İskoçya ve Kuzey İrlanda'dan bağımsızlık sesleri yükseliyor!
Birleşik Krallık Merkezi Hükümeti'nden ayrılmak isteyen İskoçya ve Kuzey İrlanda'da bağımsızlık talepleri yeniden yükseliyor. İskoçya Bölgesel Başbakanı Hamza Yusuf, bağımsızlık mücadelesinden vazgeçmeyeceğini açıklıyor. Kuzey İrlanda'da ise yerel seçimleri kazanan Sinn Fein, Birleşik Krallık'tan ayrılmayı savunuyor.
Birleşik Krallık’ın yönetim sistemi, anayasal monarşi. Birleşik Krallık; İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda olmak üzere dört kurucu ülkeden oluşuyor.
Birleşik Krallık’ı oluşturan kurucu ülkelerden İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’da yetki devrine dayalı bir siyasi yapılanma bulunuyor.
Yetki devri uyarınca, egemen devletin sahip olduğu yasama ve yürütme yetkilerinin bir bölümü, Birleşik Krallık Parlamentosu tarafından farklı ölçülerde olmak üzere İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’daki ulusal parlamentolara ve bunların seçtiği yürütme organlarına devredilmiş.
Bu sistemde, hukuken üniter devlet özelliği korunuyor ve merkezi parlamentonun yetki devrini geri alma veya değişiklik yapma hakkı muhafaza ediliyor. Yetki devrinden yararlanan kurucu ülkelerin, kendi egemenlikleri bulunmuyor.
Anayasa, savunma, ulusal güvenlik, dış politika, vatandaşlık ve göç gibi konular, başkent Londra’daki Birleşik Krallık Parlamentosu’nun görevi.
İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’daki yerel parlamentolar, bu konuların dışında kalan ve yetki devrinde bulunulmuş alanlarda yasama faaliyetinde bulunabiliyor.
Ancak İngiltere'nin gölgesinde yaşam mücadelesi veren İskoçya ve Kuzey İrlanda bağımsızlık istiyor.
Geçtiğimiz şubat ayında İskoçya Bölgesel Başbakanı ve İskoçya Ulusal Partisi (SNP) Genel Başkanı Nicola Sturgeon, "ikinci bağımsızlık referandumunun Birleşik Krallık Anayasa Mahkemesince engellenmesinin" ardından görevinden ve parti genel başkanlığından istafa etmişti. Nisan ayında ise yerine Sağlık ve Sosyal Hizmet Bakanı Hamza Yusuf seçilmişti.
İlk Müslüman İskoçya Bölgesel Başbakanı Hamza Yusuf, İskoçya’ya bağımsızlık getirmekte kararlı olduğunu her fırsatta dile getiriyor.
İskoçya halkının her zamankinden daha fazla bağımsızlığa ihtiyacı olduğunu belirten Pakistan asıllı Başbakan, “Biz bunu sağlayacak nesil olacağız” diyor.
İskoçya’da, Hamza Yusuf öncesinde ülkenin en uzun süre liderlik yapan Başbakanı ve ilk kadın lideri unvanına sahip Nicola Sturgeon da bağımsızlık için mücadale etmişti.
İskoç Ulusal Partisi eski lideri ve İskoçya eski Başbakanı Sturgeon; Ekim 2023’de İskoçya’nın Birleşik Krallık’tan bağımsızlığını ilan etmesi için referandum talebinde bulunmuştu.
Birleşik Krallık Yüksek Mahkemesi; İskoçya yönetiminin, İngiltere parlamentosunun onayı olmadan ikinci kez bağımsızlık referandumuna gitme talebine oy birliğiyle karşı çıkmıştı.
Mahkeme, İskoçya'ya öz yönetim hakkı veren anayasal düzenlemeye göre; İskoçya Parlamentosu'nun yetkilerinin sınırları olduğunu ve iki ülke arasındaki birliğin kaderine ilişkin konularda Londra'daki Birleşik Krallık Parlamentosu'na verilmiş olan yetkileri kullanamayacağı kararına varmıştı.
Karara ilişkin açıklama yapan Başbakan Sturgeon, “İskoçya'ya Londra'nın onayı olmadan kendi geleceğini belirleme hakkı vermeyen bir yasa, Birleşik Krallık'ın gönüllü bir ortaklık olduğu fikrinin gerçek dışı olduğunu ortaya koyuyor ve bağımsızlık talebini güçlendiriyor” ifadelerini kullanmıştı.
Nicola Sturgeon; “İskoçya'nın demokrasi talebi reddedilemeyecek. Bugün verilen karar İskoçya'nın bağımsızlık isteyen sesinin yükselmesini bir yönden engelleyebilir ama demokrasilerde sesimiz engellenemez ve engellenemeyecek” değerlendirmesinde bulunmuştu.
2014 REFERANDUMUNDAN BAĞIMSIZLIK ÇIKMAMIŞTI
18 Eylül 2014'te yapılan referandumda, İskoçlar yüzde 55'le bağımsızlığı reddetmişlerdi.
İskoç Ulusal Partisi, Brexit'in durumu değiştirdiğini ve yeni bir referanduma ihtiyaç duyulduğunu açıklıyor.
Brexit referandumunda, İngilizlerin aksine yüzde 62 ile karşı oy kullanan İskoçlar, istemedikleri halde AB'den çıkarıldıklarını söylüyor. Ancak yeni bir bağımsızlık referandumu düzenlemek için İngiliz parlamentosundan izin alınması gerekiyor.
Diğer yandan Muhafazakar Parti'nin çoğunluğu elinde bulundurduğu 650 üyeli parlamentodan böyle bir iznin çıkmasının mümkün olmadığı savunuluyor.
Bu nedenle, bağımsızlık yanlılarının alternatif yollar deneyebileceği değerlendiriliyor. Bu seçeneklerden biri, merkezi hükümete rağmen referanduma gitmek ve olumlu sonuç çıkması halinde tek taraflı bağımsızlık ilan etmek.
Ancak bunun, Katalonya'da olduğu gibi gerginliğe ve merkezi hükümetin sert tepkisine yol açabileceği tahmin ediliyor. Aynı zamanda bu durumun, Katalanlar gibi İskoçların da AB'nin desteğini kaybetmesine neden olabileceği ifade ediliyor.
İSKOÇYA BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİNİ KAZANIRSA…
Nicola Sturgeon, İskoç Ulusal Partisi’nin bağımsızlık mücadelesini kazandıktan sonraki adımlarını açıklamıştı.
Sturgeon, Britanya sterlini kullanmaya devam edeceklerini, para politikasının birçok yönünü Britanya Merkez Bankası’nın belirleyeceğini söylemişti.
İskoçya’da parasal ve ekonomik koşulların gözetimi ve finansal açıdan sorumlu bağımsız bir İskoç Merkezi kurulacağı, zamanı geldiğinde ise İskoç sterlini para birimine geçileceği aktarılmıştı.
Bağımsızlık hareketinin öncüsü İskoç Ulusal Partisi, kazanımın ardından Avrupa Birliği’ne katılmak için çalışacaklarını belirtiyor.
İskoçya’nın Britanya’dan ayrılması durumunda ‘Birleşik Krallık ve İrlanda’nın geri kalanıyla ortak seyahat halinde kalacağı, pasaport gerekmeksizin serbest dolaşım yapılacağı bildiriliyor.
KUZEY İRLANDA BAĞIMSIZ OLABİLİR Mİ?
Geçtiğimiz mayıs ayında Kuzey İrlanda'da düzenlenen yerel seçimleri, Birleşik Krallık'tan ayrılmayı savunan İrlanda Cumhuriyet Ordusu'nun (IRA) siyasi kanadı olarak değerlendirilen milliyetçi parti Sinn Fein kazandı.
Yerel seçimlerde, krallık yanlısı Demokratik Birlik Partisi (DUP) yerel yönetimlerde sandalye sayısındaki üstünlüğü kaybetti.
11 seçim bölgesinde yüzde 30,9 oy alan Sinn Fein sandıktan birinci çıktı. Sinn Fein, 11 yerel konseyde, toplam 462 sandalye içindeki payını 105'ten 144'e çıkarmış oldu. İkinci parti 122 sandalye ile DUP olurken, İttifak Partisi 67 sandalye aldı.
Birleşik Krallık yanlısı partilerin toplam sandalye sayısının 185 olması ve Sinn Fein'in zaferi, Kuzey İrlanda'daki krallık yanlılarının zayıflayacağına işaret ediyor.
Seçim zaferinin ardından, Sinn Fein Genel Başkan Yardımcısı ve Başbakan adayı Michelle O'Neill, "Bugün, dini ve sosyal durumumuzdan bağımsız olarak, bu toplumdaki ilişkilerimizi hakkaniyet, eşitlik, sosyal adalet temelinde yeniden düşünmek adına bir fırsat sunan bir dönemin habercisi" diyerek ilk referandum sinyallerini verdi.
İrlanda'nın kuzeyi ve güneyinin yeni, paylaşılan bir adayı tartışmasının zamanının geldiğini vurgulayan O'Neill, "Geleceğimizin neye benzeyeceğine dair sağlıklı bir tartışma yapalım" ifadelerini kullandı.
Sinn Fein Lideri Mary Lou McDonald da birlik yanlılarına "Korkmayın, gelecek hepimiz için parlak" mesajını verdi.
Sinn Fein, 15 yıldır diğer partilerle koalisyon hükümetlerinde yer aldığını ve yönetimin bu haliyle devam etmesi için çalışacağını duyurdu.
Kuzey İrlanda'ya barış getiren Hayırlı Cuma Anlaşması' na göre, çoğunluk birleşik bir İrlanda istiyor gibi görünürse, Kuzey İrlanda' dan sorumlu devlet bakanı referanduma gidebilir.
Anketler, çoğu kişinin Birleşik Krallık'a bağlı kalmaktan yana olduğunu gösterirken, Sinn Fein bu eğilimin 5 ila 10 yıl içinde değiştirilebileceğini umuyor.
Stormont Meclisi'nde en büyük partinin Sinn Fein olması 100 yıl önce birlikçilerin daima çoğunluk olması üzerine kurulan sistemde çok büyük bir değişiklik yaratacağını gösterebilir.
Henüz net adımlar atılmasa da, Kuzey İrlanda’nın da tıpkı İskoçya gibi bağımsızlık hareketinin büyüyeceği ve referandum talebinde bulunacağı öngörülüyor.