Kakhovka Barajı'nın yıkılmasıyla başlayan insani krizde taraflar birbirlerini suçluyor

Ukrayna’da Kakhovka Barajı’nın yıkılması; hastalık, açlık, boğulma tehlikesi gibi sorunlara yol açarak, 2022’de başlayan işgaldeki en ciddi insani krizlerden birinin yaşanmasına sebep oldu. Barajı kimin yıktığı henüz belli değil ancak Kiev ile Moskova yönetimleri birbirlerini suçlamaya devam ediyor.

Rus kuvvetlerinin Ukrayna’yı işgali sürerken, 6 Haziran 2023’te Dinyeper Nehri üzerindeki Kakhovka Barajı çöktü.

Moskova ve Kiev’e bağlı kaynaklar, Rus kontrolündeki barajda yaşanan çöküntünün bir patlama sonucu gerçekleştiğini doğruladı.

Ancak barajın çökmesine sebep olan patlamaya hangi tarafın sebep olduğuna ilişkin kesin bir açıklama henüz yapılmadı. Rusya ile Ukrayna arasında bir “suçlama savaşı” başladı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, olayın hemen ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Kakhovka Barajı'nın patlamasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Putin; Sovyet döneminde inşa edilen barajın, Kiev otoriteleri tarafından, “Batılı önderlerinin önerisini takiben” patlatıldığını söyledi.

Kremlin’den yapılan yazılı açıklamada; Ukrayna’nın “açıkça terör yöntemleri kullandığı ve savaş suçları işlediği” ifade edildi.

TASS haber ajansına göre; Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vasily Nebenzya, Ukrayna tarafının 2022’den itibaren askeri avantaj elde etmek için Kakhovka Barajı’nı patlatmaya ilişkin senaryolar hazırladığını öne sürdü.

Nebenzya, iddiasına kaynak olarak; Washington Post’un, Ukraynalıların HIMARS füzeleriyle Kakhovka’yı patlatmayı denediğine ilişkin yayımladığı 29 Aralık 2022 tarihli bir haberi gösterdi.

Haberin kaynağı, Ukraynalı Tümgeneral Andriy Kovalchuk.

Ukrayna’dan gelen açıklamalar da Moskova’dan gelenlere paraleldi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, “Herkes, Rusya’nın iş birlikçileriyle birlikte barajı sabote ettiğini biliyor. Elimizdeki istihbarat bu şekilde” dedi.

Zelenski, Ukrayna askeri istihbaratı Kakhovka’nın patlatılması konusunda uyarıda bulunduğu için; bütün hizmetlerin bu ihtimale karşı önceden hazırlıklı olduğunu belirtti.

New York Times gazetesinin uzmanlardan aktardığı bilgiye göre; baraja dışarıdan yapılacak saldırıların, barajda böyle bir etki bırakması mümkün değil.

Kanıtlar, barajın “içeriden patlatıldığına” işaret ediyor. Bu da Rusya’nın barajı sabote ettiği anlamına geliyor.

Zaporijya Nükleer Santrali’nin çalışmasını durdurma ve Kırım’da yaşayanların içme suyuna erişimini engelleme iddiaları ise barajı Ukrayna’nın patlattığını öne süren teorilerin temel dayanak noktası.

İNSANİ KRİZ

İçme suyu, elektrik üretimi gibi alanlarda kullanılan Kakhovka Hidroelektrik Santrali’nin patlatılması; bir dizi insani krizin patlak vermesine yol açtı.

18 kilometreküplük su hacmine sahip olan baraj rezervi, çevredeki yaşam alanlarına ulaşarak bir afet oluşturdu.

50’den fazla kişi, yaşanan sel nedeniyle hayatını kaybetti. Evini selde kaybeden veya kaybetme tehlikesi bulunan binlerce kişinin şehirlerden tahliye edilmesi; savaş tarafından günlük hayatları ellerinden alınmış insanları barınma sorunuyla da karşı karşıya getirdi.

Savaşın da etkileyeceği yoksunluk ortamında barınmadan uzak kalan kişiler, aynı zamanda Kakhovka tarafından düzenlenen su akışına da erişimlerini kaybetti.

Selden etkilenen bölgelerde, yüzbinlerce kişi acil içme suyu ve hijyen amaçlı temiz su ihtiyacı duyuyor.

BM’nin insani yardım şefi Martin Griffiths, 700 bin kişinin temiz içme suyuna ihtiyaç duyduğunu söylemişti.

Sel ile birlikte her şeyin birbirine karışmasından doğan kirlilik, ortada temizlenecek su olmayınca, kolera, tifüs gibi salgın hastalıkların ortaya çıkmasına yol açabilir.

DSÖ Ukrayna temsilcisi Dr. Jarno Habicht, organizasyonun en büyük endişesinin bu salgın hastalıklar olduğunu, önlem olarak bahar aylarında Ukrayna’ya salgın hastalık kitleri verildiğini aktardı.

World Socialist Web Site’taki habere göre; Karadeniz’e dökülen 150 ton motor yağı ve sele kapılan mayınlar hem çevre için hem de genel güvenlik için büyük tehdit oluşturuyor.

Kakhovka Barajı’nın rezervindeki su, ayrıca dünyanın en büyük tahıl üreticilerinden olan Ukrayna’da tarımsal sulama için de kullanılıyordu.

Bu suyun dışarıya taşması, buhranda olan küresel tarım için de önemli bir sorun teşkil ediyor.

Ayrıca Middle East Institute’ün bildirdiğine göre; motor yağı gibi birçok maddeyle kirlenen sular, 500 bin hektarlık tarım arazisini de zehirleyerek hasada yıllar süren zararlar verecek.

Tarımsal üretimin düşükten daha düşüğe inmesi; Ukrayna’nın tarım ürünlerine ihtiyaç duyan Orta Doğu ve Afrika ülkelerinin artan gıda güvensizliğiyle karşı karşıya kalması anlamına geliyor.

Azalan gıda üretimi, gıda fiyatlarının da küresel ölçekte yükseleceğine işaret ediyor.

Barajın çökmesiyle gelen zamlar, hâlihazırda yüksek fiyatlarla mücadele etmekte zorlanan ülkelerin piyasada kıt bulunan gıda ürünleri için rekabet edemeyeceğini; dolayısıyla gıda alımlarının düşmesi suretiyle ülkelerdeki gıda güvenliğinin bir darbe daha yiyeceğini gösteriyor.

Ayrıca bu yoksunluk durumu, gıda güvenliğinde sorun yaşayan ülkelerin, Dünya Gıda Programı gibi programlardan ve varlıklı ülkelerden gelecek insani yardımlara daha çok ihtiyaçları olacağını gözler önüne seriyor.