Li-Fi teknolojisi, iletişim teknolojilerinde bir devrim olarak ortaya çıkıyor

İnternet bağlantısının geleceğinde, günümüzde yaygın olarak kullanılan “Wi-Fi” yerine “Li-Fi” teknolojisinin geçeceği konuşuluyor. Wi-Fi’dan 100 kat daha hızlı olma iddiasıyla gündeme gelen Li-Fi, veri aktarımı gerçekleştirmek için ışığı kullanıyor. Daha güvenli internet bağlantısı sunmayı hedefleyen bu teknoloji, sorunları ve potansiyel özellikleriyle ön plana çıkıyor.

Mansur Ali Bilgiç - mansuralibilgic@intell4.com

“Li-Fi” teknolojisi, verileri kablosuz olarak iletmek için ışığın görünür veya kızılötesi frekanslarını kullanan bir iletişim teknolojisi.

Işık üzerinden taşınan veri, Li-Fi ile veri taşımacılığına uygun bir LED lambası ile Li-Fi bağlantı özelliğine sahip bir akıllı cihaz arasında gidip gelir.

Cihazlardaki ışık sensörleri tarafından çözümlenen veriler, hem internete hem de diğer cihazlara bağlanma imkânı sunar.

Terim, ilk olarak teknolojinin öncü çalışmalarını gerçekleştiren ekibin başında bulunan Alman iletişim profesörü Harald Haas tarafından 2011 yılında bir TED konferansında kullanıldı.

Konsept olarak ışığın veri transferinde kullanılması, 19. yüzyıla kadar gidiyor. Telefon ve gramofonun mucidi Alexander Graham Bell’in bu konuda çalışmaları olduğu ve ışık üzerinden ses dalgalarını iletmeyi başardığı biliniyor.

WI-FI’DAN FARKI NEDİR?

Wi-Fi'nin aksine Li-Fi sinyalleri duvarlardan geçemez, bu da daha yüksek düzeyde güvenlik ve yerelleştirilmiş bağlantı sağlar.

Bir ışık kaynağına bu kaynakla aynı odada bulunmayan kullanıcılar bağlanamayacağı için bağlantının dışarıdan kesilmesi ve engellenmesi mümkün değil.

Wi-Fi, radyo sinyalleri kullandığından objeler çoğunlukla bağlantı için bir engel teşkil etmiyor. Bu durum, güvenlik sorunlarına mahal veriyor.

Radyo frekansları; aynı bant genişliğinde çalışan mikrodalga fırın, Bluetooth bağlantısı gibi cihazların çalışmasından da etkilenebiliyor. Bu çakışmalar, bağlantı kalitesini olumsuz etkileyebiliyor.

Li-Fi’da ışığın veri aktarma yolu olarak kullanılması, Wi-Fi’ın radyo sinyallerine kıyasla daha yüksek bant genişliklerinde veri transferine olanak sağlıyor.

Li-Fi; teoride, Wi-Fi’dan çok daha büyük verileri transfer ederken kullanılabilir.

Yine ışık tarafından taşınacak verilerin, Wi-Fi teknolojisine kıyasla 100 kata kadar daha hızlı iletilebileceği tahmin ediliyor.

AVANTAJLARI VE DEZAVANTAJLARI

Li-Fi’ın güvenli ve hızlı olması ile yüksek bant genişliği sunması gibi faydaları bulunurken, ışığa bağımlılığı ve henüz bir yaygınlık kazanmamış olması gibi faktörler tarafından kısıtlanıyor da.

Li-Fi, yapılan testlerde saniyede 224 gigabyte’lık bir veri aktarımı performansı gösteriyor. Testlerde bu performansa ulaşılsa da; digitaltrends’e yazan Jon Martindale’e göre, bu teknolojiyi piyasaya sürmenin ilk adımı olan IEEE 802.11bb standardı, Wi-Fi 6 ile yaklaşık aynı hızda olan 9,6 Gbps maksimum veri aktarımı kapasitesine sahip.

Görünür ışık spektrumunun çok geniş olması, Li-Fi ile veri iletimi için daha fazla bant genişliği sunabilir, bu da tıkanıklığın azalmasına ve ağ performansının artmasına neden olur.

LiFi.co’daki bir yazıya göre; Li-Fi teknolojileri, her yıl artan kablosuz bağlantı talebi ile birlikte azalan radyo frekansı alanlarına da çözüm getirebilir.

Li-Fi, radyo frekansı tabanlı cihazlarla etkileşime girme olasılığı daha düşük olan ışık dalgalarını kullanarak çalışır.

Bu düşük parazit, kalabalık ortamlarda daha güvenilir ve istikrarlı bağlantılar sağlar.

Işık dalgaları duvarları etkili bir şekilde geçemediğinden, Li-Fi yetkisiz erişime karşı daha yüksek bir güvenlik seviyesi sunar.

Sinyal, odanın fiziksel sınırlarıyla sınırlıdır ve bu da ağa kulak kabartmak isteyebilecek kötü amaçlı kişileri dışarıda bırakır.

Li-Fi görünür ışık spektrumunda çalıştığından, Wi-Fi ve diğer radyo frekansı tabanlı teknolojilerle aynı radyo frekansı düzenlemelerine ve kısıtlamalarına tabi değil.

Ancak Li-Fi’ın avantajlarının içinde dezavantajlar da yatmakta. Bunlardan ilki, ışığın içinde bulunduğu fiziksel ortam tarafından kısıtlanması.

Bir evde veya iş yerinde, ışık bir odadan diğerine geçemeyeceği için her odaya Li-Fi vericileri yerleştirilmesi gerekiyor. 10 metre menzile sahip olan bu teknoloji, yaygın olarak kullanılan teknolojilerin çok gerisinde kalıyor.

Ayrıca ışığın iki cihaz arasında kesintisiz bir bağlantı kurması da gerekiyor. Bağlantıyı etkileyecek bir objenin cihazlar arasına girmesi durumunda, bağlantı kalitesinde kopmalar gerçekleşebilir.

Buna ek olarak ortamdaki diğer ışık kaynakları da bağlantının bozulmasında rol oynayabilir.

Henüz çok yeni bir teknoloji olan Li-Fi için herhangi bir altyapı inşa edilmemiş olması da teknolojiye geçiş için bir dezavantaj teşkil ediyor.

Atmosferdeki radyo frekansı kirliliğini azaltma ve daha hızlı şekillerde daha fazla veri transferi gerçekleştirme imkanı sunan Li-Fi, geleceğin teknolojisi olarak değerlendiriliyor.

Görünür ışık ve yakın kızılötesi radyasyona dayalı devrim niteliğindeki kablosuz iletişim teknolojisi Li-Fi, dijital çağda bağlantı kurma şeklimizi dönüştürme vaadinde bulunuyor.

Son derece yüksek veri aktarım hızları, artırılmış güvenlik ve düşük parazit potansiyeli ile Li-Fi, yoğun kentsel alanlarda internet bağlantısından hassas ortamlarda güvenli veri aktarımına kadar çeşitli uygulamalar için yeni olanaklar sunuyor.

Sınırlı menzil ve altyapı gereksinimleri gibi zorluklarla karşı karşıya olsa da devam eden araştırma ve geliştirme çalışmaları bu sorunları istikrarlı bir şekilde ele alarak Li-Fi'nin kablosuz iletişimin geleceğinde önemli bir oyuncu olmasının önünü açma potansiyelini taşıyor.