İsrail-Çin ilişkileri ABD için tehdit oluşturuyor

İsrail, en büyük iki ticaret ortağı olan süper güçler arasında sıkışmışken, Çin ile olan yakınlaşması ABD’yi tedirgin ediyor. Bennett-Lapid hükümetinin dış politikadaki öncelikleri ise ABD ve Çin arasında bölünmüş durumda.

Mayıs 2020’de ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, İsrail ulusal güvenlik yetkilileriyle birkaç saatlik görüşme için Tel Aviv'e gitti. ABD’nin en üst düzey diplomatının pandeminin ortasında ve bir günden az bir süre için İsrail’e gitmesi, iki ülke arasında problem olduğu algısı yarattı. Dönemin İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile basın toplantısı yapan Pompeo, Pekin yönetimini “bilgi karartma ve gizleme” ile suçladı. Pompeo’nun bu sözleri, İsrail’e yönelik bir Çin uyarısı olarak yorumlandı.

Dünya Bankası verilerine göre, 2018’de Çin-İsrail ticareti yaklaşık 15 milyar doları buldu. Ayrıca İsrail’in Çin’den yaptığı ihracat, ABD’den yaptığına oranla daha yüksek olarak kaydedildi.

Çin-İsrail ilişkilerinin giderek artması, Pompeo’nun ziyaretinden önce de ABD’li siyasetçileri rahatsız etmeye başlamıştı. Trump döneminde sık sık dile getirilen İsrail-Çin ticari ilişkileri, Washington ile Kudüs arasındaki savunma yatırımlarına yönelik endişe duyulmasına neden oldu. Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) İsrail limanlarını satın alması, İsrail’in 5G ağları kurması ve Çin’in İsrail ekonomisinde etkinliğini artırması, ABD-İsrail güvenlik ilişkisinin yeniden değerlendirilmesine yol açabilir.

ÇİN, İSRAİL İÇİN FIRSAT, ABD İÇİN TEHDİT

ABD’nin İran ile nükleer müzakereleri sürdürmesinden rahatsız olan İsrail, Orta Doğu’da etkisini artıran Çin ile yakınlaşıyor. Altyapı yatırımları ve yumuşak güç politikası ile ülkeleri etkisi altına Çin’in bölgedeki faaliyetleri ve ABD’nin baş müttefiklerinden İsrail ile yakınlaşması ise Washington tarafından tehdit olarak görülüyor.

İsrail, güvenlik tehditlerine yardımcı olmaktan Silikon Vadisi’ndeki firmalara bilgi teknolojisi sağlamaya kadar Amerikan’ın çıkarları doğrultusunda önemli bir müttefik oldu. İki ülke arasındaki ilişkiler o kadar sağlam görülüyordu ki eski liderler Barack Obama ve Benjamin Netanyahu, 2016’da aralarındaki bağı “sarsılmaz” olarak nitelendirdi.

ABD-Çin Ekonomik ve Güvenlik İnceleme Komisyonu’nun yıllık raporunda, İsrail’in “Çin’in silah sistemi sağlayıcısı ve gelişmiş askeri teknoloji için bir kanal olarak Rusya’dan sonra ikinci sırada” olduğu yer aldı. 2005 yılında Tel Aviv, Harpy savaş uçağını Tayvan’ın güvenliğine tehdit olarak gören ABD’nin lobi çalışmalarının ardından Pekin’e satışını iptal etti. İsrail 2000 yılında benzer bir şekilde Washington’un itiraz etmesi üzerine Çin ile yapılan bir anlaşmasından vazgeçti. Ancak Çin, askeri ve ekonomik anlamda geçmişe göre daha iyi bir konumda. Peki, Çin İsrail’den ne istiyor?

Bir Kuşak Bir Yol girişimi kapsamında birçok ülkeye altyapı yatırımı yapan Çin, bu ülkelerde nüfuz sahibi oldu. İsrail’i de önemli bir değer olarak gören Çin’in İsrail’deki limanları işletmesi ve böylece Akdeniz ve Kızıldeniz’deki nakliye hatlarını kontrol etmesi söz konusu olabilir.

Altyapıya ek olarak teknolojik anlamda da Çin’in İsrail’den sağlayacağı avantajlar bulunuyor. İsrailli şirketlerden her türlü özel veriyi toplamak isteyen Çin, askeri teknoloji geliştiren ve ABD ile ortak tatbikat düzenleyen İsrail Savunma Kuvvetleri’ne sızmak isteyecektir. Pekin yönetimi, İsrail ordusuna sızar ve daha fazla gözetim imkanı sağlarsa, Amerikan askeri teknolojisine de ulaşma imkanı elde edebilir.

İSRAİL-ÇİN-ABD ÜÇGENİNDE NELER OLACAK?

Çin’in İsrail’deki ekonomik yatırımları, ülkede kendisine güç kaynağı sağlamasına yarıyor. Bu nedenle ABD’nin İsrail-Çin ilişkilerindeki etkisi askeri değil, diplomatik ve ekonomik olmalı. Pompeo’nun açıklaması, sağduyulu diplomasi ile birleştiğinde daha doğru bir yol izlenebilir. Bundan sonraki süreçte ABD’li iş dünyası yöneticileri, düşünce kuruluşu uzmanları ve sivil toplum aktivistleri tarafından Çin’in İsrail ile ikili ilişkilere nasıl zarar verdiğini daha sık duymak muhtemel.

ABD’nin İsrail-Çin askeri ticaretini engellemek için yaptırım seçeneği de var. Ancak bu durumda İsrail’deki ABD algısı değişebilir. Dolayısıyla ÇKP ile bağlantılı herhangi bir Çinli şirket ile iş yapan İsrailli şirketlere yaptırımlar uygulanabilir.

Çin’in yumuşak güç kullanımı İsrail’de de kendini gösteriyor. Yapılan araştırmalara göre, İsraillilerin yüzde 66’sı Çin’e olumlu bakıyor. İsrail’e her yıl daha fazla Çinli turist geliyor. Aynı durum ÇKP tarafından kontrol edilen Konfüçyüs Enstitüleri’nin bulunduğu İsrail üniversitelerine kaydolan Çinli öğrenciler için de geçerli. Çin ayrıca İsrailli sivil toplum örgütleriyle de yakınlaşarak ikili ilişkilerin halk nezdinde de desteklenmesini sağlıyor.

İsrail-Çin ilişkilerindeki olumlu eğilime rağmen son zamanlarda gerilimin arttığı olaylar da yaşandı. Çin, çıkarlarına uygun olduğu takdirde uluslararası arenada İsrail’e saldırmaktan çekinmeyeceğini gösterdi.

Son on yılda Çin, Orta Doğu’ya daha fazla dahil oldu. Enerji ve altyapının yanı sıra teknolojik güç haline gelen Çin, Afganistan başta olmak üzere ABD’nin bölgeden çekilmesini fırsat bilerek kendi alanını genişletiyor.

Biden yönetimi Asya’da Çin’e baskı yaparken, Çin ise Orta Doğu’da tepki veriyor. Süper güçlerin rekabet alanı haline gelen Orta Doğu, bu kez de ABD-Çin mücadelesine alan yaratabilir. İsrail ise özellikle Körfez’de daha fazla müdahil oldukça, ABD ile sürtüşme potansiyeli artıyor.