Yunanistan, tren kazası ve skandallar gölgesinde seçime gidiyor
Yunanistan’da seçimler yaklaşırken meydana gelen tren kazası, seçimlerin gidişatını ve seçmen davranışlarını ciddi şekilde değiştirdi. Ülkede hukukun üstünlüğü ve gazetecilerin can güvenliğinin azalmasının üstüne gelen kaza, mayıs ayında yapılacak seçimleri derinden etkileyebilir.
28 Şubat günü bir yolcu treni, bir yük treni ile aynı raya girdi. Atina-Selanik rotası üzerindeki Tempi kasabasında kafa kafaya çarpışan iki tren, 57 kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu.
Yunanistan tarihindeki en ölümcül tren kazasında ihmallerin yoğunluğu ve hayatını kaybedenlerin çoğunu tatilden dönen öğrencilierin oluşturması dolayısıyla, Başbakan Kiriakos Miçotakis ve partisi Yeni Demokrasi’ye (Nea Dimokratia; ND) tepkiler yükseldi.
Kazanın gerçekleştiği günden beri yapılan seçmen yoklama anketleri, ND oy kaybederken en büyük muhalefet partisi olan Syriza’nın arayı kapattığını gösteriyor.
Euractiv, ND ve Syriza arasındaki farkın kazadan önce ND lehine ortalama yüzde 6-7 puan bandında olduğunu, kazadan sonra ise aradaki farkın istatistiksel hata limiti olan yüzde 3’ün altına indiğini aktardı.
Tren kazasının ardından, Başbakan Miçotakis seçimleri mayıs ayına ertelemek zorunda kaldı.
Miçotakis, “Seçimlerin haziran değil mayıs ayında gerçekleşeceğini söyleyebilirim çünkü kesinlikle ikinci tur olacak. İkinci turu ülkenin gerçekten ihtiyacı olan bir koalisyon hükûmeti kurmak için istiyorum” açıklamasında bulundu.
Yakın zamanda, Yunanistan’ın seçim sisteminde bir değişikliğe gidilmişti. Euractiv’den Sarantis Michalopoulos’a göre, yeni sistemde bir koalisyon hükûmeti kaçınılmaz oluyor. İkinci turda yüzde 37-38 bandında oy alan partiler, hükûmeti kurabiliyor.
TREN KAZASINDA İHMAL SUÇU
Yunan vatandaşlar, tren kazasının bütçe yetersizliği, özelleştirme ve hükûmetin ihmali sebebiyle gerçekleştiğini söylüyor.
16 Mart’ta sendikalar, öğrenci birlikleri ve siyasî partilerin katılımıyla birçok şehirde onbinlerce kişilik protestolar baş göstermişti.
Bu protestolarda, “Gelişimin rayları kanla lekelendi; trenlerdeki suçu unutmayacağız”, “Tempi raylarında ölü sayılıyoruz; patronların kârları için kan” tarzı sloganlar atıldı.
Demokratik Birlikçi Demir Yolu İşçileri Sendikası, 7 Şubat’ta kritik demiryolu hizmetlerinde ve altyapısında ölümcül kazalara yol açabilecek personel, güvenlik ve kaynak eksikliklerini ortaya koyan bir rapor yayınlamıştı.
Bu rapor, Yunanistan Komünist Partisi tarafından kazadan sonra yeniden paylaşıldı.
Le Monde, tren sendikacılarının, tutuklanan istasyon şefinin bir günah keçisi olduğunu söylediğini aktarıyor. Sendikacıların bu ifadesinin altında, demir yolu hattındaki güvenlik eksikliklerinin yıllardır biliniyor olması yatıyor.
Kazadan yaklaşık iki hafta önce, Avrupa Komisyonu, Yunanistan'ı 2012 tarihli Tek Avrupa Demir Yolu Alanı Direktifi’ne uymamaktan dolayı mahkemeye vermişti.
NPR’nin Yunan gençlerin sorunlarını araştıran Eteron Proje Koordinatörü Kostas Gousis’ten aktardığına göre, Yunan gençler yeni bir “siyasî jenerasyon” olarak şekilleniyor.
Gousis, gençlerin Yunanistan’daki yaşam koşullarından memnun olmadığını ve bir değişim talebinin geleceğinin çok önceden görüldüğünü belirtiyor.
Protestolara katılan gençlerin yüzlerinde ve ellerindeki pankartlarda, hayatlarını kaybeden akranlarına atıfla, “Varınca bana haber ver” yazıyordu.
NPR’ye konuşan bazı gençler, bu sene oy kullanırken tren kazasının onlar için birinci öncelik olacağını söyledi.
AA’nın alıntıladığı bir ankete göre ise vatandaşların yüzde 13’ü tren kazasının baş sorumlusu olarak aktif hükûmeti görürken, yüzde 46.8’lik bir kesim de Miçotakis hükûmetine ek olarak önceki hükûmetleri de sorumlu görüyor.
Ankete cevap veren vatandaşların yüzde 55.6’lık bir kısmı da tren kazasının oylarını etkileyeceğini söyledi.
SKANDALLAR LİSTESİ
Avrupa Parlamentosu Sivil Özgürlükler Komitesi; Yunanistan’daki adalet sektörünün yetersizlikleri, medyanın tekelleşmesi ve gazetecilere yönelik tehditler dolayısıyla Yunanistan’da hukukun üstünlüğünün tehdit altında olduğunu yazdı.
Komisyon Şefi Sophie in ‘t Veld, Yunanistan’daki yasal ve kurumsal çerçevenin sağlam olduğunu, ancak ülkede hukukun üstünlüğü ve temel özgürlüklerin ciddi tehdit altında olduğunu söyledi.
Rapora göre, AB üyeleri içinde en kötü basın özgürlüğüne sahip Yunanistan’da medya organlarının az sayıda “oligark” tarafından yönetilmesi, medyada çoğulculuğu ciddi şekilde kısıtlıyor ve bazı konuların raporlanmasının önünde bir engel oluyor.
Giorgos Karaivaz adlı bir gazetecinin öldürülmesi ve cinayet soruşturmasında iki yılda hiçbir ilerleme kat edilememesini, gazetecilerin can güvenliğinin hükûmet için önemli olmadığı yönünde yorumlayan in ‘t Veld, birçok gazetecinin darp tehdidi aldığını ve dinlendiğini de aktardı.
Akdeniz ülkesindeki yavaş çalışan adalet sisteminin bir cezasızlık kültürüne yol açtığını belirten Komisyon, inceleme otoritelerinin karşılaştığı ağır baskının demokrasiye bir tehdit oluşturduğunu da söyledi.
Komisyon ile Yunan otoriteler arasında bir görüşme ayarlamaya çalışıldığında yetkililere ulaşılamadığını belirten in ‘t Veld, ulaşılan yetkililerin de son dakikada caydığını aktardı.
Yunan muhalefeti, hükûmetin tren skandalını bahane ederek Avrupa Parlamentosu’nun görevini sabote etmekle suçladı.
Bunların yanında Miçotakis’in en çok konusu olduğu skandal ise dinleme skandalı.
Syriza lideri Alexis Çipras’ın “1974’te demokrasi tesis edildiğinden beri ülkede gerçekleşen en büyük skandal” olarak nitelediği bu skandal; gazetecilerden siyasîlere, üst düzey bürokratlardan ordu komutanlarına birçok kişinin telefonlarının yasa dışı şekilde dinlenmesi olayıydı.
Çipras, Parlamentoda, Miçotakis’in “kriz zamanıyla” yüzleşmekten kaçınmak için örtbas etme, şantaj, korkutma ve çok sayıda yasadışılık yürüttüğünü söylemişti.
Miçotakis, ocak ayında bu konuyla bir güvensizlik oyu yoklamasıyla karşılaşmış, ancak kendi partisinin Mecliste çoğunluk olması nedeniyle görevde kalmaya devam etmişti.