Hayat pahalılığı ve temel tüketim ürünlerine erişim zorluğu altında Küba seçimleri
Küba, SSCB çöktüğünden beri karşılaştığı en büyük sosyo-ekonomik krizin içindeyken, halk 26 Mart Pazar günü sandık başına gitti. 470 kişilik Meclis üyelerinin seçildiği oylamada, Komünist Parti dışından aday yarışmadı. Halk, yeni yönetimin Küba’daki ekonomik sorunlara çare olmasını bekliyor.
Pazar günkü seçimlere katılım, hem iktidar yanlısı hem de karşıtı gruplarca hükûmete olan desteğin ölçüldüğü bir test olarak değerlendirildi.
11 milyondan biraz daha fazla nüfusa sahip Küba’da seçimlere katılım, yüzde 75.92 olarak kayıtlara geçti. Ulusal Seçim Konseyi, 8.1 milyon seçmenin 6,164,876’sının oy kullandığını duyurdu.
Ulusal Seçim Konseyi, olaysız geçtiği belirtilen bu seçime katılımın son seçimlerden yüksek olduğunu belirtti, ancak bu katılım oranı 1959’dan beri Küba halkının genel seçimlere gösterdiği en düşük ilgi olarak kayıtlara geçti.
Ulusal Seçim Konseyi Başkanı Alina Balseiro; tek bir oyun bütün adaylara verilebildiği seçimde, kullanılan oyların yüzde 72'sinin bu yönde olması dolayısıyla yarışan 470 adayın da seçildiğini aktardı.
Resmî görevliler, kullanılan oyların yaklaşık yüzde 90'ının geçerli olduğunu söyledi. Atılan oyların yüzde 6.22’si boş, 3.5’i ise geçersiz kabul edildi.
Başkan Miguel Diaz-Canel, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, seçimleri Küba halkı için bir zafer olarak niteledi ve seçimlere katılım oranını bir başarı olarak değerlendirdi.
Diaz-Canel, sözlerine, "ABD'nin acımasız yöntemlerine ve oy kullanmama çağrılarına rağmen, devrimi korumaya gelen halkımıza güveniyoruz." şeklinde devam etti.
Küba'da muhalefete izin verilmiyor, dolayısıyla Meclis adaylarının çoğu iktidardaki Komünist Parti’nin üyelerinden oluşuyor. Adayların seçilebilmek için yine de oyların yüzde 50’sini alması gerekiyor.
Küba’daki ABD Elçiliği, Twitter hesabından “Bu hafta sonu Küba'da gerçekleştirilen meclis seçimleri gibi ‘seçeneksiz’ seçimler antidemokratiktir. Küba halkı, tek partiden fazlasının yarıştığı gerçek seçimlerde gerçek seçenekleri hak ediyor" açıklamasında bulundu.
Küba dışındakiler başta olmak üzere muhalif gruplar, halka seçimlere katılmama çağrısında bulundu.
Muhalifler, uluslararası gözlem ve muhalefetin olmadığı bir tek parti sisteminde seçimlerin bir anlamı olmadığını söyledi.
AFP haber ajansına konuşan 54 yaşındaki Kübalı seçmen Carlos Diego Herrera, "Oy vermemek, Yankiler gibi bizi ezmek isteyenlere oy vermek gibi olurdu" dedi.
Seçilen vekiller beş yıl boyunca görevde kalacak ve nisan ayında gerçekleştirilecek ilk oturumda Küba'nın sonraki başkanını kendi aralarından belirleyecekler.
Meclise seçilenler arasında olan Küba Başkanı Miguel Diaz-Canel'in tekrar seçilmesi bekleniyor.
Seçim Hakları Gözlemcileri, Seçim Süreçlerinin Vatandaş Gözlemcileri ve Küba Seçim Savunma Komisyonu adlı üç muhalif organizasyon, yayınladıkları ortak bir bildiride, "Seçimler şimdiye kadarki en düzensiz seçimlerdi, aktivist ve gözlemcilere baskı uygulandı" ifadelerine yer verdi.
KÜBA’DAKİ EKONOMİK KRİZ
Küba’da ekonomik kriz, çok katmanlı bir sosyo-ekonomik krize dönüştü. Krizde başrolü ABD ambargosu ve koronavirüs süreci oynuyor.
Ülkedeki başlıca ekonomik sorunlar ise enflasyon, barınma sıkıntısı, yiyecek kıtlığı ve ilaç kıtlığı olarak öne çıkıyor.
1962 yılından beri, Havana-Washington DC ilişkileri ambargolar üzerinden ilerledi. Çeşitli alanlarda yarım asırdan fazladır devam eden bu ambargolar, Küba’yı ekonomik arenada yalnızlaştırarak ihtiyacı olan ürünlere erişimini ciddi bir biçimde kısıtlıyor.
Obama döneminde ABD’nin Küba politikası geçmişe kıyasla daha yumuşak bir hâl almıştı. Obama, 1928’den beri adayı görevdeyken ziyaret eden İlk ABD Başkanı olmuştu.
Obama idaresi altındaki Beyaz Saray, diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılması ve Küba’nın terörizm sponsoru devletler listesinden çıkarılması gibi normalleşme adımları atmıştı.
Ancak Trump idaresi döneminde bu olumlu gelişmelerden geri adım atıldı. Donald Trump, Küba’yı ekonomisinde büyük rol oynayan turizm ve ABD’deki Kübalıların ülkelerine para göndermesi gibi eylemlere kısıtlamalar getirdi.
Bu konuda Al Jazeera’ya konuşan Ekvador eski Dışişleri Bakanı Guillaume Long, "Yaptırımlar çok katmanlıdır. Hükûmetlerin standart protokolleri izlemesini engelleyerek devlet inşa kapasitesini yaralar" dedi.
Long, açıklamalarına “Küba ekonomisi, çok açık bir şekilde ABD yaptırımlarından yara aldı” sözlerini ekledi.
Küba’nın döviz gelirlerinin büyük çoğunluğu da yurtdışında yaşayan vatandaşların para göndermesi, turizm ve emtia ticareti üzerinden gelişiyor.
Karayip adası ülkesi, koronavirüsün dünya ülkelerin çoğunun turizm ve ticarete sıkı kısıtlamalar getirmesiyle bu konuda zorluklarla karşılaştı.
Koronavirüs, 2020 yılında Küba’nın yıllık ziyaretçi sayısını dörtte üçü oranında azaltarak ülkenin turizm gelirlerini büyük ölçüde sekteye uğrattı.
Bu etkenlerden ötürü döviz rezervleri azalan ülkede Küba Komünist Partisi, sorunla başa çıkmak için pesoyu devalüe etmek zorunda kaldı.
Al Jazeera’ya konuşan, Sbilanciamoci düşünce kuruluşunda araştırmacı Alberto Gabrielle, "Devalüasyon, Küba'nın ihracat dengesini sağlayamadı. Bu, ürün kıtlığına ve dolayısıyla enflasyona yol açtı” dedi.
Al Jazeera yazarı Alex Kozul-Wright, gayriresmî hesaplamalara göre enflasyonun 2021’de yüzde 100 ile 500 arasında seyrettiğini aktardı.
Arz eksikliğinin enflasyonu artırdığı ülkede halk, 2021 yılında protestolar düzenledi. Protestolara cevap olarak yetkililer, halkın bireysel işlemlerde kullanabileceği ikinci bir kur tanıttı.
Kozul-Wright, yeni tanıtılan ve 1 doları 120 pesoya eşitleyen kurun, dolarizasyon ile ithalat fiyatındaki baskıları az da olsa kırdığını ifade etti.
2022 yılında, rekor sayıda Küba vatandaşı yasadışı yollardan ABD’ye geçti. Kongre Araştırma Servisi; geçtiğimiz yıl 224 binin üzerinde kişinin, 2023’ün ilk iki ayında ise 65 bin kişinin ABD’ye yasadışı yollardan girdiğini belirtti.
Küba’daki konut açığı, tarım üretimindeki düşüşten kaynaklanan gıda kıtlığı ve ülkenin hastane ve eczane ağında görülen ilaç kıtlığı, insanları ülkeden kaçmaya itiyor.