İran'da Armita Geravand'ın beyin ölümü gerçekleşti: Rejime yönelik öfke büyüyor

İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalar devam ederken, Tahran’dan Tel Aviv hükümetine yönelik tehdit üstüne tehdit geliyor. İran rejimi, yıllardır devam eden iç karışıklıkları ve halktan gelen tepkileri, İsrail karşıtlığı üzerinden kırmak istiyor. Ancak ülkedeki enflasyon, işsizlik, pahalılık, yolsuzluk, rüşvet davaları ve kadın cinayetleri, halkın rejime yönelik öfkesini daha da artırıyor. 

İran iç politikada uzun yıllardır birçok sorunla karşı karşıya. Ülkede uzun bir süredir devam eden enflasyon, işsizlik, pahalılık, döviz kuru, yolsuzluk dosyaları, rüşvet davaları ve kadın cinayetleri halkın rejime yönelik öfkesini her geçen gün artırıyor.

İran’ın yaşanan ekonomik sorunlara çözüm bulmak yerine kaynaklarını Suriye, Irak, Bahreyn, Yemen, Lübnan ve Filistin gibi ülkelere aktarması, halkın çoğunluğu tarafından olumsuz karşılanıyor. 

Tahran hükümetinin özellikle kadınlara yönelik baskıcı tavırları ve başörtü takma zorunluluğunun son dönemde daha sıkı hale getirilmesi ülke içinde halk tarafından ülke dışında ise birçok ülke ve kurum tarafından şiddetle eleştiriliyor. 

13 Eylül 2022’de “ahlak polisi” olarak bilinen İrşat devriyeleri tarafından gözaltına alındıktan sonra rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin 16 Eylül’de yaşamını yitirmesinin ardından uluslararası kamuoyunda İran rejimi tartışılmaya devam ediyor.

Mahsa Amini’nin hayatını kaybetmesinin ardından İran’da halk sokaklara dökülmüş, göstericiler uzun bir süre rejimi ve dayatmacı politikalarını protesto etmişti. Göstericiler ile güvenlik güçleri arasında yaşanan çatışmalarda yüzlerce insan yaşamını yitirmişti.

Amini'nin ölümünün ardından başlayan eylemler baskıcı yönetim anlayışı ve kadın haklarının ayaklar altına alınmasının yanı sıra hükümetin ekonomi alanındaki başarısız politikalarına sert bir eleştiri getirmişti.

İran rejimi ise halktan gelen tepkileri dinlemek yerine gösterileri şiddetle bastırmayı tercih etti. Dini lider Ali Hamaney, ülkede yaşanan gösterilerden ABD ve İsrail’in yanı sıra Batı ülkelerini sorumlu tuttu. 

Rejime yönelik tepkilerin çığ gibi büyüdüğü günlerde Ali Hamaney’in Devrim Muhafızları’nın gerçekleştirdiği askeri törene katılımı, halka yönelik bir tehdit mesajı olarak değerlendirildi.

Diğer yandan halkın en çok dile getirdiği sorunlardan biri de İranlı yetkililerin ailelerinin yurtdışında yaşaması ya da eğitimini sürdürmesi. Halk, İranlı siyasilerin Batı karşıtı politikalarıyla bu tutumunun birbiriyle çeliştiğini dile getiriyor.

İran’da geçtiğimiz sene en çok ses getiren hadiselerden biri de Mahsa Amini protestoları esnasında 20 Eylül’de ortadan kaybolan 16 yaşındaki Nika Şakarami’nin 8 gün sonra cesedinin ortaya çıkması oldu. Şakarami'nin kafatasının ezildiğine dair bulgular tespit edilmişti.

İranlı yetkililer, Şakarami’nin “yüksek bir binadan düşerek” yaşamını yitirdiğini ve ölümün protestolarla ilgili olmadığını açıklamıştı. Ancak genç kızın ailesi ve görgü tanıkları güvenlik güçlerinin bu ölümde parmağı olduğunu dile getirmişti.

Mahsa Amini olaylarının ardından gösterilere katılan protestocular hakkında mahkemelerden idam kararları verilmesi ve infazların başlaması, halkın rejime yönelik öfkesini artıran bir diğer etkendi. 

Ülkede son 1 yılda sık sık yaşanan kız öğrencilerin zehirlenme vakaları ise rejime yönelik suçlamaları daha da artırdı. Zehirlenen kız öğrencilerin aileleri de rejimin başörtü takma zorunluluğuna ilişkin özgürlükleri için sokağa çıkan halka bir mesaj vermek isteyebileceği konusuna dikkat çekti.

REJİM, İSRAİL DÜŞMANLIĞIYLA HALKI KENETLEMEK İSTİYOR

İran’da son yıllarda toplumun neredeyse tüm kesimleri tarafından rejime karşı yükselen öfke, hükümetin tüm önlemlerine ve kararlarına rağmen devam ediyor. Rejimin dış politikada attığı adımlar da İranlılar tarafından çoğunlukla beğenilmiyor.

Tahran’ın İsrail-Hamas savaşının başlamasıyla birlikte Tel Aviv’e yönelik tehditleri devam ediyor. Sertliğin dozunu her geçen gün artıran rejim, kendi içinde muhafazakar ve seküler grupları da İsrail’e karşı tek çatı altında toplamaya çalışıyor. 

Rejimin bir diğer amacı ise önümüzdeki dönemde İsrail ile yaşanabilecek bir savaş ihtimaline karşı içte sağlam bir cephe oluşturmak. 

Ancak rejimin attığı tüm adımlara rağmen halkın şikayetleri, eleştirileri ve tepkileri sürüyor. Geçtiğimiz haftalarda yaşanan bir kadın ölümü hadisesi, ülke içinde ve uluslararası kamuoyunda rejime yönelik öfkenin artmasına neden oldu. 

ARMİTA GERAVAND’IN BEYİN ÖLÜMÜ GERÇEKLEŞTİ

1 Ekim’de bir insan hakları örgütü, 16 yaşındaki İranlı genç bir kızın, Tahran’daki bir metro istasyonunda “saldırıya uğradıktan” sonra komaya girdiğini bildirdi.

İranlı yetlililer, kız ile resmi kurum mensupları arasında herhangi bir tartışma olmadığını ve kızın tansiyonu düştüğü için “bilincini kaybettiğini” açıkladı.

Ancak 16 yaşındaki Armita Geravand’ın, Tahran metrosunda ahlak polisine mensup kadın memurların fiziksel saldırısı sonucu komaya girdiği iddiası gündeme geldi. İran Şark gazetesi, muhabiri Meryem Lutfi’nin, Geravand’ın haberini yapmak için tedavi gördüğü Fecr Hastanesi’ni ziyaret ettiği esnada gözaltına alındığını ve daha sonrasında serbest bırakıldığını yazdı.

İran Resmi Haber Ajansı IRNA tarafından da olayla ilgili güvenlik kamerası görüntüleri yayımlandı. Söz konusu görüntüde, metro istasyonunda bir genç kızın bir grup tarafından trenden indirildiği ve bilinci kapalı şekilde hareketsiz kaldığı ortaya çıktı.

Sosyal medyada ise birkaç kadın polis memurunun Geravand’ı metro vagonlarından birinin içine soktuğu görülen bir video paylaşıldı. Videoda 16 yaşındaki kızın başını örtmediği görüldü.

İran devlet medyası, geçtiğimiz günlerde Geravand’ın beyin ölümünün gerçekleştiğini yazdı. 

Armita Geravand ile ilgili iddialar, İran’da önümüzdeki günlerde yeniden kitlesel halk gösterilerini tetikleyebilir. Dış politikada ABD ve İsrail karşısında söylemlerini her geçen gün sertleştiren Tahran yönetimi; ekonomik sorunlar ve kadın ölümleri nedeniyle halktan beklediği desteği alamıyor.

Bir futbol müsabakasında seyircilerin Gazze için saygı duruşunda bulunmaması, hükümetin yürüttüğü dış politikanın İranlılar tarafından destek görmediğini gözler önüne seriyor.