Ali Babacan

Ankara'nın Ulus semtinde ticaretle uğraşan bir ailenin çocuğu olarak, 1967'de dünyaya gelen Babacan, iddialı bir eğitim geçmişine sahip. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Endüstri Mühendisliği Bölümü'nü birincilikle bitiren Babacan, 1990 yılında Fulbright bursunu kazanarak, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Northwestern Üniversitesi Kellogg School'da işletme dalında yüksek lisansını tamamladı. ABD'de finans sektörünün üst düzey yöneticilerine danışmanlık yapan özel bir şirkette çalışan Babacan Türkiye’de siyasete atıldı.

ABD’den Türkiye’ye, doğduğu ve yaşadığı şehir olan Ankara’ya dönen Babacan, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kurulup ülke siyasetine etkili bir giriş yaptığı 2001 yılında siyasete atıldı. Kurulduğu yıl, partinin Merkez ve Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen Babacan, 2002 senesinde CBNC-e kanalına verdiği uzun söyleşide, partisinin iktidar olması durumunda uygulamada, ekonomide nelerin görüleceğine dair soruya, çok etkili yanıt vermişti. Babacan o demeçte ülkenin ekonomisiyle yakından ilgilendiğini ve gelecekte de ilgilenmeye devam edeceğinin sinyallerini vermişti. Babacan, söz konusu röportajdan yaklaşık bir ay sonra milletvekili oldu ve henüz 30'lu yaşlarının ortasında ekonominin başına geçti.

58 ve 59’uncu hükümetlerde Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevini yürüten Ali Babacan'ın genel olarak neo-liberal anlayışa dayanan ekonomiyle ilgili stratejisi kabaca; kamu üzerindeki borç yükünün asgari düzeye çekilmesi, böylece uzun vadede kamunun borçlanma maliyetlerinin düşürülmesi, özel sektörün ise hem iç hem uluslararası piyasada kredi olanaklarına erişiminin önünün açılması üzerine kuruluydu. Bu çerçevede özel sektör yatırımları, artan iç talep ve ihracat ile büyüme yakalandı. Bu stratejinin sonunda büyüme hızlandı, kamu borcu azaldı, bütçe açıkları düştü, enflasyon kontrol altına alındı. Bunların ardında da üst üste not artırımları geldi ve Türkiye'nin kredi notu tarihinde ilk kez yatırım yapılabilir seviyeye çıktı.

Yine aynı dönem içinde kamu maliyesinin kontrol altına alınmasıyla birlikte Uluslararası Para Fonu- International Monetary Fund Home Page (IMF)’ye olan borç kapatıldı. Tüm bunların gerçekleşmesinde, 2008 küresel krizinin ardından dünya genelinde merkez bankalarının faizleri indirip parasal genişlemeye gitmesi de etkili oldu. Gelişmiş ülkelerde getiri bulamayan yatırımcılar, büyüme potansiyeli olan, öngörülebilir bir ekonomi politikası izleyen dinamik gelişen ülkelere yatırımları artırdığında Türkiye bu ülkeler listesinin üst sıralarında yer alıyordu. Bazı uzmanlara göre bu strateji, kredi büyümesini patlatıp bugün yaşanan özel sektör borçluluğu sıkıntılarının da temelini attı. Eleştirel görüşe göre bu politikalarla 1990'larda ve 2000'li yılların başlarında kamunun üzerinde olan borç yükü ve risk kaybolmadı, sadece özel sektörün ve tüketicilerin sırtına borç olarak bindirildi.

DÜNYANIN EN ETKİLİ 100 İNSANI ARASINDA YER ALDI

Babacan, 2005 senesinde bakanlık görevine devam erken aynı zamanda Avrupa Birliği (AB) ile müzakereleri yürütmek üzere baş müzakereci olarak atandı. Bu sebeple bir dönem yoğun eleştiriler aldı. 2007'de ise Dışişleri Bakanlığı görevine geldi ve bu görevini 2009'a kadar sürdürdü. 2009'da Hazine'den Sorumlu Başbakan Yardımcılığı görevine getirilen Babacan, bu görevi sırasında da çevresinde etkili bir ekip oluştu ve işlerini yönetti. Uzun yıllar bakanlık görevini üstlenmiş olan Babacan, yurt içinde olduğu kadar yurtdışında da AKP hükümetinin önemli yüzlerinden biri haline geldi. AB yetkilileriyle yakın ilişki geliştirdi; IMF, Dünya Bankası toplantılarında Türkiye'yi temsil etti; Davos toplantılarında hep ön plandaydı. Öyleki, 2012’de Amerikan Time dergisinde "Dünyanın en etkili 100 insanı" listesinde yer almıştı.

AK PARTİ İLE FİKİR AYRILIKLARI

Babacan'ın ekonomi yaklaşımı konusunda AK Parti ile ayrışması 2015 yılına denk gelsede daha 2010'da bunun belirtileri ortaya çıkmaya başlamıştı. Babacan Hazine'den Sorumlu Başbakan Yardımcılığı yaptığı dönemde çok ciddi projeler hazırladı. Üzerinden bir yıldan uzun süredir çalıştığı bir projesine o dönem Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan ve o dönem Ulaştırma Bakanlığı yapan Binali Yıldırım tarafından karşı çıkıldı. Erdoğan, Babacan ve ekibi ile Çağlayan ve ekibi arasında bir seçim yapmak zorunda kaldı. Zor bir tartışma sürecinin sonunda Erdoğan, kısa vadede büyümeyi yavaşlatabileceği endişesiyle Mali Kural'ı uygulamaktan vazgeçti. Babacan’ın siyasi kariyerinin en büyük yapısal reformu böylece uygulanmadı.

2015'e gelindiğinde ise o dönem faizlerin düşmesini savunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu görüşü benimsemeyen Babacan ile dönemin Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'yı kamuoyu önünde ciddi şekilde eleştirmeye başladı. Babacan uzun süre sessizliğini korudu. Mümkün olduğunca siyasi polemiklerden uzak duran, basın ve sosyal medyada yoğun olarak yer almayan, yorumlarını ağırlıklı olarak sadece kendi alanında yapan bir siyasetçi olan Babacan, söz konusu dönemde hükümete ciddi eleştirilerinin olduğu bilinmesine rağmen gözden ırakta olmayı tercih etti.

İSTİFASI VE YENİ PARTİ ÇALIŞMALARI

Kamuoyu önündeki uzun süren sessizliğin ardından bu yıl, 8 Temmuz'da Babacan'dan AKP'den istifa açıklaması geldi. Babacan "Aklen ve kalben bir ayrışma yaşadım" sözlerini ifade etti. Babacan istifasından çok kısa bir süre sonra "Türkiye için yeniden düşünülmüş stratejiler, planlar ve programlar gerektiğini ifade etmiştim. Bu çalışmaları arkadaşlarımızla beraber başlatmış bulunmaktayız" açıklamasıyla gündeme geldi ve 10 Eylül'de Karar gazetesine verdiği demeçte net konuştu: "Yıl bitmeden partiyi kuruyoruz."

YENİ PARTİDE KİMLER OLACAK

Babacan, Karar gazetesine verdiği son röportajda partide toplumun her kesiminden insanlar olduğunu ifade ederek henüz bu aşamada bir isim veremeyeceğini söyledi. Ayrıca Babacan, kendinin siyasete atılmasına vesile olan eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün parti çalışmalarına destek verdiğini ancak parti çatısı altında olmayacağını açıklıkla belirtti. Ahmet Davutoğlu ile ilgili soru işaretlerine de yanıt veren Babacan, Davutoğlu ile yakın dost olduklarını ancak siyasette izledikleri yöntem ve üsluplarının oldukça farklı olduğunu belirterek, Davutoğlu’nun da ekibinde yer almayacağını açıklamış oldu.

Ali Babacan’ın yeni partisinde, AK Parti’de çeşitli dönemlerinde görevler üstlenmiş isimlerin yer alacağı ilk günden beri konuşuluyordu. Bu isimler arasında bakanlık yapmış, grup başkan vekilliği yapmış, milletvekili olmuş çok sayıda isim olduğunu biliyoruz ancak bu isimlerin şu anki evrede dile getirilmemesinin en önemli sebebi, Babacan ve ekibinin yeni bir Adalet Kalkınma Partisi kuruyormuş havasından uzaklaşmak istemeleri. Bu algıyı yıkmak için AK Parti’de siyaset yapmamış, toplumun farklı kesimlerinden farklı ideolojilerden kişilerin de bu partinin  kuruluşunda yer alacağı çok kez belirtilmişti. Bu isimleri açıklamamalarının sebebi olarak ise, başına bir şeyler gelebilme ihtimalleri ve iktidar tarafından engellenebilecekleri ihtimalleri iddia ediliyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlandı!