İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarının perde arkasında hangi nedenler yatıyor?
Son iki yılda dört defa seçime giden ve aylardır bir türlü hükümet kurulamayan İsrail’de, Başbakan Netanyahu Filistin üzerinden ne planlıyor? İsrail seçimlerinin Filistin gerginliğine etkisi ne? İsrail’de hükümet kurulması için hangi partiler ve siyasetçiler kilit durumda? Netanyahu dokuz yıllık görevini bırakacak mı?
Ramazan Ayı’nın ilk günleri ile birlikte İsrail polisinin Filistinlilere yönelik taciz ve saldırıları başladı. Mescid-i Aksa’da ibadet edenlere sürekli tacizde bulunan İsrail polisi, aynı zamanda iftar yapmak isteyen Müslümanların karşısına da birtakım engeller çıkardı.
İsrail polisinin, Şeyh Cerrah mahallesindeki Müslümanlara zorunlu tahliye dayatması ile gerilim tırmandı. Ramazan Bayramı’ndan birkaç gün önce ise Mescid-i Aksa’ya İsrail askerlerinin saldırması sonucu çatışmalar yaşanmaya başladı.
İsrail’de son iki sene içerisinde dört seçim yapılırken, mart ayından bu yana bir türlü hükümet kurulamıyor. Son yıllarda yolsuzluk soruşturmaları ile karşı karşıya kalan ve halkın büyük bir kesimi tarafından protesto edilen Netanyahu, Başbakanlık koltuğunda kalabilmek için tüm kozlarını kullanıyor.
Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin’in defalarca kez kendisine hükümet kurma görevi vermesine rağmen Netanyahu bir türlü hükümeti kuramadı. Hükümet kurmak için 61 milletvekilinin onayını alması gereken Netanyahu, diğer partiler ile yaptığı görüşmelerde istediği sonucu elde edemedi.
İsrail’de son iki yılda yapılan dört seçim, Netanyahu’nun İsrail halkı tarafından eskisi kadar rağbet görmediğini gözler önüne serdi. Oyu yüzde 44.4’den, yüzde 24.2’ye kadar gerileyen Netanyahu, Başbakan olarak görevde kalmak için koalisyon hükümeti arayışlarına girdi. İsrail’de yapılan son seçimler, son yıllarda isminin geçtiği yolsuzluk dosyaları sebebiyle Netanyahu’nun oy oranının gittikçe azaldığını gösterdi.
İç politikada oldukça zor günler geçiren ve Başbakanlık koltuğunu kimseye kaptırmak istemeyen Netanyahu, dış politikada da oldukça zor durumda. Eski ABD Başkanı Donald Trump döneminde Abraham Anlaşmasını imzalayarak BAE ve Bahreyn gibi ülkeler ile normalleşen İsrail, Biden’ın başkanlık koltuğuna oturması ile birlikte birtakım sorunlar yaşıyor.
Biden’ın İran ile nükleer anlaşmaya yeniden geri dönmek istemesi, Viyana’da devam eden müzakerelere destek vermesi Netanyahu hükümeti tarafından tepki ile karşılanıyor. Bu süreç içerisinde İsrail’in süreci baltalamak için attığı adımlar da dikkatli gözlerden kaçmadı. İran’ın İsfahan şehrindeki Natanz Nükleer Tesisine yönelik saldırından İsrail sorumlu tutuldu. Bazı uzmanlar, İsrail’in bu tür faaliyetler ile nükleer anlaşma müzakerelerine gölge düşürmeye çalıştığını ileri sürdü.
Ancak İsrail göstermiş olduğu faaliyetlerden ve söylemlerinden istediği gibi bir sonuç alamadı. Biden’ın İran ile nükleer anlaşmaya geri dönmek istediği ve müzakerelere olumlu yaklaşımı İran'dan da olumlu karşılık buldu. Ayrıca bölgede yaşanan Suudi Arabistan-İran yakınlaşması da İsrail’i oldukça rahatsız ediyor. Kendi güvenliği için en büyük tehdidi İran olarak gören İsrail, bölge ülkeleri üzerindeki etkisini artırarak İran’ı çevrelemeye çalışıyor. Ayrıca Abraham Anlaşmaları ile BAE ve Bahreyn gibi ülkeler ile normalleşen İsrail, diğer ülkeler ile de anlaşma imzalayarak Filistin meselesini unutturmayı planlıyor.
İç ve dış politikada zor günler geçiren ve uzun zamandır yolsuzluk dosyalarında ismi geçen Netanyahu, kendisinden hükümet kurma görevinin alınması sonrası harekete geçti. Cumhurbaşkanı Rivlin’in hükümet kurma görevini muhalefet lideri Yair Lapid’e vermesi sonrası, Netanyahu Filistinliler üzerindeki baskısını artırdı.
Dokuz yıldır görevde bulunan, adı sürekli yolsuzluk dosyalarında geçen, son seçimlerde oy oranı oldukça düştüğü görülen, iç ve dış politikada zor günler geçiren ve hükümet kurma yetkisi elinden alınan Netanyahu, Filistin olaylarını kışkırtarak Lapid’in hükümet kurma sürecini baltalamaya devam ediyor. Lapid’in hükümeti kurması halinde dokuz yıllık Başbakanlık görevi sona erecek olan Netanyahu, iç karışıklıklar çıkartarak Gazze ve Mescid-i Aksa’yı koz olarak kullanıyor.
Netanyahu’nun bir diğer amacı ise Filistin olaylarını bir güvenlik sorunu haline getirerek, halk tabanında kaybolan desteğini yeniden elde etmek. Ancak son zamanlarda sık sık düzenlenen Netanyahu aleyhindeki protestolar, Netanyahu’nun beklediği desteğin artmadığının da göstergesi. Bazı kesimler tarafından Netanyahu’nun Filistin politikası desteklense de, ülkedeki çoğunluk tarafından bu saldırı politikaları karşılık bulmuyor.
Filistin’e yönelik saldırıları ile görevde kalma süresini artırmak isteyen Netanyahu, dış ülkelerden de beklediği desteği açık bir şekilde bulamadı. ABD, Hollanda, Bulgaristan, Almanya, Brezilya gibi ülkelerden destek alan Netanyahu, İslam ülkeleri başta olmak üzere dünyada birçok ülke tarafından kınandı. İsrail ile normalleşme anlaşması imzalayan BAE, Bahreyn, Fas, Sudan ve Mısır gibi ülkeler de İsrail’i kınayan ülkeler arasında yer aldı.
İSRAİL SEÇİMLERİNDE KRİTİK ROL OYNAYAN PARTİLER
İsrail’de hükümetin kurulabilmesi için hükümet kurmak ile görevlendirilen partinin 61 milletvekiline ulaşması gerekiyor. Bu durum, İsrail’deki tüm partileri hükümet kurma çabalarında önemli bir konuma getirdi.
Bu partilerin başında Birleşik Arap Listesi/Ra’am geliyor. Birleşik Arap Listesi’nin lideri Mansur Abbas, 1974 doğumlu ve diş hekimi. Arap Müslüman politikacı olan Abbas, İsrail meclisinde üç milletvekili arkadaşı ile birlikte partisini temsil ediyor.
Muhafazakar bir anlayışa ve politik çizgiye sahip Abbas, Kudüs İbrani Üniversitesi’nde okudu. Öğrencilik yılları içerisinde “Filistin’de Arap İslam Devleti” kurmak amacını taşıyan İslami Hareket kurucusu Abdullah Nimar Derviş ile tanıştı.
2007 yılında Birleşik Arap Listesi’nin genel sekreteri olan Abbas, 2010 yılında İslami Hareket Güney Şubesi Başkan Yardımcısı oldu. 2019 yılında milletvekili seçilen Abbas, İsrail’in BAE ve Bahreyn gibi ülkeler ile imzaladığı normalleşme anlaşmalarına destek verdi. Daha önce İsrail televizyonuna açıklamalarda bulunan Abbas, İsrail toplumunun yararı için Siyonist partiler ile çalışmaya hazır olduklarını dile getirdi. Abbas, koalisyon hükümetinde yer alabileceklerini ve buna hazır olduklarını söyledi.
Bir diğer parti olan Barış ve Eşitlik için Demokratik Cephe/ Hadash ise İsrail meclisinde altı milletvekili ile temsil ediliyor. Hadash lideri Ayman Odeh, 1975 doğumlu İsrailli Arap Müslüman politikacı. 1998 yılında Hayfa Kent Konseyi’ne seçileren giren Odeh, 2015 yılında ise parti lideri oldu.
Foreign Policy dergisinde dünyanın önde gelen 100 düşünürü arasında gösterildi. Odeh’in, Yahudiler ile ortak hareket etme isteğini sürekli dile getirdiği biliniyor. Odeh, modern Arap kültürünün oluşmasında Yahudilerin önemli bir rol oynadığını savunuyor.
İsrail’de seçimi kurmakla görevlendirilen Yair Lapid, toplam 56 milletvekiline ulaşmış durumda. Lapid’in beş milletvekilinin daha onayını alması halinde İsrail’de hükümet kurulacak ve Netanyahu’nun dokuz yıllık başbakanlığı sona erecek. Bu sebeple Mansur Abbas liderliğindeki Birleşik Arap Listesi ve Ayman Odeh liderliğindeki Hadash partisi İsrail’de hükümet kurulabilmesi için kilit bir noktada.
Lapid’in hükümet kurmak için gerekli olan 61 milletvekiline ulaşabilmek amacıyla önümüzde günlerde Mansur Abbas ve Ayman Odeh’in kapısını çalması bekleniyor. Netanyahu ise süreci baltalamak için Filistin’e yönelik saldırılarını her geçen gün artırıyor.
Filistin saldırılarının arka planında yalnızca siyaset değil elbette ekonomik nedenler de yatıyor. Saldırılarını durdurmak için ABD'den 2-3 gün süre istediği iddia edilen İsrail, Akdeniz'de keşfedilen doğalgaz ve petrol rezervleri üzerinde de tek başına söz sahibi olmak istiyor.
Batı Şeria’nın C Bölgesi ile Gazze Şeridi’nin Akdeniz kıyılarına sürekli ve düzenli saldırılar düzenleyen İsrail, Filistin ekonomisinin her yıl milyarlarca dolar kaybetmesini de sağlamaya çalışıyor.