İran’da İbrahim Reisi’nin ölümü sonrası iç ve dış politikada neler değişecek?
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin ölümü ülke içinde ve uluslararası kamuoyunda konuşulmaya devam ediyor. Son yıllarda iç ve dış politikada birçok sorunla karşı karşıya kalan Tahran, Reisi’nin ölümü sonrası siyasi ve ekonomik istikrarı sağlamaya çalışacak.
İran’da Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Emir Hüseyin Abdullahiyan’ın ölümü konuşulmaya devam ediyor. Tahran hükümeti uzun yıllardır işsizlik, pahalılık, yüksek enflasyon ve yüksek kur gibi sorunlarla mücadele ediyor.
Ülkedeki ekonomik istikrarsızlığı ve başörtü zorunluluğu gibi kuralları protesto eden halk, zaman zaman sokaklara dökülerek rejime tepki gösteriyor. Eylül 2022’deki Mahsa Amini olaylarının ardından uluslararası kamuoyunda da rejimin kadınlara yönelik baskısı gündemden düşmüyor.
Haziran 2021’de göreve gelen Reisi, ABD ve Batı ülkelerinin yaptırımları nedeniyle çıkmaza giren ekonomide sorunlara çözüm bulamadı. Reisi’nin başarısız ekonomi politikaları, halkın hükümete ve rejime yönelik itirazlarının daha da büyümesine yol açtı.
Diğer yandan İran uzun yıllardır Orta Doğu’da vekil güçleri üzerinden nüfuzunu artırmaya çalışıyor. Yemen’de Husiler, Lübnan’da Hizbullah ve Irak’ta Haşdi Şabi üzerinde büyük nüfuz sahibi olan Tahran, bölgedeki ABD etkisini kırmaya ve İsrail üzerindeki baskıyı artırmaya çalışıyor.
7 Ekim’de başlayan İsrail-Hamas savaşından bu yana ise bölgede tansiyon hiç düşmüyor. İsrail, İran’ı da savaşın içine dahil edebilmek için Suriye’deki Devrim Muhafızları Ordusu komutanlarına suikastler düzenlemeyi sürdürüyor.
Geçtiğimiz haftalarda ise İsrail’in Şam Büyükelçiliği’ne yönelik saldırısının ardından Tahran ilk kez doğrudan karşılık verme yoluna gitti.
İç politikada ekonomi ve özgürlük konusundaki sorunları çözemeyen ve halk tarafından desteğini yitiren rejim, dış politikada ise üst düzey yetkililerine düzenlenen suikastlara karşılık verememesi nedeniyle prestijini kaybediyor.
Devrim Muhafızları komutanlarına yönelik suikastlar, ülke içindeki nükleer tesislere yönelik saldırılar, son yıllarda rejimin yaptığı bazı stratejik hatalar uluslararası kamuoyunda İran’ın sık sık tartışılmasına yol açıyor. Birçok siyasi uzman ve analist, İran’ın son dönemde devlet gücünü sergileyemediğine ve imajının bozulduğuna dikkat çekiyor.
İran halkının büyük bir çoğunluğu, rejimin ülke kaynaklarını dış ülkelerde harcamasına tepki gösteriyor. Ekonomik sorunlara yıllardır çözüm bulunamadığını ve enflasyonun düşürülemediğini söyleyen birçok kesim, rejime yönelik eleştirilerini sık sık dile getiriyor.
Reisi’nin ölümü sonrası İran’ın dış politikasında herhangi bir değişiklik beklenmiyor. İran’da dış politikayı hükümet değil, dini lider Ali Hamaney belirliyor. Göreve gelen hükümetler ise Hamaney’in istekleri ve tavırları doğrultusunda bir dış politika çizgisi belirliyor. Bu nedenle önümüzdeki dönemde Reisi’nin yerine gelecek olan cumhurbaşkanının, ABD ve İsrail karşıtı politikalarını sürdüreceği öngörülüyor.
Tahran hükümetinin önümüzdeki dönemde de Rusya ve Çin gibi ülkelerle ticari ilişkilerini geliştirmesi ve Asya’da yeni ittifak arayışlarına girmesi bekleniyor. Diğer yandan İran’ın Orta Doğu’da vekil güçlerini desteklemeye devam etmesi ve nüfuzunu artırmaya çalışması olası görünüyor.
Tüm bunlarla birlikte İran’ı iç politikada zorlu ve karmaşık bir süreç bekliyor. Reisi’nin ölümü ile ilgili suikast iddiaları gündemdeki yerini koruyor.
İran siyaseti içindeki bazı grupların, hükümete karşı harekete geçtiği ve Reisi’nin ölümünü tasarladığı konuşuluyor. Bu iddialar, İran’ın iç siyasetinde önümüzdeki dönemde çeşitli krizlerle karşı karşıya kalacağı yönünde yorumları beraberinde getiriyor.
Halkın ise başörtü zorunluluğu gibi kurallara ve ekonomik sorunlara yönelik rahatsızlığı her geçen gün artıyor.
Yeni gelecek cumhurbaşkanının ülkedeki sorunlara çözüm bulamaması, kitlelerin yeniden sokaklara dökülmesine ve rejimi protesto etmesine neden olabilir. Rejimin protestoları bastırırken sergilediği şiddet tavrı ise iç ve dış kamuoyunda daha büyük tartışmalara yol açabilir.