Irak, Suriye ve Pakistan saldırıları: İran tam olarak neyi hedefliyor?
İran, son dönemde yaşanan saldırıların ardından Suriye, Irak ve Pakistan’daki terör ve Mossad bağlantılı olduğunu belirttiği hedeflere saldırdı. İran’ın İsrail’e misilleme olarak gösterdiği bu saldırılar ülke içerisinde belirli bir kesimi tatmin etse de akıllarda birçok soru işareti barındırıyor. İsrail’in savaşı bölgeselleştirme planına “stratejik sabır” yaklaşımı gösteren ve dolaylı yoldan karşılık veren İran’ın komşuları ile de tansiyonu giderek artıyor.
Baran Döner - barandoner@intell4.com
İsrail’in Gazze'yi işgal girişimine başladığı 7 Ekim tarihinden bu yana bölge ülkeleri adeta bir ateş çemberinin etrafında dans ediyor. İsrail, ABD’yi de yanına çekerek savaşı bölgeselleştirme planını gerçekleştirmeye çalışıyor.
İran’ın doğrudan savaşa dahil olmadan Yemenli Husiler, Lübnan Hizbullah’ı ve Suriye ile Irak’ta bulunan Şii örgütlerin ittifakından oluşan “Direniş Ekseni”ni destekleyerek İsrail’e zarar verme stratejisi şu anda kesin bir sonuç doğurmadı.
İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanlarından Said Razi Musavi’nin 25 Aralık’ta İsrail tarafından düzenlenen saldırı sonucu öldürülmesi ve 3 Ocak’ta eski Kudüs Gücü komutanlarından Kasım Süleymani’nin dördüncü ölüm yıl dönümünde Kirman’da gerçekleşen anma töreni sırasında düzenlenen saldırı ile 91 İran vatandaşının hayatını kaybetmesi, Tahran hükümetinin siyasi ve askeri olarak sarsılmasına yol açtı.
Uluslararası arenada bu saldırılara nasıl ve ne zaman cevap verileceği merak edilirken, İran yaklaşık iki yıl sonra bir Kürt iş insanının evini “Mossad Karargahı” olduğu gerekçesiyle vurdu.
Mossad ile iş birliği yaparak birtakım terör saldırılarını organize etmekle suçlanan istihbarat yetkilisi Eci Emin’in evi de belirlenen hedefler arasındaydı. İran, Razi Musavi’nin öldürülmesinden ve IŞİD’in üstlendiği Kirman saldırılarından ABD ve İsrail’i sorumlu tutmuş ve en ağır şekilde intikam alınacağını duyurmuştu.
İran içerisinde rejim karşıtı muhalif kesimden Kasım Süleymani’nin intikamının dört yıldır alınamadığı ve Suriye’de verilen kayıplara karşılık verilememesi yönünde eleştiriler her geçen gün daha da artıyor.
Rejim karşıtlarına göre, 2020 yılında Irak’ta 109 Amerikan askerinde beyin travmasına neden olan balistik füze saldırıları sadece göstermelik. Irak ve Suriye’de bulunan Amerikan üslerine düzenlenen saldırılar da intikam için yeterli gelmiyor. Tahran ise savaşa doğrudan dahil olmak istemiyor ve Direniş Ekseni’ni destekleyerek ABD’yi Suriye ve Irak’tan çıkartma stratejisi izliyor.
ABD ve İsrail’in “İran destekli örgütler” olarak açıkladığı Hizbullah, Ensarullah ve Haşd el Şabi için İran da doğrudan olmasa da dolaylı yoldan desteklediği gerçeğini inkar etmiyor. İran, bir yandan dost ülkeler açısından güvenirliğini tazelemek ve düşmanları üzerinde gücünü hissettirmek isterken bir yandan da savaşa dahil olmaktan kaçınıyor.
SURİYE VE IRAK SALDIRILARI
İran’ın Musavi’nin öldürülmesine ve Kirman’da gerçekleşen katliama öyle bir yanıt vermesi gerekiyor ki hem Siyonist rejimden intikam alındığı düşüncesi yaratılsın hem de ABD’nin karşılık vermesini gerektirmesin. Saldırının ayrıca İsrail ile bağlantısı olması gerekiyor ve uluslararası arenada “İran Mossad’ı vurdu” imajının oluşturulması gerekiyor. İran için bu imajı yaratabilecek en kolay hedef ise Irak Kürt Bölgesel Yönetimi.
İran Devrim Muhafızları, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin başkenti Erbil’de bulunan ve Mossad ile bağlantılı olduğunu iddia ettiği casusluk merkezini vurarak, Direniş Ekseni komutanlarına düzenlenen suikastların intikamının alındığı mesajını yarattı. IŞİD’in Kirman’da gerçekleştirdiği katliama ise İdlib’de bulunan hedeflerin vurulması ile karşılık verildiği belirtildi.
Devrim Muhafızları’na yakınlığı ile bilinen Tasnim Haber Ajansı, İran tarafından düzenlenen saldırıda hayatını kaybeden iş insanı Peşrew Dizayi’nin İsrail ile özel bağlantıları bulunduğunu ve bölgeden çıkarılan petrolün İsrail’e satışında önemli rol oynadığını duyurdu.
Kürt Bölgesel Yönetimi, İran'ın “Mossad’ın casusluk merkezi” olarak paylaştığı iddiaları reddetti ve saldırıyı 'korkakça' olarak nitelendirdi. İran ile yakınlığı bulunan Bağdatlı hükümet yetkilileri de bölgesel yönetim ile aynı fikirleri paylaştığını açıkladı.
İran tarafından özellikle Peşrew Dizayi’nin hedef seçilmesi, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde İsrail ile ticari ilişkileri bulunan birçok iş adamı için önemli bir tehdit ve gözdağı anlamına geliyor. Peşrew Dizayi’nin hedef seçilmesi aynı zamanda şu mesajları da içeriyor olabilir:
-İran, sınırları içerisinde herhangi bir zamanda operasyon düzenleyerek ABD üzerinde oldukça yoğun bir baskı yaratıyor.
-Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne, İsrail ile ticari ilişkiler konusunda önemli bir mesaj veriyor ve kırmızı çizgi çekiyor.
-Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), Tahran ile diyalogda olup Bağdat’a göre konumlanırken, Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ise ABD, İsrail ve Türkiye ile arasında mesafe koyup Bağdat’da bulunan ortaklarına göre konumlanmak zorunda kalıyor.
Tahran, genel olarak ABD’nin Kürt Bölgesel Yönetimi’ni, kontrolü altında tutabileceği bir üs ve İsrail’in İran’a casusluk amacıyla kullanabileceği bir bölgeye çevirme planlarının önüne geçmeye çalışıyor.
İran doğrudan savaşa dahil olmak yerine öncelikle bölgeden ABD’yi çıkarmak ve İsrail’in Mossad üzerinden yaptığı bütün casusluk planlarını bozmak istiyor. İran için şu anda bu stratejiyi izlemek, doğrudan savaşa dahil olmaktan ve İsrail’i vurmaktan daha öncelikli bir konumda bulunuyor.
PAKİSTAN GERİLİMİ
İran, İsrail ve IŞİD tarafından düzenlenen saldırılara karşılık vermek isterken aynı zamanda doğrudan yeni bir cephe açmak istemiyor. Kasım Süleymani’nin Kirman’daki anma törenini kana bulayan IŞİD militanlarının Afganistan’dan İran’a sızdığını söyleyebiliriz.
İran’ın bu saldırıya misilleme yapması için öncelikle Afganistan’ı hedef alması gerekiyor. Bu aynı zamanda Taliban ile savaşmak anlamına geliyor. İran’ın şu anda böyle bir önceliği bulunmuyor. Çünkü Taliban-İran arasında yaşanabilecek bir savaş en fazla ABD’nin işine gelir.
İran’ın İdlib saldırısı, Heyet Tahrir el Şam ve Türkistan İslam Partisini hedef almak amacıyla düzenlendi. Kirman saldırısını düzenleyen saldırganlar Horasan bölgesinden olsa da Suriye'deki tekfirci gruplara zarar verilmesi, ülke içerisinde tatmin edici bir olay olarak görülebilir. İdlib’e düzenlenecek saldırı için yaklaşık 1200 km mesafede bulunan Huzistan’da bir hedefin seçilmesi de İran’ın füze kapasitesini dünyaya duyurma amacı taşıyor olabilir.
Şimdi gelelim İran-Pakistan arasında yaşanan gerilime. Uzun yıllardır silahlı muhalif güçlere ev sahipleri yaptıkları için belirli zaman dilimlerinde aralarında gerilim yaşanan Tahran ve İslamabad arasında yeniden tansiyon yükseldi.
İran’ın 16 Ocak Salı günü Pakistan’a düzenlediği saldırı ve 18 Ocak Perşembe günü Pakistan’ın yaptığı misilleme, iki devlet arasında iplerin gerilmesine diplomatik ilişkilerin belirli ölçüde askıya alınmasına neden oldu.
İsrail ve Filistin arasında yaşanan savaş sırasında Müslüman ülkelerin bir arada durmaları gerekirken ve İran’ın Direniş Ekseni komutanlarının öldürülmesinin ardından namluyu İsrail’e çevirmesi beklenirken neden böyle bir saldırı düzenlediği akıllarda soru işareti barındırıyor.
İran ve Pakistan, kaçakçıların ve silahlı muhalif militanların neredeyse cirit attığı 900 kilometrelik bir sınırı paylaşıyor. Her iki ülkede son dönemde kendi sınırları içerisindeki militanları desteklediğinden şüpheleniyor.
İran’a göre Sünni ayrılıkçı grup Ceyşu’l Adl, Pakistan dışında da faaliyet gösteriyor ve Aralık ayında 11 İran Devrim Muhafızı'nın öldürülmesinden sorumlu tutuluyor. Pakistan ise 2000 yılında eylemlerine başlayan ve Pakistan Güvenlik Güçlerine saldırılar düzenleyen Belucistan Kurtuluş Ordusu’nun İran’da konumlanmasından şüpheleniyor.
Pakistan, 18 Ocak Perşembe günü düzenlediği misilleme saldırıları ile İran’ın aksine Belucistan Kurtuluş Ordusu’nun konumlandığı yerleri vurduğunu ve hiçbir sivil vatandaşı hedef almadığını açıkladı.
Pakistan aynı zamanda İran üzerinden bütün komşularına Müslüman da olsalar sınırlarını koruyacaklarını ve kışkırtıldıkları takdirde en sert şekilde karşılık verecekleri mesajını veriyor.
İran ordusu, Pakistan’ın misilleme saldırısının ardından Pakistan’ın doğu tarafındaki Çabahar limanından batıda Irak sınırına kadar uzanan bir hava savunma tatbikatına başladı. Tatbikat aynı zamanda hava savunma sistemlerinden canlı ateş de içeriyor.
İran’ın yapacağı bu tatbikata Pakistan’ın karşılık vereceği ise kaçınılmaz bir gerçek. İran’ın hava savunma tatbikatları düzenlemesinin ana nedeni ise olası bir ABD saldırısında kendisini test etmek.
Tatbikatlar aynı zamanda İran’ın yükselen nükleer çalışma programı kapsamında da büyük bir önem taşıyor. Hava savunma sistemleri İran için aynı zamanda İsrail ve ABD ile doğrudan bir savaşa girmeden askeri eyleme girişmesine olanak tanıyor.
İran Dışişleri Bakanlığı, iki ülke arasında gerilim yaşansa da Pakistan ile iyi komşuluk ilişkileri barındırdığını belirterek İslamabad’ı topraklarında terörist üsler kurulmasını engellemeye davet etti.
Pakistan Dışişleri Bakanlığı ise misilleme saldırılarının yapılmasının tek nedeninin kendi ulusal çıkarları olduğunu ve sınırlarının güvenliğini sağlamak olacağını vurgulayarak benzer bir açıklama yaptı.
İran’ın komşu ülkeler ile arasında yaşanan gerginlikleri bitireceğinden kimsenin şüphesi yok. Üst düzey komutanlarının öldürülmesi ve Kirman’da sivil insanlara düzenlenen bombalı saldırı ise İran’ın üzerindeki baskıyı her geçen daha da artırıyor.
İsrail’in İran’a doğrudan zarar vermek istediği gözle görülür bir gerçekken İran’ın İsrail’i vuruyormuş gibi yapması, dost ülkeler açısından itibarın sarsılmasına ve güvenilirlik duygusunun yitirilmesine yol açıyor. İran ise en önemli önceliğinin savaşın bölgeselleşmesini engellemek olduğunun altını çiziyor.
Şu anda bölge ülkelerinin neredeyse hepsi dolaylı yoldan savaşarak ateş çemberinin etrafında dans ediyor. Bütün ülkeler savaşın bölgeselleşmemesi için gerilimden uzak durmaya çalışsa da olayların kontrolden çıkmayacağının bir garantisi yok. İsrail savaşı bölgeye yaymak için Mossad üzerinden saldırılarına devam edecektir.