ABD’nin arka bahçesinde sol iktidarlar göreve geliyor
ABD’nin arka bahçesi olarak bilinen Latin Amerika’da sol iktidarlar göreve geliyor. Bölgedeki ülkelerin Rusya ve Çin ile yakın ilişkileri dikkat çekiyor. Peki, Latin Amerika ülkelerinde neler oluyor? Brezilya’da hangi sol liderin iktidara gelmesi bekleniyor?
Latin Amerika, uzun yıllardır ABD’nin arka bahçesi olarak isimlendiriliyor. Dünyanın birçok noktasında hegemonya kuran Washington, özellikle kendi güneyinde bulunan ülkelerde nüfuzunu kaybetmek istemiyor.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından SSCB ile birlikte dünyanın en önemli süper güçlerinden biri haline gelen ABD, Latin Amerika’da Küba dışındaki ülkelerle büyük bir sorun yaşamadı. Küba’da sosyalistlerin hükümete gelişinin önüne geçemeyen Washington, diğer ülkelerde ise etkisini korumayı başardı.
ABD, bazı dönemlerde siyasi darbelerle, bazı dönemlerde ise gizliden desteklediği yerel liderlerle Latin Amerika’daki nüfuzunu kaybetmedi. Şili, Panama, Ekvador ve Arjantin gibi ülkelerde ABD destekli gerçekleştirilen darbeler, sol hükümetlerin devrilmesine yol açtı. Latin Amerika’daki ABD destekli darbelerin ardından Washington tarafından desteklenen liderlerin iktidara geldiği görüldü.
Ancak son dönemde yaşanan gelişmeler, ABD’nin bölgedeki nüfuzunu her geçen gün yitirdiğini gözler önüne seriyor. Latin Amerika’daki birçok ülkede, kendilerini solcu, sosyalist ve komünist olarak adlandıran liderlerin iktidara geldiği görülüyor. Washington yönetimi, bölgede Rusya ve Çin ile rekabet etmekte oldukça zorlanıyor. İktidara gelen sol hükümetlerin, Pekin ve Moskova ile yakın ilişkileri dikkat çekiyor.
Latin Amerika’da solcu bir liderin iktidarda olduğu ülkelerden biri de Peru. 51 yaşındaki Pedro Castillo, kendini solcu olarak tanımlıyor. Emekli bir ilkokul öğretmeni olan ve Devlet Başkanı seçilen Castillo, bir komünist olduğunu her fırsatta dile getiriyor. Washington hükümeti Castillo’nun göreve gelmesinin ardından Peru ordusunu göreve davet ederek darbe çağrısı yapmıştı. ABD’nin çağrılarına karşılık vermeyen Peru ordusu ise seçim sonuçlarını tanıdığını açıklamıştı.
2019 yılında gerçekleştirilen Arjantin seçimlerini kazanan Alberto Fernandez de solcu bir lider olarak biliniyor. Washington yönetimi ile birçok konuda sorun yaşayan Fernandez, Rusya ve Çin ile geliştirdiği yakın ilişkilerle dikkat çekiyor. Fernandez, Şubat ayında Çin’in Modern İpek Yolu projesine katıldı. Fernandez, Ukrayna saldırılarının ardından Rusya’ya uygulanan uluslararası yaptırımların da küresel ölçekte olumsuz yansımaları olduğunu ve insanlara zarar verdiğini belirtmişti. Fernandez’in Pekin ve Moskova ile yakınlaşması ise Washington tarafından tepki çekiyor.
ABD’nin uzun yıllardır mücadele içerisinde olduğu bir diğer Latin Amerika ülkesi ise Bolivya. Marksist lider Eva Morales, Washington destekli siyasi darbenin ardından ülke dışına kaçmak zorunda kalmıştı. Her ne kadar Morales Bolivya’ya geri dönemese de; ABD karşıtlığı ve solculuğu ile bilinen Luis Arce seçimleri kazandı. Arce, Morales döneminde bakanlık görevinde bulunmuştu.
Latin Amerika’nın petrol ve doğal gaz zengini ülkelerinden Venezuela, Hugo Chavez döneminden bu yana şiddetli ABD karşıtı politikalarıyla ön plana çıkıyor. Chavez’in vefatının ardından göreve gelen yardımcısı Nicolas Maduro da; Washington karşıtı politikalarını sürdürüyor. ABD ve Batı ülkeleri, Venezuela’da Maduro hükümetinin meşruluğunu kabul etmiyor. Muhalif lider Juan Guaido’yu destekleyen Washington, uyguladığı ekonomik yaptırımlarla Maduro hükümetini devirmeyi planlıyor.
Aralık 2021’de gerçekleştirilen seçimler sonrası Şili’de iktidara gelen Gabriel Boric, 24-25 yaşlarında olduğu zamanlarda öğrenci protestolarının lideriydi. Kendini Marksist olarak tanımlayan Boric, ABD karşıtı politikalarıyla ön plana çıkıyor.
Meksika’da 2018 yılından bu yana görevde bulunan Andres Manuel Lopez Obrador ve Honduras’ta geçtiğimiz aylarda göreve gelen Xiomara Castro da Latin Amerika’da solcu kimlikleriyle ön plana çıkan diğer liderler.
BREZİLYA’DA BOLSONARO DÖNEMİ SONLANIYOR
ABD’nin Latin Amerika’da iyi ilişkilere sahip olduğu olan Brezilya’da, Bolsonaro yönetimini zorlu bir süreç bekliyor. Göreve geldiği ilk günden bu yana söylemleri, davranışları, kararları ve politikaları nedeniyle tepkilerin hedefi olan aşırı sağcı lider Bolsonaro’ya yönelik destek her geçen gün azalıyor.
Bolsonaro, Amazon Ormanları yangınları ve koronavirüs pandemisi karşısında attığı adımlarla uluslararası alanda da sert tepkilerle karşılaşmıştı. Dünyanın akciğerleri olarak bilinen Amazon Ormanları’nda yerleşimi ve maden arama faaliyetlerini destekleyen Bolsonaro; yangınları söndürme konusunda geç kalmış, dış ülkelerden gelen yardımları da reddetmişti. Aşırı sağcı lider, yüz binlerce insanın yaşamını yitirmesine neden olan koronavirüsü ise hafife almıştı.
Sol görüşleriyle ön plana çıkan Lula Da Silva’nın, Ekim ayında gerçekleştirilecek seçimlerin ardından Brezilya’nın yeni Devlet Başkanı olması bekleniyor. Brezilya’da gerçekleştirilen anketler, Da Silva’nın, Bolsonaro’nun 10 puan önünde olduğunu gözler önüne seriyor. Bolsonaro’nun yaşadığı sağlık sorunları da; Lula Da Silva’nın oylarını artırmasında önemli bir etken olarak görülüyor.
Aşırı sağcı Bolsonaro, seçimleri kaybetmesi durumunda ülkeyi terk edeceğini söylüyor. Da Silva ise yaşadığı sorunların ardından yeniden iktidara gelmek için çalışmalarını her geçen gün artırıyor.
Biden yönetimi, göreve geldiği Ocak 2021’den bu yana Latin Amerika’daki ülkeleri tek tek kaybediyor. İlerleyen dönemde Rusya ve Çin’in, bölgedeki etkisini daha da artırması bekleniyor. Şili, Honduras, Meksika, Venezuela, Peru, Bolivya, Arjantin, Guatemala ve Küba’da solcuların iktidara taşınmasının önüne geçemeyen ABD’nin; Brezilya ve Kolombiya’yı da kaybedeceğine kesin gözüyle bakılıyor.