni mücadele alanı olarak görülüyor.