İsrail'in UCM başsavcılarına yönelik tehdit ve karalama girişimleri başarısız oldu

İngiliz gazetesi the Guardian’ın İsrail merkezli +972 ve Local Call dergileriyle düzenlediği ortak bir araştırma, İsrail’in Mossad aracılığıyla Uluslararası Ceza Mahkemesi başsavcılarını tehdit yoluyla baskı altına almaya çalıştığını ve yargı sürecine zarar vermeye çalıştığını ortaya çıkardı.

Araştırma sonucunda elde edilen bilgilere göre İsrail hükümeti tarafından görevlendirilen istihbarat çalışanları, UCM’nin güncel başsavcısı Karim Khan ve selefi Fatou Bensouda’ya yönelik hackleme, tehdit, korkutma gibi taktiklere başvurarak Tel Aviv’e karşı soruşturma açılmasını engellemeye çabaladı.

UCM’nin soruşturma ve yargı sürecini baltalamayı hedefleyen ve 9 yıl önce Filistin’in BM Genel Kurulu tarafından devlet olarak tanınması ve UCM’ye dahil olmasıyla başlayan bu eylemler, Mossad’ın yanı sıra ulusal istihbarat ajansı Şin Bet, ordu istihbarat birimi Aman ve Birim 8200 tarafından gerçekleştirildi.

Bensouda’yı hedef alan casusluk ve baskılama çabalarında Netanyahu’nun yakın müttefiki ve o dönemki Mossad Şefi Yossi Cohen’in başrol oynadığı biliniyor. The Guardian’a konuşan kaynaklar, Cohen’in Bensouda’yı şahsi güvenliğini ve ailesinin güvenliğini kullanarak tehdit etmek suretiyle İsrail’e soruşturma açmaktan vazgeçirmeye çalıştığını bildirdi.

2012-2021 yılları arasında UCM başsavcılığı görevinde bulunan Bensouda, görevdeyken İsrail’in Filistin’de işlediği savaş suçlarını araştırmak için bir soruşturma açma girişiminde bulunmuştu. Cohen’in bunu engellemeye çalıştığı ancak soruşturmanın 2021 yılında açılmasıyla başarısız olduğu biliniyor.

Karim Khan da İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’a ilişkin tutuklama emirlerini yayımladığında isim belirtmeksizin “Bu mahkemenin görevlilerini engellemeye, sindirmeye veya uygunsuz bir şekilde etkilemeye yönelik tüm girişimlerin derhal sona erdirilmesinde ısrar ediyorum” açıklamasında bulunmuş, bu girişimlerin devam etmesi halinde mahkemenin aksiyona geçeceğini söylemişti.

Araştırmaya göre, Khan’ı hedef alan aktiviteler geçtiğimiz aylarda da devam ediyordu. Başsavcı üzerindeki gözetleme ve casusluk faaliyetleri, Netanyahu’nun kendisine çıkacak tutuklama kararından önceden haberi olmasını sağlamış olsa da UCM kaynakları, yakın tarihli istihbarat faaliyetlerinin başarısız olduğunu doğruladı.

BENSOUDA’YI TEHDİT

Filistin’in UCM’ye üye olması, toprakları üzerinde işlenen suçların mahkemenin yargısına düştüğü anlamını taşıyordu. 16 Ocak 2015’te dönemin başsavcısı Bensouda, İsrail’e yönelik bir ön soruşturma açtı.

Bu kararın ardından kimliği belirlenemeyen iki adamın, tanınmayan Alman bir kadın adına teşekkür etmek için Bensouda’nın özel konutuna giderek kendisine bir mektup teslim ettiği aktarıldı. Mektubun içeriğinde yüzlerce dolar para ve İsrail’e kayıtlı bir telefon numarasının bulunduğu bir notun yer aldığı ifade edildi. Uzmanlar, bunun Tel Aviv tarafından Bensouda’ya ev adresinin bilindiğini ima etmek amacıyla gerçekleştirilmiş bir gözdağı verme girişimi olduğunu dile getirdi.

Konuyla ilgili bilgi sahibi 5 adet kaynak, Bensouda’nın telefon görüşmelerinin ve elektronik posta yazışmalarının rutin olarak dinlendiğini belirtti.

Askeri kaynaklar da Filistinli sivil toplum örgütü ve Filistin Ulusal Yönetimi üyelerinin izlenmesiyle ilgili verdiği konuşmalarda “Bunun Hamas ya da Batı Şeria’da istikrarı sağlamakla bir ilgisi yok. Fatou Bensouda’yı gözetlemek için kaynaklarımızı kullandık. Bu, askeri istihbaratın yapması meşru olan bir şey değil” ifadelerini kullandı.

Bensouda, İsrail ve Filistin taraflarının savaş suçu işlediğine ilişkin sağlam deliller bulunduğunu belirterek 2019 yılında ön soruşturmanın sona erdiğini açıkladı. Bu aşamadan sonra, UCM’nin Filistin topraklarında yargı yetkisi olup olmadığının kesin olarak belirlendiği 2021 yılına yeni bir soruşturma açılmayacaktı.

Dönemin Başsavcısının bu soruşturmanın takipçisi olacağına dair sinyaller vermesiyle İsrail tarafı, Bensouda’ya yönelik tehditleri ve karalama kampanyalarını yoğunlaştırdı. Bu tehditler, Bensouda’nın kariyerini, şahsi güvenliğini ve ailesinin emniyetini hedef alıyordu.

Bensouda’ya ilişkin bilgilerin Batılı diplomatlar arasında dolaştırarak yürütülmesi yolula düzenlenen karalama kampanyası girişimi başarısız oldu. Ancak bu dönemlerde görevde olan ABD Başkanı Donald Trump, Fatou Bensouda’yı ve bir kurmayını hedef alan finansal ve seyahat yaptırımları uyguladı. Bu süreçte kapalı kapılar ardında yoğun çabalarla yıldırılmaya çalışıldığı belirtilen Bensouda’nın Gambiya vatandaşı olması nedeniyle Batılı meslektaşlarından daha zor durumda kaldığı da ifade edildi.

Bensouda’nın başsavcılığı süresince geri adım atmadığı, kendisini sindirmeye yönelik çabalara direndiği bildirildi. Bu önermenin gerçekliği, görev süresi bitmeden birkaç ay önce soruşturmayı açmasıyla teyit edildi.