3 Soru: İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi
Intell4 Global, zirvede çıkan kararları ülkeler arası ilişkiler ve bölgedeki stratejik gelişmeler kapsamında 3 önemli soruda ele alıyor.
Suudi Arabistan'ın ev sahipliği yaptığı Arap-İslam zirvesine, başlangıçta Arap Birliği'nin yalnızca 22 üyesinin katılması bekleniyordu. Ancak toplantı daha sonra 57 devletten oluşan daha geniş bir birlik olan İslam İşbirliği Teşkilatı'nı da kapsayacak şekilde genişletildi.
Zirvede; Gazze'deki savaşın sona ermesi çağrısında bulunuldu ve İsrail'in Filistinlilere karşı eylemlerini meşru müdafaa olarak meşrulaştırma girişimleri reddedildi.
Zirvenin nihai bildirisinde, "İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki saldırganlığı, savaş suçları ve işgal hükümetinin barbarca ve insanlık dışı katliamları" kınandı. Ayrıca Riyad'daki toplantının ardından Gazze kuşatmasının sona erdirilmesi, bölgeye insani yardımın girmesine izin verilmesi ve İsrail'e silah ihracatının durdurulması çağrısında da bulunuldu.
Liderler, BM Güvenlik Konseyi'nden İsrail'in Gazze'deki “saldırısını” durdurmak için “kesin ve bağlayıcı bir karar” almasını talep etti.
Birinci soru: Riyad Zirvesi, Arap dünyasının İsrail konusunda anlaşmazlığını mı ortaya çıkardı?
Riyad'daki İslam-Arap Zirvesi İsrail'i sert bir şekilde eleştirme konusunda hemfikirdi ancak Arap dünyası arasında 'Filistin' konusunda bazı ayrılıkları ortaya çıkardı.
Zirvede, İsrail'i köşeye sıkıştıracak ambargolara 4 Müslüman ülke 'hayır' dedi. İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi'nde petrol kullanımı, İsrail uçaklarının Arap hava sahasına girememesi, ilişkilerin dondurulması gibi maddelerin yer aldığı öneriyi BAE, Suudi Arabistan, Fas ve Bahreyn reddetti.
Sivil kayıpların önüne geçmek ve bölgede iki devletli çözüm için çalışma başlatmak isteyen 11 Arap ülkesi, İsrail üzerinde baskı oluşturmak amacıyla 5 farklı madde önerisi getirdi.
Altı Gün Savaşı'nın yaşandığı 1967 yılında Arap ülkelerince uygulanan petrol ambargosuyla benzerlikler gösteren öneride şu maddeler yer aldı:
* İsrail'e mühimmat sağlamak için Amerikan askeri üslerinin kullanılmasının engellenmesi.
* Diplomatik ve ekonomik ilişkilerin dondurulması.
* Petrol kullanmakla tehdit etmek.
* İsrail sivil havacılığının Arap hava sahasında engellenmesi.
* Gazze'ye yönelik saldırının durdurulması talebinin iletilmesi amacıyla Arap bakanlar komitesi oluşturulması.
Ancak söz konusu maddeler Arap ülkeri arasında anlaşmazlığı da beraberinde getirdi. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Fas ve Bahreyn tarafından maddeler reddedildi.
Yaşanılan bu ihtilaf; nihai hedefin ''sivil ölümlerin durdurulması ve İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki saldırganlığını önleme''ye yönelik olduğu düşünüldüğünde birlik ülkelerinin yaptırım gücünün ne kadar etkili olacağı konusunda şüpheler barındırıyor.
İkinci soru: İran'ın strateji değiştirmesi ne getirir?
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman'ın ilk kez bir araya gelmesi nasıl yorumlanmalı?
Orta Doğu'nun iki bölgesel gücü İran ve Suudi Arabistan'ın liderleri, bu yılın başında diplomatik ilişkilerin normale dönmesinden bu yana ilk kez bir araya geldi.
Reisi ile Bin Selman arasındaki görüşme, İran ve Suudi Arabistan devlet başkanları arasında 11 yıl aradan sonra gerçekleşen ilk yüz yüze görüşme oldu.
Görüşmede, ikili ilişkiler ve Gazze Şeridi'ndeki durumu da kapsadığına inanılan bölgesel konular ele alındı.
İran ve Suudi Arabistan arasında bundan önce ne olmuştu?
* İki ülke bölgesel liderlik için yarışan rakiplerdi ancak uzun bir aradan sonra bu yıl Mart ayında Çin'in arabulucuğuyla ilişkileri yeniden canlandırma konusunda anlaştılar. İlgili elçiliklerini yeniden açtılar.
* Arap ülkeleri son zamanlarda İsrail ile ilişkilerini geliştirmek için harekete geçti.
Ancak İsrail'in askeri operasyonlarında Gazze'de giderek artan sayıda sivilin öldürülmesi nedeniyle bu tür hamleler durduruldu. İsrail, 7 Ekim'deki saldırısının ardından Hamas'ı yok etme sözü vermişti.
Suudi Arabistan ile daha güçlü ilişkiler, Hamas'ı destekleyen İran'a, İsrail'e karşı avantaj sağlayabilir.
İran'ın Suudi Arabistan Büyükelçisi Alireza Enayati, İran Cumhurbaşkanı'nın Suudi Veliaht Prens Muhammed Bin Selman İran'ı ziyaret etmeye davet ettiğini söyledi.
İran Cumhurbaşkanı, Suudi Arabistan ve Mısır'ın yanı sıra diğer Müslüman ve Arap liderle de görüştü ve İran diplomasinin yeni bir politika belirlemesi, ''İran, bölgedeki proaktifliğini perçinliyor mu?'' sorusunu akıllara getirdi.
Üçüncü soru: Türkiye-Suriye ilişkileri yeni bir boyut mu kazanıyor?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, aile fotoğrafında Suriye lideri Beşar Esad ile 13 yıl sonra aynı kadraja girdi:
“İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi”nin yapılacağı Kral Abdülaziz Uluslararası Konferans Merkezi’ne gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Suudi yetkililer karşıladı. Liderler, aile fotoğrafının ardından zirve toplantısına geçti.
Karşılama törenin ardından zirve öncesinde aile fotoğrafı çekiminde Erdoğan, aralarında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın da bulunduğu liderler ile "aile fotoğrafı" verdi. Böylece Erdoğan ile Esad, 13 yıl sonra aynı karede yer aldı.
Suriye lideri Beşar Esad, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın istediği koşullar altında yüz yüze bir görüşme gerçekleştirmeyeceğini söylemişti. Esad, geçtiğimiz ağustos ayında Sky News Arabia kanalına verdiği röportajda, ''Görüşme Erdoğan'ın koşulları altında olamaz'' demişti.
Esad, daha önce yaptığı birçok açıklamada, Türkiye'nin Suriye'den asker çekmeme konusundaki “inatçı tavrından” rahatsız olduklarını dile getirmiş ve Suriye topraklarından çekilmeden Türkiye ile normalleşmeye kapalı olduklarını söylemişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise 17 Temmuz'da yaptığı açıklamada, “Biz Beşar Esad’la görüşme noktasında kapalı değiliz, görüşürüz. Bütün mesele, onların bize yaklaşım tarzı. Esad maalesef Türkiye’nin Suriye'nin kuzeyinden çıkmasını istiyor. Böyle bir şey olamaz, çünkü biz orada terörle mücadele ediyoruz'' demişti.
Ne olmuştu?
Erdoğan ile Esad arasında Suriye iç savaşının patlak vermesinin ardından bütün ipler kopmuştu.
Erdoğan, en son 14 Haziran 2011’de seçim zaferi ile ilgili Esad'a tebrik telefonu açmış ve daha sonra karşılıklı konuşmamışlardı.
İlişkilerde yaşanan tüm gelişmeler değerlendirildiğinde Doğu Akdeniz'deki stratejik unsurlar, bölgede Rusya lideri Vladimir Putin'in 'Doğu Bloku' kapsamında Suriye üzerindeki etkisi ve Erdoğan'ın Putin ile hassas ilişkileri, Türkiye-Suriye ilişkilerinin yeni bir seviye kazanması ihtimalini güçlendiriyor.